YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15024
KARAR NO : 2014/20329
KARAR TARİHİ : 24.12.2014
MAHKEMESİ : YOZGAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
TARİHİ : 12/12/2013
NUMARASI : 2011/714-2013/925
Taraflar arasında görülen davada Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/12/2013 tarih ve 2011/714-2013/925 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin 736’şar adet hisse senedini, birim fiyatı 25 TL’den 18.400 TL karşılığı 65.000 DM ödeyerek davalı kurum yetkilisinin dilediği zaman ödenen parayı Alman markı bazında her zaman iade etme taahhüdü ile birlikte satın aldıklarını, sonrasında davacıların bir kaç defa yatırdıkları parayı istedikleri ancak geri alamadıklarını, müvekkillerine herhangi bir faiz ve para ödemesi yapılmadığını ileri sürerek, davalı şirket tarafından tahsil edilen meblağın faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacıların, davalı şirketin tescil ve ilan edilen sermaye artırımına ilişkin kararı çerçevesinde şirkete ortak oldukları, hisse devrinin yerinde olduğu, ortaklık pay devir işleminin kanuna ve ortaklık ana sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, davalı ortaklığın pay kazanımını benimseyerek davacıların ortaklık pay defterine kaydedildiği, davacıların hileli davranışlarla aldatıldığı ve ortaklığın yetkili temsilerince yanıltıldığı veya yanlış yönlendirildiğini tespite elverişli somut delillerin bulunmadığı, her ne kadar bilirkişi raporunda şirket hissesinin devrinde ticaret sicil gazetesinde yayınlanan izahname ve sirkülerde yer alan prensiplerin dışına çıkıldığı ve bu nedenle tahsil edilen bedelin iadesi gerektiği belirtilmiş ise de, davacıların hisse senedi talep tarihi ve davalı şirketin hisse bedellerini tahsil tarihinin sirkülerde öngörülen tarihten sonra olsa bile iştirak taahhüdünün ortaklığa yöneltilmiş bir icap olduğu, davalının kabulü ile de ortaklığa katılma sözleşmesinin kurulduğu, davalı şirketin ödeme tarihinde primli hisse senedi çıkarılması hususunda alınmış bir kararın bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup davalılar, davacının şirket ortağı olduğunu ve TTK’nın 329-405. maddeleri gereğince ödediği parayı geri isteyemeyeceğini savunmuşlar, mahkemece de bilirkişi raporu alındıktan sonra davacının pay senedi satın almak suretiyle davalı şirkete ortak olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, alınan bilirkişi raporunda, vaki olay açısından şirket muhasebe kayıtlarında davacıların pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği, ancak birikimlerini değerlendirmek isteyen bir kimse ile fon talep eden bir anonim şirket arasındaki ilişkinin kural olarak ortaklık ilişkisi olarak nitelendirilebileceği belirlenmiştir. Bilirkişi raporunda açıkça, vaki olay açısından şirket muhasebe kayıtlarında davacıların pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemeyeceği belirlendiğine göre, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından bu aşamadan sonra davacının zararından davalının haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalının zamanaşımı def’inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken bilirkişinin kanaatlerine göre davacıların davalı şirkete ortak olduğu yönündeki görüşlerinin benimsenmesi suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davacılara iadesine, 24/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.