YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13796
KARAR NO : 2014/20166
KARAR TARİHİ : 22.12.2014
MAHKEMESİ : ANTALYA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/03/2014
NUMARASI : 2012/544-2014/106
Taraflar arasında görülen davada Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25.03.2014 tarih ve 2012/544-2014/106 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı Y.. Ç.. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalılardan Y.. Ç.. ve D.. A..’ın dava dışı K.. Gıda San. Tic. ve Turz. Ltd. Şti. ortakları olduklarını, şirkete ait konfeksiyon mağazasının içindeki mallarla birlikte davalılardan D.. A..’a devredildiğini, devre ilişkin fatura bedellerinin peşin ödeneceği kararlaştırıldığı halde davalı tarafından ödeme yapılmadığını, aynı dönemde şirkete ait ayakkabı mağazasının da davalı ortak Y.. Ç..’in isteği doğrultusunda eşi M.. Ç.. ve ortağı S.. A..’ya devredildiğini ancak bu devir nedeniyle ödenmesi gereken bedelin de ödenmediğini, davacının şirket müdürü olarak ve temsilcisi olduğu şirket adına anılan devirlere ilişkin alacak davaları açtığını, açılan bu davalardan hemen sonra davalılar D.. A.. ve Y.. Ç..’in dayanışma içine girerek müvekkilini şirket müdürlüğünden azlettiklerini ve kendilerini şirket müdürü olarak atayarak akabinde açılan her iki davadan da feragat ederek dava dışı şirketi zarara uğrattıklarını ileri sürerek, konfeksiyon mağazasının içindeki mallarla birlikte devrinden kaynaklanan 141.452,36 TL alacağın ticari avans faizi ile birlikte davalılar D.. A.. ve Y.. Ç..’den; ayakkabı mağazasının içindeki mallarla birlikte devrinden kaynaklanan 70.256,94 TL alacağın ticari avans faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Koza Gıda Sanayi Ticaret ve Turizm Ltd. Şti’ne ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş; yargılama sırasında davalı D.. A.. yönünden açtıkları davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalılar vekili, davacının ortağı olduğu dava dışı şirket adına dava açma hakkı bulunmadığını ve açılan davanın aktif husumet yönünden reddi gerektiğini, davacı ortağın şirketin kurulduğu andan itibaren şirket müdürlüğü yaptığını, son iki yılda diğer ortaklara hiçbir şekilde kâr payı dağıtmadığını, oysa şirkete ait fırından elde edilen aylık ortalama net kârın 15.000 TL–20.000 TL arasında değiştiğini, davacının yaptığı alışverişleri diğer ortaklardan gizlediğini ve hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bunun üzerine şirket müdürünün değiştirilmesi cihetine gidildiğini, iddia edildiği gibi bir manipülasyon yapılmadığını, feragat ile sonuçlanan davaların o dönemde şirket müdürü olan davacı tarafından diğer ortaklar üzerinde baskı kurmak amacıyla açılmış haksız davalar olduğunu savunarak, davanın usulden ve esastan reddini istemiştir.
.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, şirket ortağı olan davacı tarafından açılan eldeki davada, önceki davanın konusu olan alacak dava dışı K….Ltd. Şti. adına talep edildiğine ve davalar arasında konusu ve tarafları itibariyle bir farklılık bulunmadığına göre, şirket ortağı olmayan davalılar M.. Ç.. ve S.. A.. hakkındaki davanın kesin hükme ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar vermek gerektiği, daha önce dava dışı K…..Ltd.Şti. adına, davalı D.. A.. hakkında 141.452,36 TL alacak için açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği ve hükmün 19/09/2012 tarihinde kesinleştiği, paranın şirkete ödenmesi istemiyle açılan eldeki davada ise; aynı tutarın şirket ortağı ve yetkili temsilcileri olan davalılar D.. A.. ve Y.. Ç..’den tahsilinin istendiği ve davalı D.. A.. hakkındaki davadan ön inceleme aşamasında feragat edildiği, davalı D.. A.. hakkındaki dava; hem 141.452,36 TL’lik değer üzerinden gerçekleşen devir işleminden kaynaklanan alacak, hem de 70.256,94 TL’lik değer üzerinden gerçekleşen devir işleminden kaynaklanan alacağa ilişkin bulunduğuna ve adı geçen davalı yönünden davadan feragat edildiğine ve feragat beyanının dayanağı olan sulh protokolünde feragatın karşılığı konusunda bir açıklık yer almadığına göre, feragatin aynı konumda bulunan ve birlikte işlem yapan diğer davalı Y.. Ç..’e de sirayet edeceği gerekçesiyle, davalılar D.. A.. ve Y.. Ç.. hakkında açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davalılar M.. Ç.. ve S.. A.. hakkında açılan davanın kesin hükme ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ile davalılardan Y.. Ç.. vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, dava dışı limited şirketin önceki müdürü olan davacı tarafından davalılar hakkında şirketi zarara uğrattıkları iddiasına dayalı olarak tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı vekili tarafından davalılardan D.. A.. ile aralarında akdedilen 25.01.2013 tarihli ve “Dava Dışı Sulh Sözleşmesidir” başlıklı belgeye dayanılarak davalı D.. A.. hakkındaki davaya yönelik yaptıkları feragatin yazılı gerekçeyle davalılardan Y.. Ç..’e de sirayet edeceğinden bahisle her iki davalı hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Ancak, feragate dayanak sözleşmenin 3. maddesinde sözleşmenin sadece davalı D.. A.. ve davacı S.. T..’yu bağlayacağı, yine sadece S.. T.. ve D.. A..’ın karşılıklı olarak gayri kabili rücu bir şekilde birbirlerini akladıkları ve iş bu davadaki uyuşmazlık hakkında birbirlerinden hiçbir hak ve alacakları kalmadığını kabul ve taahhüt ettikleri düzenlenmiştir. Feragatin hangi alacak ve borçlara ilişkin olduğu ve davalı Y.. Ç..’i de kapsadığı hususunda ise bir açıklık bulunmamaktadır.
