Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/12011 E. 2015/8501 K. 18.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12011
KARAR NO : 2015/8501
KARAR TARİHİ : 18.06.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL (KAPATILAN) 23. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/03/2014
NUMARASI : 2012/58-2014/61

Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) 23. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20/03/2014 tarih ve 2012/58-2014/61 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 16.06.2015 günü hazır bulunan davacı vekili Av. E. K. ile davalı vekili Av. S.. D.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin ortaklarından R. A.’nın 12.11.2003 tarihinde ölümü ile müvekkilinin mirasen ortak olduğunu, davalı şirketin müvekkilini genel kurullara usulünce çağırmayarak haklarını ihlal edici mahiyette kararlar aldığını, 10.02.2004 tarihli genel kurul toplantısına yönelik açılan davanın derdest olduğunu, davalının, 08.06.2004 tarihinde yapılan genel kurulda da, şirket malvarlığının planlı bir şekilde tasfiye edilmesine sebebiyet verecek şekilde kararlar alındığını, anılan genel kurulda şirket anasözleşmesinin, maksat ve mevzuunu düzenleyen 4. maddesinin değiştirildiğini ancak bu karar alınırken yasada öngörülen karar nisabına uyulmadığını, şirket kârının dağıtılmayıp, şirket bünyesinde olağanüstü yedeklere ayrılması ile şirkete yönetim kurulu üyesi olarak 4 kişinin seçilmesinin de anasözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, 08.06.2004 tarihinde yapılan genel kurulda alınan kararların butlanla sakat olduklarının tespitine, aksi halde iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, şirket hisselerinin hamiline olduğunu ve pay senetlerinin çıkarıldığını, TTK’nun 360. maddesindeki prosedürü yerine getirmeyen davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davanın 3 aylık hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının iddialarının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, her ne kadar davalı tarafça, şirketin hisse senetleri hamiline olduğu ve davacının genel kurul öncesi tevdi mecburiyetini yerine getirmediği için dava hakkının bulunmadığını savunmuş ise de anasözleşme değişikliğine ilişkin butlan istemi yönünden menfaati olan herkesin dava açma hakkının bulunduğu, 6762 sayılı TTK’nın 360/2 maddesindeki düzenlemenin, butlanın tespiti istemli davada uygulanamayacağı, dolayısıyla bu savunmaya itibar edilmediği, 08.06.2004 tarihli genel kurulda şirket anasözleşmesinin maksat ve mevzuu başlıklı 4. maddesinin 4. bendinin değiştirilmesine ilişkin karar alındığı, şirket anasözleşmesinin 1989 yılından önce tescil edildiği, dolayısıyla alınan kararın TTK’nın 388. maddesinin 1989 yılından önceki halinde öngörülen nisapla alınmasının gerektiği, bu nisaba uyulmadığından söz konusu kararın yoklukla malül olduğu, yokluğun tespitine ilişkin talebin süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, diğer kararlar yönünden ise yokluk ya da butlan halinin söz konusu olmadığı, 3 aylık hak düşürücü sürede de bu kararların iptalinin istenilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 08.06.2004 tarihli genel kurulun, anasözleşmenin 4.maddesinin 4.bendini değiştiren kararının yoklukla malül olduğunun tespitine, diğer talepler yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, her ne kadar davalı tarafça, mülga 6762 sayılı TTK’nın 360. maddesinde öngörülen prosedürü yerine getirmeyen davacının işbu davada aktif husumet ehliyetine sahip bulunmadığı savunulmuş olmasına rağmen mahkemece, genel kurul kararlarının iptaline ilişkin dava yönünden davacının aktif dava ehliyetine sahip olup olmadığı yönünde bir araştırma ve değerlendirme yapılmamış ise de esasen iptal davasının mülga 6762 sayılı TTK’nun 381. maddesinde düzenlenen 3 aylık hak düşürücü süre içinde açılmamış bulunması ve davanın da bu nedenle reddedilmiş olması karşısında bu eksikliğin sonuca etkili görülmemesine göre taraf vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, taraf vekillerinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 1.100 TL vekalet ücretinin her bir yandan alınarak yek diğerine verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 2,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 18/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.