Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/11783 E. 2014/20103 K. 19.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11783
KARAR NO : 2014/20103
KARAR TARİHİ : 19.12.2014

MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2014
NUMARASI : 2009/452-2014/36

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29/01/2014 tarih ve 2009/452-2014/36 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 19.292 TL’nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK’nın 3156 sayılı Kanun’la değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, imal ederek satışa arz ettiği tekstil ürünlerinde özellikle de banyo malzemeleri, havlu ve bornoz emtialarında oldukça tanındığını ve haklı bir şöhret sağladığını, davalının birçok mağazasında müvekkili şirkete ait özgün desenlerin taklidi havlu ve paspasları satışa sunduğunu, broşürlerinde ve internet sitesinde bu ürünlerin tanıtımını yaptığını, bu durumun haksız rekabet yarattığını ileri sürerek, davalının haksız rekabette bulunduğunun tespitine, taklit ürünlerin satışlarının önlenmesine toplatılmasına, haksız rekabetin men’ine ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının özgün desenler olduğunu ileri sürdüğü havlu ve paspas modellerinin harcıalem olduklarını, bu ürünlerin aynılarının ya da ayırt edilemeyecek kadar benzerlerinin birçok firma tarafından piyasaya sunulduğunu, davaya konu ürünler ile müvekkilinin ürünlerinin birbirlerine benzemediklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça üretilen Muson, Marine Breeze, Marine Dowel ve Hayat isimli ürünlerin özgün olmadıkları, dolayısıyla davalı tarafça üretilen ürünlerin bu ürünlerle iltibas yaratmadığı, buna karşılık yine davacı tarafından üretilen ve özgün oldukları değerlendirilen Text-tiles Towel ve Long Island isimli havluların benzerlerinin davalı tarafından piyasaya sunulduğu, bu iki ürün yönünden haksız rekabetin yaratıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının, davacı tarafça üretilen “Long İsland” ve “Text-Tiles Towel” isimli havlu modellerini farklı adlar altında üretip satışa arz etmesinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu ürünlerin satışlarının önlenmesine ve toplatılmalarına, bu ürünlerin reklamlarının yapılmasının önlenmesine, hükmün ilanına karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişti
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, davacı tarafından piyasaya sunulan özgün desenli havlu ve paspasların, davalı tarafından taklit edildiği iddiasına dayalı haksız rekabetin tespiti ve meni istemlerine ilişkindir.
Zaman itibariyle somut uyuşmazlığa uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 56. maddesi uyarınca, haksız rekabet aldatıcı hareket ve hüsnüniyet kaidelerine aykırı suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir. Aynı yasanın 57/5. fıkrasında haksız rekabet olarak kabul edilen eylemler; “başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticari işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka işaret gibi tanıtma vasıtalarıyla iltibasa meydan verebilecek surette ad, unvan, marka gibi tanıtma vasıtalarını kullanmak” olarak belirtilmiştir.
Dava konusu edilen desenli havlu ve paspaslar Türkiye’de herhangi bir kişi adına tescilli tasarım niteliğinde olmadıklarına göre, ilke olarak söz konusu tescilsiz tasarımlar herkesin serbestçe kullanımına açık olup, bu tasarımların uygulandığı ürünler nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar da genel hükümlere göre çözümlenecektir. O halde, somut uyuşmazlıkta da yukarıda açıklanan ilke ve TTK’nun 56. ve 57/5. maddelerinin birlikte değerlendirilmesi gereklidir.
Dairemizin 30.05.2002 tarih ve 2240/5406 sayılı kararında da belirtildiği üzere, ilk defa yurt dışında kamuya sunulmuş bir tasarımın belli bir süre sonra Türkiye’de kullanılması durumunda şayet, Türkiye’de bu tasarımı ilk defa kullanan kişi büyük emek ve para harcayarak bu tasarımın kullanıldığı ürünü tanıtmış ve bir başkası da sırf bu tanınmışlıktan istifadeye yönelik olarak bu tasarımı aynen kullanmaya kalkışır ise, bu davranışın haksız rekabet olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, haksız rekabetin varlığı için; ilk defa yurtdışında piyasaya sunulan ve Türkiye’de de herhangi bir tescilli sınai hak ile korunmayan tasarının uygulandığı ürünün, Türkiye’de ilk kez piyasaya sunulup, büyük emek ve para harcanarak tanınmış olması yeterli olmayıp, bir başkasının bu emek ve tanınmışlıktan haksız surette yararlanmaması ve iltibası önleyecek tedbirleri alması gereklidir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı tarafça üretilen havlu ve paspasların davacının ürünlerinin aynen taklidi olmadığı, bir kısım benzerliklerin de teknik zorunluluktan kaynaklandığı bilirkişilerce açıklandığına ve davalıların söz konusu ürünler üzerinde davacının haklı olarak kullandığı tanıtma vasıtalarıyla iltibas oluşturacak şekilde işaret ve benzeri tanıtma vasıtalarını kullandığı da belirlenemediğine göre, davacının üretime başlamasından sonra aynı alanda faaliyete başlayarak söz konusu ürünleri üretip piyasaya sunan davalının eyleminin, sadece, ürünün ilk kez davacı tarafça üretildiği ve emek ve sermaye harcayarak tanıttığından dolayı üstün hak sahibi olduğu gerekçesiyle aldatıcı hareket ve hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir hareket olarak nitelendirilmesi doğru değildir.
Yukarıda da açıklandığı üzere, haksız rekabetin önlenmesindeki amaç, serbest piyasa düzeninde herkesin dürüstlük kuralları içerisinde hareket etmek suretiyle rekabet kurallarına uygun olarak piyasada faaliyet göstermesi ve sonuçta; mal ve hizmetlerin nihai tüketicilerinin aldatılmasına izin verilmeksizin kaliteli mal ve hizmetlerin piyasa kurallarına göre oluşan en uygun fiyatla satışa sunulmasıdır. Bu durumda, sonradan aynı sektörde faaliyet gösteren kişiler ticari hayatta dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde ve iltibastan kaçınmak suretiyle
piyasaya mal veya hizmet ürettikleri takdirde, piyasada ilk kez üretim yapan ürünün tanınmasını sağlayan kişinin üstün hakkı bulunduğundan bahisle, sonradan faaliyete başlayan kişilerin eylemleri haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Böyle bir üstün hakkın varlığının kabulü aynı zamanda, rekabet hukuku ilkelerine aykırı olarak piyasada o mal veya hizmetle ilgili tekel yaratılması ve serbest rekabetin ortadan kaldırılması suretiyle ekonominin sağlıklı bir biçimde gelişmesini engelleyeceğinden kabul edilemez. Bu itibarla, mahkemece, yeni bir bilirkişi heyetinden yapılan açıklamalar çerçevesinde inceleme ve değerlendirme içeren ve önceki raporlar arasındaki çelişkiyi de giderecek nitelikte bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde açıklanan ilkeler ve somut olayın özelliklerine uygun düşmeyen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın taraflar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 19.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.