Davadan feragat karar kesinleşinceye değin yapılabilir ve HMK’nın 307 vd. maddeleri uyarınca yapıldığı anda kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Öte yandan, HMK’nın 74. maddesi uyarınca davadan feragat için vekilin vekaletnamesinde özel olarak yetkilendirilmiş olması gerekir. Bu belirtilen yasal ilkeler dairesinde yapılan incelemede, davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragat için özel olarak yetkilendirilmiş olduğu gözlenmiştir. Bu durumda, davacı vekilinin davadan feragate ilişkin beyanının davalı D.. A.. bakımından sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Davada bir miktar tazminatın davalılar D.. A.. ve Y.. Ç..’den müştereken ve müteselsilen tahsili talep edilmiş, bir başka söyleyişle iddianın ileri sürülüş biçimine göre anılan davalılar arasında teselsül söz konusu olmakla, davacı yan vekilinin müteselsil borçlulardan biri hakkındaki davadan, alacak haklarından feragat etmiş olmasının, TBK’nın 166 – 168. maddeleri çerçevesinde diğer müteselsil borçlu davalıya da sirayet edip etmeyeceği hususunun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta davalılar D.. A.. ve Y.. Ç..’den talep edilen
.
tazminatın kaynağı dava dışı şirket tarafından davalı D.. A..’a devredilen konfeksiyon mağazasının ödenmeyen devir bedelidir. Davalı D.. A.. bu bedelden hem devralan taraf sıfatıyla, hem de şirket temsilcisi sıfatıyla, davalı Y.. Ç..’in ise sadece şirket temsilcisi sıfatıyla sorumlu olduğu iddia edilmektedir. Bu durumda mahkemece anılan bu hususlar nazara alınmak ve davadan feragate ilişkin hususlar yeterince tartışılmak suretiyle Yargıtay İBK’nın 11.4.1940 gün ve 70 sayılı ve HGK’nın 21.11.1981 gün ve 1981/2-551 sayılı kararları da gözetilerek davalı D.. A.. hakkındaki davadan feragatin diğer davalı Y.. Ç..’e de sirayet edip etmeyeceğinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar tesisi doğru olmamıştır.
Öte yandan, davalılar M.. Ç.. ve S.. A.. yönünden ise davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kesin hükümden söz edilebilmesi için, tarafların ve müddeabihin aynı olmasının yanı sıra dava sebeplerinin de aynı olması gerekir, dava sebebinden maksadın ise hukuki sebepler değil, bilakis davanın dayanağı olan vakıalar olduğu yerleşmiş yargı kararları ve ağırlıklı doktrin görüşleriyle ortaya konulmuştur. Bu durumda, kesin hüküm bakımından davanın gerçek sebebi vakıalardır. Çünkü hakim, bu vakıalarla bağlı olduğu ve bunlar dışındaki vakıaları re’sen nazara alamadığı için (HUMK’nın 75,1 md.), (HMK’nın 25. md.) birinci davada yalnız o vakıalar için inceleme yapmış ve yalnız o vakıalara dayanarak kararını vermiştir, şu halde kesin hüküm yalnızca o vakıalar bakımından oluşmuştur. Buna karşılık aynı taraflar arasında, aynı konuda açılan ikinci davanın dayandığı vakıalar, birinci davada ileri sürülen vakıalardan farklı ise, birinci dava sonucunda alınan hüküm ikinci davada kesin hüküm teşkil etmez ve ikinci dava mesmudur; çünkü iki dava arasında sebep birliği mevcut değildir. Somut olayda, kesin hükme esas alınan birinci dava, dava dışı şirket tarafından doğrudan zararına ilişkin olarak açılmış bulunan alacak davası iken iş bu temyiz incelemesine konu ikinci davanın aynı maddi vakıadan dolayı ortak sıfatıyla dolaylı olarak zarar gördüğünden bahisle önceki davada dava dışı şirket ortağı tarafından açıldığı, bu durumda her iki davanın taraflarının farklı olduğu ve bu nedenle birinci dava sonucunda alınan hükmün ikinci davada kesin hüküm teşkil etmeyeceği delil olabileceği gözetilmeksizin, yazılı şekilde kesin hükmün varlığının kabulü ile davanın reddine karar verilmiş olması hatalı olmuş ve kararın açıklanan nedenle de davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı Y.. Ç.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı Y.. Ç.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenler davacı ve davalı Y.. Ç..’e iadesine, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.