Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/11754 E. 2015/8500 K. 18.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11754
KARAR NO : 2015/8500
KARAR TARİHİ : 18.06.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/03/2014
NUMARASI : 2009/71-2014/61

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/03/2014 tarih ve 2009/71-2014/61 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 16/06/2015 günü hazır bulunan davacı vekili Av. M.Ç.ile davalı vekili Av. N.A. A. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 09.08.2005 tarihinde entegre hastane bilgi yönetim sistemi projesi sözleşmesi imzalandığı, müvekkilinin sözleşmede öngörülen 6 aylık süreden önce davalının direktiflerine uygun olarak sistemi 22.12.2005 tarihinde davalıya teslim ettiğini, o tarihten beri davalı tarafından sistemin kullanıldığını, müvekkilinin 27.06.2006 tarihli yazı ile tam olarak çalışmaya başlayan sistemin muayene ve kabul çalışmaları için gereğinin yapılmasını davalıya bildirdiğini, davalının talebi yerine getirmemesi üzerine bir kez daha aynı talebin iletildiğini ve sözleşmedeki bedelin de ödenmesinin istenildiğini, davalının sözleşme kapsamında bir kısım eksiklikler olduğundan bahisle ödeme yapmadığını ve sözleşmeyi feshettiğini, sisteme teknik destek için giden müvekkili çalışanlarının, davalı hastanesine alınmadıklarını, müvekkilinin sözleşmede öngörülen tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ileri sürerek, 10.000 USD’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve sözleşme gereğince davalıda bulunan yazılımların iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 12.07.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile alacak talebini 175.000 USD’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığını, yazılım anlaşmasının sözlü olarak yapıldığını, sözleşme gereğince davacıya 100.000 USD ödendiğini, davacının sözleşme gereklerini yerine getirmediğini ve tam çalışır vaziyette sistemi müvekkiline teslim etmediğini, bu nedenle müvekkilinin sözleşmeyi feshettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, her ne kadar davacı tarafça sunulan sözleşmedeki imzaya davalı tarafından itirazda bulunulmuş ise de dava konusu sözleşmenin şekil şartına tabi olmadığı, davacı tarafın çalışanlarını sözleşme süresi boyunca işyerine kabul eden ve çalışmalarına izin veren davalının, yetkisiz temsilci tarafından imzalanan sözleşmeye icazet verdiğinin kabulünün gerektiği, davacı tarafça sözleşmenin eksik ifa edildiği, bu haliyle programın davalı tarafından kullanılmasının mümkün bulunmadığı, bu durumun davacıya bildirildiği, davacının konu üzerinde çalıştığı ancak ifanın gerçekleştirilemediği, işin %40 oranında eksik ifa edildiği, davacının, eser niteliğindeki yazılımın kaynak kodlarını hiçbir zaman davalıya teslim etmediği, bu nedenle yazılım eserinin bir başkası tarafından tamamlanmasının da mümkün olmadığı, eksik yapılan teslimin davalı lehine herhangi bir menfaat sağlamayacağı, eksik ifadan dolayı davalının sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, tazminat talebinin reddine, mülkiyeti davacıda bulunan ve halen davalının elinde olan programların davacıya iadesine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve karar başlığında davacının isminin yanlış gösterilmesinin mahallinde her zaman giderilebilecek maddi hata niteliğinde olmasına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Ancak, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. maddesi gereğince konusu para veya parayla değerlendirilebilen davalarda tarifenin üçüncü kısmına göre nispi vekalet ücretine hükmetmek gerekirken mahkemece davalı yararına maktu ücreti vekalete karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiş ise de bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK 438/7 madde uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile mahkeme kararının hüküm bölümünün 5. bendinde yer alan “2.200 TL” ibaresinin çıkartılarak yerine “22.285,40 TL nispi” ibaresinin yazılmasına, kararın HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilmiş bu şekliyle davalı yararına düzeltilerek ONANMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 2,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 18/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.