Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/13130 E. 2014/20130 K. 19.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13130
KARAR NO : 2014/20130
KARAR TARİHİ : 19.12.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/04/2014
NUMARASI : 2012/1014-2014/115

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 01/04/2014 tarih ve 2012/1014-2014/115 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, Kadıköy 4. İcra Müdürlüğü’nün 2001/13197 sayılı dosyası ile davalıların murisi borçlu C.. İ.. aleyhine icra takibine geçildiğini ve 20.000 USD bono karşılığı 31.000 TL alacağın tahsilinin istendiğini, takibe konu borç nedeniyle murise ait taşınmazlar üzerine haciz konulduğunu, ancak borçlu murisin icra takibinin kesinleşmesinden sonra 26.01.2002 tarihinde vefat ettiğini, davalıların zor durumda kalmaması için takibi devam ettirmeyerek uzun bir süre beklettiklerini, ancak davalıların ödeme gücü olduğu halde takip konusu borcu ödemeye yanaşmadıklarını, bunun üzerine takibi yenileyip alacağını devam ettirmek isteyerek, takip dosyası yenilenmekle 2012/6971 esas numarasını alındığını,10 yıllık zaman aşımı süresi dolmadan takibin yenilendiğini,10 yıllık zaman aşımı süresinin 13.05.2014 tarihinde sona erdiğini, davalıların miraslarını reddettiklerine dair herhangi bir beyanları olmadığı için murislerinin borçlarından müteselsil sorumlu olduklarını ileri sürerek, muris aleyhine girişilen icra takibine konu 31.000 TL alacağın icra takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili; C..İ..’nun 26.01.2002 tarihinde vefatı ile mirasçıları olarak davalı müvekkillerinin kaldığını, icra takibinin kesinleşmesinden sonra davacı tarafça müteveffa adına kayıtlı taşınmazlar üzerine 05.11.2001 ve 07.11.2001 tarihlerinde haciz şerhi işlendiğini, ilk haciz tarihinden itibaren 2 yılı aşkın süre işlem yapılmadığından anılan hacizlerin düştüğünü, davacı tarafından açılan davanın taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, istemin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu kapsamından, davacının davalıların murisi aleyhinde kambiyo yolu ile takibe koyduğu bononun icrası, takibin işlemsiz bırakılması ve son işlem tarihi olan 13.05.2004 tarihinden itibaren 3 yıllık zamanaşımının geçmesi sebebiyle mahkeme kararı ile geri bırakıldığı, karz ilişkisinin tabi olduğu 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin de dolmaması sebebiyle, davacının davalılardan 31.000 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle, 31.000 TL alacağın icra takibi tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalı mirasçılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. HMK’nın 298/2 ile HUMK’nın 382. ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Hatta, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 sayılı Kararı’nda da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Somut olaya gelindiğinde, davacı vekili dava dilekçesinde 31.000 TL’nin icra takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiş, mahkemece 01.04.2014 tarihli oturumda verilen kısa kararda, davanın kabulü ile 31.000 TL’nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş olmasına rağmen, gerekçeli kararda bu kez davanın kabulü ile 31.000 TL’nin icra takip tarihinden itibaren hesaplanacak avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Bu şekilde kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişkiye yol açılması doğru olmadığından kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davalılara iadesine, 19/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.