Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/11606 E. 2015/8156 K. 11.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11606
KARAR NO : 2015/8156
KARAR TARİHİ : 11.06.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/12/2013
NUMARASI : 2012/190-2013/648

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 03/12/2013 tarih ve 2012/190-2013/648 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 09/06/2015 günü hazır bulunan davacı vekili Av. İ. Ö. ile davalı vekili Av. Ş.. T.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların dava dışı L. Mimarlık Mühendislik İnş. San. Lab. Hizm. Tic. Ltd. Şti.’nin müşterek imzayla temsile haiz ortakları olduğunu, ilgili şirketin vergi borçları nedeniyle borçlu davalının 27.05.2011 tarihli ortaklar kurul kararını oybirliği ile imzalayarak 6111 Sayılı Kanun kapsamında vergi dairesine müracaat ederek şirketin borçlarını yapılandırarak 31.12.2011-31.10.2012 tarihleri arasında toplam 6 takside bölündüğünü, şirketin, sözkonusu vergi borçlarını öz kaynaklarıyla ödeyecek imkanı bulunmadığını, son 3 yıllık bilançoya göre zarar ettiğini, kar elde edemediğini, yapılandırmaya uyulmayıp taksitlere riayet edilmediği takdirde şirketin sorumlu olacağı borcun ödeme tablosuna göre 7.572.698,74 TL artacağını, şirketin borçtan bir bütün halinde yani hisseler oranında sorumlu olacağını, izah edilen ihtimallerin önüne geçmek için müvekkilinin taksitlerin beraberce ödenmesi için davalıya defalarca başvurduğunu, ancak sonuç alamadığını, ödeme zamanı gelince de borcun altından kalkılmayacak durumuma gelinmemesi için müvekkilinin davalının da sorumlu olduğu miktarı ödemek zorunda kaldığını, ilk taksidin müvekkile ödenmesi sonucunda 16.01.2012 tarihli 762 yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, davalının hissesine düşen miktarı ödemek bir yana taksitlendirmeyi ve ödeme yükümlülüğünü dahi kabul etmediğini, davalının açıkça kötü niyetli davranarak süreci uzatmak ve müvekkilini zor durumda bırakmak için tahsile yönelik borca itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın usul ve esas yönünden reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacının öncelikle, ödediği miktar için şirkete rücu etmesi gerektiği, başvurusunun semeresiz kalması halinde ortaklara müracaat edebileceği, bu itibarla kamu alacağının henüz davalıdan talep edebilir hale gelmiş bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 6100 sayılı HMK’nın ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemler başlıklı 397/2 nci maddesi hükmünce, ihtiyati tedbir kararının etkisinin aksi belirtilmediği takdirde nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceğinin düzenlenmiş bulunmasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyizine gelince; dava, tarafların ortağı olduğu şirketin vergi borçlarını ödeyen davacının davalının hissesine düşen miktarın tahsiline yönelik başlattığı takibe yapılan itirazın iptali ve inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Dava dışı şirketin ortakları olan tarafların şirketin aynı zamanda müşterek imza ile yetkili müdürü oldukları, şirketin vadesi geçmiş vergi borcu nedeniyle tarafların aralarında 6111 sayılı Kanun kapsamında yeniden yapılandırılma konusunda protokol düzenledikleri, bu protokole uygun biçimde 27.05.2011 tarihli ortaklar kurulu kararını oybirliği ile aldıkları, vergi dairesi müdürlüğüne müracaat edildiği, şirketin borçlarının yeniden yapılandırıldığı, yapılandırma sonucu ilk taksidin davacı tarafından ödendiği, protokol ve ortaklar kurulu kararındaki imzaya davalının itirazının bulunmadığı dosya kapsamı ile sabittir. Uyuşmazlık, davacının ödediği şirketin vergi borcu nedeniyle şirketin diğer ortağı olan davalıya rücu isteminde bulunup bulunamayacağına ilişkin olup, mahkemece, davacının rücu isteminde bulunamayacağı sonucuna varılarak davanın yazılı gerekçelerle reddine karar verilmiştir.
Ancak, bahsi geçen anılan ortaklar kurulu kararı ve sözleşmenin nisbiliği ilkesi çerçevesinde protokol hükümlerinin davalıyı ilkesel olarak bağlayacağı kuşkusuz olup bu bağlamda yapılandırma başvurusundaki imzanın davalıya ait olmamasının dahi rücuya engel teşkil etmeyeceğinin kabulü gerekir.Zira, ortaklar kurulu kararı ve protokol hükümleri çerçevesinde müdür olan davalının da yapılandırma başvurusunda bulunmasının edimleri arasında bulunduğu açıktır. O halde, ortaklar kurulu kararı ve protokol hükümleri gözetildiğinde tarafların iç ilişkisi bağlamında kamu alacağının henüz davalıdan talep edilemeyeceği sonucuna varılamaz.
Bu durumda, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda uyuşmazlığın değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 2,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.