Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/11997 E. 2015/8502 K. 18.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11997
KARAR NO : 2015/8502
KARAR TARİHİ : 18.06.2015

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY (KAPATILAN) 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2013
NUMARASI : 2013/106-2013/167

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy (Kapatılan) 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/12/2013 tarih ve 2013/106-2013/167 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 16/06/2015 günü hazır bulunan davacı vekili Av. Y. Ç. ile davalı vekili Av. B.. T.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, diğer şirket ortaklarının müvekkilini şirketten uzaklaştırmaya çalıştıklarını, bu amaçla önceki genel kurullarda da sermaye artırımı kararı alarak müvekkilinin sermaye oranını düşürmeyi hedeflediklerini, bu kararların da yargılama konusu yapıldığını, diğer pay sahipleri ve yönetim kurulu üyelerinin kötü niyetli hareket ettiklerini, son olarak 17.06.2009 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında da azınlık pay sahibi müvekkilinin zarara uğratılmasına yol açan, yasalara, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı kararlar alındığını ileri sürerek, 17.06.2009 tarihinde yapılan genel kurulda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, iptali istenilen genel kurulda alınan kararların, yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin 17.06.2009 tarihli genel kurulunun 7. maddesinde, şirket yönetim kurulu üyelerine 6762 sayılı TTK’nun 334. ve 335. maddeleri uyarınca izin verildiği, bu oylamaya katılamayacak olan yönetim kurulu üyelerinin de oylamaya katıldıkları, yönetim kurulu üyelerinin oyları sayılmadığında karar nisabının oluşmadığı, dolayısıyla bu maddenin iptalinin gerektiği, davacının mülga TTK’nun 340. maddesi uyarınca yöneticiler hakkında sorumluluk davası açılması talebinin gündeme alınmadığı, oysa bu talebin gündeme bağlılık ilkesi kapsamında olmadığı, davacının söz konusu talebinin yasaya aykırı olarak engellendiği, buna ilişkin kararın iptalini istemekte davacının haklı görüldüğü, diğer kararlar yönünden ise iptal koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 17.06.2009 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 1 ve 7 nolu kararların iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, anonim şirket genel kurul toplantısı kararlarının iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yönetim kurulu üyelerinin, 6762 sayılı TTK’nın 334 ve 335. maddeleri gereğince yönetim kurulu üyelerine izin verilmesi konusunda oy kullanmamaları gerektiği gerekçesi ile genel kurulun 7. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Mülga TTK’nun 334 ve 335. maddesi uyarınca yönetim kuruluna izin verilmesine ilişkin kararlarda yöneticiler kendileriyle ilgili oy kullanamayacakları gibi anılan kararlar, ortak ile şirket arasındaki şahsi bir iş niteliğinde bulunduğundan somut olaya uygulanması gereken TTK’nın 374/1. maddesinde sayılan yakınların da bu kararların alınmasında oy kullanmaları mümkün bulunmamaktadır. Ancak, 6762 sayılı TTK’nın 374/1. maddesi gereğince yönetim kurulu üyesi TTK’nın 334-335. maddesi gereğince izin verilmesi hususunda kendi lehine oy kullanamaz ise de diğer yönetim kurulu üyeleri için yapılan oylamada oy kullanabilir. Bu nedenle, mahkemece ortakların sahip olduğu oy oranları ve davacının bu maddeye ret oyu verdiği gözetildiğinde, sadece yönetim kurulu üyelerinden B. F. A. yönünden anılan kararın iptali gerekirken, diğer yönetim kurulu üyeleri yararına alınan kararın da iptal edilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
3-Öte yandan, iptali istenilen genel kurul toplantısında, 1. madde başlığı altında davacı tarafından yönetim kurulu üyeleri ile denetçi hakkında sorumluluk davası açılmasının gündeme alınması talep edilmiş, divan başkanı, itirazları dikkate alarak gündeme yeni madde eklenmemesi şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu haliyle, iptali istenilen genel kurulda ortaklarca alınmış icrai nitelikte bir karar bulunmadığı halde mahkemece bu yönden de iptal kararı verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
4-Kabule göre de, davanın kısmen reddine karar verilmiş olmasına karşın kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti taktir edilmemesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2),(3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.