YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11919
KARAR NO : 2014/20281
KARAR TARİHİ : 23.12.2014
MAHKEMESİ : TEKİRDAĞ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/04/2014
NUMARASI : 2010/379-2014/239
Taraflar arasında görülen davada Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28.04.2014 tarih ve 2010/379-2014/239 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, 50’şer oranında hisselerine sahip oldukları D.. Ş.. Gıda San. Ve Tic Ltd. Şti.’nin K.. Bank iken sonradan Yapı ve Kredi Bankasına katılan bankadan 22.12.2005 tarihinde almış olduğu 150.000,00 TL tutarlı krediye tarafların müteselsilen kefil olduklarını, nakit parasına davalı tarafından el konulduğu için D.. Ş.. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin bahis konusu borcunu ödeyememesi nedeniyle alacaklı bankanın müteselsil kefil sıfatıyla aynı alacağı müvekkili davacı ve davalı borçludan Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğü’nün 2008/6424 sayılı takip dosyası ile talep ettiğini, müvekkilinin talep olunan alacağın oldukça yüksek faizini durdurabilmek amacıyla alacağın yarısını 27.12.2007 ve 31.12.2007 tarihlerinde iki aşamada ödediğini, diğer yarısını ise borcun bu bölümünden sorumlu olan davalının zaman kazanmak amacıyla alacağa itiraz etmesi ve alacaklı bankanın da müvekkilinin taşınmazları üzerine haciz uygulaması üzerine müvekkilinin, bir yandan yüksek banka faizinden bir an önce kurtulmak, diğer yandan da taşınmazları üzerindeki hacizler nedeniyle karşı karşıya kaldığı cebri icra baskısına son vermek amacıyla 30.04.2009 tarihinde faiz ve masrafları ile birlikte 106.000,00 TL olarak davalının yerine ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin, davalının yerine ödemek zorunda kaldığı miktar için BK. 496.’ya istinaden rücu amacıyla davalıya Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğü’nün 2009/8251 esas sayılı dosyası ile gönderdiği ödeme emrine davalının, bankanın talep ettiği alacağın şirketin borcu olmayıp, müvekkilinin borcu olduğu gerekçesiyle itiraz ettiğini, davalının itirazının asılsız ve haksız olduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının %40 inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, D.. Şarapçılık Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından 22.12.2005 tarihinde 150.000,00 TL kredi kullanılmadığını, şirketin daha önce imzalanan genel kredi sözleşmesi ile tanımlanan 150.000,00 TL kredi limitinin, 22.12.2005 tarihinde şirket yetkilileri ve kefilleri tarafından imzalanan “kredi sözleşmesinin limitinin arttırılması” belgesi ile şirketin limitinin 300.000,00 TL’ye çıkarıldığını, 154.500,00 TL kredinin 100.000,00 TL’lik kısmının davacı tarafından bizzat, 54.500,00 TL’lik kısmının ise şirket mevduat hesabına virman yapılmak suretiyle kullanıldığını, davacı tarafından kredi kullanımı ve para tahsilatı için bankaya sunulan belgelerin bir kısmındaki imzaların şirket ortağı ve müdürü olan müvekkiline
ait olmadığını, bir kısım belgede ise şirket çift imza ile temsil edildiği halde kredinin davacının tek başına attığı imza ile kullandırıldığını, kullanılan kredilerin büyük bir kısmının müvekkilinin onayı ve bilgisi dışında ve sahtecilik yapılmak suretiyle kullanıldığını ve usulsüz krediler olduğunu, davacının ödeme yaptığını belittiği tarihlerin ihtarname ve icra takibinden önceki tarihler olduğunu, asıl borçlu kendisi olmadığından davacının ödediği tutarı kendisinden talep edemeyeceğini, davacının iddia ettiği borcun banka kayıtlarında görünen muhatabının D. Ş.. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti., gerçek muhatabının ise davacının kendisi olduğunu, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için de alacağın likit ve muaccel olması gerektiğini, bu nedenle hükmedilemeyeceğini belirterek, davanın reddine, davacının %40’tan az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu kapsamından, tarafların, D.. Ş.. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin %50’şer oranında hissedarı oldukları, sözkonusu şirketin, Koç Bank iken sonradan Yapı ve Kredi Bankasına katılan bankadan 22.12.2005 tarihinde almış olduğu 150.000,00 TL tutarlı krediye tarafların müteselsilen kefil oldukları, kredi borcu ödenmeyince alacaklı bankanın, asıl borçlu şirket ile kefiller aleyhine Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğünün 2008/6424 sayılı dosyası ile takip başlattığı, davacının bu kredi borcunun 198.265,805 TL’lik kısmını ödediği, böylece davacının kendi hissesine düşen kısımdan 86.324,095 TL fazla ödeme yaptığı, davacının, davalının yerine ödediği miktar için BK. 496.’ya istinaden rücu amacıyla davalı aleyhine Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğü’nün 2009/8251 sayılı dosyası ile takip başlattığı, gönderilen ödeme emrine davalının itiraz ettiği ve takibin durdurulmasına karar verildiği, davacı tarafından kredi kullanımı ve para tahsilatı için bankaya sunulan belgelerin bir kısmındaki imzaların kendisine ait olmadığını, bir kısım belgede ise şirket çift imza ile temsil edildiği halde kredinin davacının tek başına attığı imza ile kullandırıldığını ileri sürülmüş ise de davalının, davacının başlattığı Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğü’nün 2009/8251 sayılı dosyasına sunduğu itiraz dilekçesinde açıkça imza itirazında bulunmadığı gibi dosyada mevcut D.. Ş.. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin son imza sirkülerine göre, dava konusu kredinin kullanıldığı tarihte her iki müdürün (davacı ve davalının) de tek başına imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu anlaşıldığından davalının savunmalarının yerinde görülmediği gerekçesiyle, davanın KABULÜ ile; davalının Tekirdağ 1. İcra Müdürlüğü’nün 2009/8251 esas sayılı dosyasındaki itirazının iptaline, takibin 106.000,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, 106.000,00 TL’nin %40’ı oranında icra inkar tazminatı davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, tarafların, dava dışı şirketin borcuna kefil oldukları ancak ödemenin büyük çoğunluğunun davacı tarafından gerçekleştirildiği iddiasına dayalı rücu istemine ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. HUMK’nın 382. ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Hatta, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 sayılı Kararı’nda da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Somut olayda, davacı vekili müvekkili tarafından fazladan ödeme yapıldığını, davalı hakkında başlatılan icra takibinin itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile takibin 106.000 TL üzerinden devamına karar verilmiş ancak karar gerekçesinde davacı tarafından yapılan fazladan ödeme tutarının 86.000 TL olduğuna değinilmiştir. Bu durumda mahkemece verilen hüküm ile gerekçe arasında belirgin şekilde çelişki bulunduğundan kararın öncelikle bu yönden bozulması gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine 23.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.