Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/12163 E. 2015/8328 K. 16.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12163
KARAR NO : 2015/8328
KARAR TARİHİ : 16.06.2015

MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2014
NUMARASI : 2011/223-2014/132

Taraflar arasında görülen davada Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 08/05/2014 tarih ve 2011/223-2014/132 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 16/06/2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. Yu.B. davalılardan B.. A.. vekili Av. M. G. Ç. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların müvekkili şirketin ortakları ve şirketin 2007-2010 yılları itibariyle şirketi temsile yetkili müdürleri olduğunu, davalı şirket müdürü M.. D..’ın şirket müdürlüğü süresi içerisinde davacı şirketin fabrika adresi içinde yeni bir şirket kurarak faaliyete geçilip, bu durumu ortaklardan gizlediğini, davacı şirketin maddi imkanlarını kendisi tarafından kurulan ABM Ltd. Şti. için kullandığını, şirketin üretilen ancak satışı kaydedilmeyen mallar sebebiyle zarara uğratıldığı, diğer şirket müdürü B.. A.. döneminde de usulsüz işlemler ve şirketi zarara uğratıcı eylemlerin devam ettiğini, davalıların şirket müdürlüğü döneminde 64.692 çuval mal üretilmesine rağmen, kayıtlarda 54.793 çuval mal satışı bulunduğunu, böylece 9.919 çuval mal satış eksiğine sebebiyet verdiklerini, bu yönden davacı şirketi zarara uğrattıklarından, fazlaya ait alacak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tazminatın ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacı şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacı şirketin davalı şirket müdürlerinin usulsüz işlemleri ve sorumlulukları nedeniyle açılan alacak davasının zamanaşımına uğramış olduğunu, yasal dayanağının TTK’nın 309/son maddesi ile TTK’nın 336/5.maddesinde yer alan iddialar nedeniyle iş bu davanın açıldığını, müvekkili M.. D..’ın 31.05.2001 tarihinden 23.07.2008 tarihine kadar diğer şirket müdürü A. Y. ile birlikte müşterek imza ile müdürlük görevini yürüttüğünü, diğer davalı Birgül Yılmaz’ın ise 23.07.2008 tarihi ile 11.06.2010 tarihleri arasında yine şirket müdürü A. Y. ile birlikte görev yaptığını, öncelikle bu tür davaların açılabilmesi için ortaklar genel kurulunda karar alınması gerektiğini, davalılardan her biri için ne kadar miktarda tazminat talep edildiğinin belirsiz olduğunu, şirket müdürlerinin tam teselsül sorumluluğunun bulunduğunu, bu nedenle diğer müdürü A. Y. hakkında dava açılmadığından, davanın usulsüz açıldığını, davacı şirketin yem üretimi konusunda faaliyet gösterip, üretilen yemin buharlaşmasının mümkün olmadığı, devir teslim aşamalarında envanterde ve demirbaş listesinde görülen birçok malzemenin ve malın fiilen bulunmadığının belirtildiğini, müvekkillerinin üretimde görülüp de; satış kayıtlarında görülmeyen ve fabrikada üretilen mallar konusunda herhangi bir suistimallerinin bulunmadığını bildirerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu kapsamından, davalıların müdürlük görevinde bulundukları dönemler içerisinde; üretildiği halde satış kayıtlarında ve stoklarda görülmeyen yemlerin 2009 yılına kadar değerini 284.986,62 TL olduğu, 2010 yılı içerisinde üretildiği halde satış kayıtlarında görülmeyen ve stoklarda bulunmayan yemlerin değerinin 220.215,57 TL olduğu, davalı şirket müdürlerinin yem satışlarındaki bu açıklar nedeniyle sorumlu bulundukları, davalı M.. D..’ın davacı şirket bünyesinde faaliyet göstermek üzere kurduğu ABM Grup Ltd. Şti.’nin faaliyetleri yönünden de davalının sorumluluğu bulunduğu, her iki davalının, davacı şirketin zararından müştereken ve müteselsilen sorumlu bulunduklarının bilirkişi raporu ile açıklığa kavuştuğundan ve şirket zararının belirlendiği, davalı vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de; zararın teselsül edip, şirket müdürlüğü görevinin 11.06.2010 tarihinde sona erdiği, buna göre şirket zararının 2010 yılında da devam ettiği anlaşıldığından, davada zararın öğrenilmesinden itibaren 2 ve 5 yıllık zamanaşımı süresi 06.04.2011 dava tarihine göre geçmediği, davalı vekili tarafından şirket müdürleri arasında mutlak teselsül hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, bu nedenle diğer şirket müdürü A. Y. hakkında dava açılmamasının usule aykırı olduğu ileri sürülmüşse de; davacı şirket tarafından, davacı şirket müdürü A.Y.’ın herhangi bir suistimali ve kötü yönetimi ileri sürülmediğinden, bu nedenle sorumluluğu belirtilmediğinden, şirket müdürü A.Y. hakkında dava açılmamasının usulü eksiklik sayılmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 10.000,00 TL tazminat alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1 – Dava, limitet şirket müdürü olarak görev yapan davalıların, görev süreleri içinde yaptıkları iş ve işlemlerle şirketi zarara uğrattıkları iddiası ile sorumluluk hukuki nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalıların görev yaptıkları süre içinde ve dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan mülga Türk Ticaret Kanununun 556. maddesine göre, limited şirket idarecilerinin mesuliyeti anonim şirketlerin bu hususlara ilişkin hükümlerine tabidir. Limited ortaklığın yönetimine memur edilen kimselerin sorumluluğuna, ister özden yönetimli, ister seçimle bu sıfatı almış olsunlar ister ortak ister üçüncü kişi durumunda bulunsunlar anonim ortaklıkların yönetim kurulu üyeleri hakkındaki TTK’nın 336. ve 309. madde hükümleri aynen uygulanır. TTK’nın anonim ortaklıklara ilişkin hükümlerine atıf, TTK’nın 341. maddesini de kapsar. Ortaklar genel kurulunun bu konuda vereceği karar ile bu davanın açılabilmesi mümkündür. Dosyada, alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunmamaktadır; ancak, açıklanan koşul dava şartı olmayıp, sonradan da tamamlanabilir. Dolayısıyla, bu yöndeki usuli eksiklik davanın hemen reddini gerektirmez.
Bu durumda; mahkemece, davacı tarafa süre verilerek, yukarıda açıklanan usuli eksikliğin tamamlattırılmasından sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, bozma neden ve şekline göre davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretini davacıdan alınarak davalı B.. A..’a verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.