Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/11565 E. 2015/8187 K. 11.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11565
KARAR NO : 2015/8187
KARAR TARİHİ : 11.06.2015

MAHKEMESİ : ANTALYA (KAPATILAN) 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2014
NUMARASI : 2013/388-2014/152

Taraflar arasında görülen davada Antalya (Kapatılan) 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16/04/2014 tarih ve 2013/388-2014/152 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 09.06.2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılar vekili Av. F.. G.. ile davalılardan A.. Ç.. vekili Av. L G dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilleri N ve Ç.. G..’nün müvekkili şirketin hisselerinin tamamını C.. D.. ile davalı S.. K..’dan satın aldıklarını, devir sözleşmesine göre hisse devredenlerin A il sınırları içerisinde kumanyacılık faaliyeti yapmayacaklarını taahhüt ve karşılığında cezai şart ödemeyi kabul ettiklerini, ancak davalı S.. K..’nun işçisi olan diğer davalı A.. Ç..’ye A, K.’ı kurdurtarak onun adı altında kumanyacılık işine devam ettiğini, müvekkilinin teklif götürmüş olduğu gemilere A. K.’ın da teklif götürmek suretiyle ve fiyatları da aşağı çekerek iş yapmasını önlediğini, bu şekilde müvekkili şirkete zarar verdiğini ileri sürerek, haksız rekabetin önlenmesini ve 160.000,00 TL cezai şartın davalı S.. K..’dan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı A.. Ç.. vekili, müvekkilinin davacı dilekçesinde belirtilen sözleşmenin tarafı ve diğer davalı ile de ticari bir ortaklığının olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı S.. K.. vekili, müvekkilinin diğer davalı ile beraber iş faaliyetinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin verilen karar davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairemizce “taraflar arasında düzenlenen hisse devrine ilişkin protokolde davacı şirketin ruhsat süresi boyunca davalı S.. K..’nun davacı şirketin ruhsat süresi boyunca aynı alanda faaliyette bulunmayacağın taahhüt ettiği, buna göre davacı şirketin ruhsat süresinin belirlenerek, bu süre içinde davalının bu işle iştigal etmemesinin ekonomik özgürlüğünü kısıtlayıp kısıtlamadığının ve çalışma özgürlüğünü ihlâl edip etmediğinin değerlendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacı şirketin ruhsat süresinin 15 yıl olduğu, bu sürenin makul bir süre olmadığı, ekonomik özgürlüğü kısıtlayıcı nitelikte, dürüstlük kurallarına, iyiniyet ve ahlak kurallarına aykırı olduğu, bu nedenle protokolün ceza-i şarta ilişkin düzenlemesinin geçersiz olduğu, davalı A.. Ç..’nin ise taraflar arasında yapılan protokole taraf olmadığı, eyleminin de haksız rekabet teşkil etmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 2,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 11/06/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava, haksız rekabetin önlenmesi ve sözleşmeye aykırılık nedeni ile kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Davanın reddine ilişkin verilen karar ” …Somut olayda, taşıtlara kumanya verme işi ile iştigal eden şirketin hissesini davalıdan devralan davacılar, davalının hissesini devrettikten sonra bir başka şirket kurmak-kurdurmak suretiyle veya şahsen belli bir süre için rekabet etmemesini devir protokolünde şart olarak öne sürmüşler ve ihlali halinde cezai şart kararlaştırmışlardır. Sözleşmenin bu hükmü “mevcut faaliyet ruhsatı süresi boyunca” denmek suretiyle bir süreyle sınırlı olarak kararlaştırılmıştır. Sözleşmede gösterilen bu süre araştırılıp belirlenmeden bu hükmün batıl olduğu söylenemeyeceğinden ve makul bir süre için rekabet etmeme koşulu BK’nın 19/2. maddesi kapsamında bulunmadığından mahkemece bu konuda hiçbir araştırma yapılmaksızın davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu sebeple mahkemece, davacı şirketin kumanyacılık işi ile iştigal edebilmesi için hangi ruhsata sahip olduğu, ruhsatın da süresinin araştırılıp belirlendikten sonra bu süre zarfında davalının bu işle iştigal etmemesinin ekonomik özgürlüğünü kısıtlayıp kısıtlamadığı çalışma ve sözleşme özgürlüğünü ihlâl edip etmediği değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar ” verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Sözleşmede belirtilen Faaliyet Ruhsatının başlangıç tarihinin 21.04.2008, süresinin 15 yıl, hisse devrine ilişkin protokolün ise 21.04.2011 tarihli olduğu, buna göre protolkol ile belirlenen rekabet yasağının 12 yılı kapsadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece 15 yıl üzerinden yapılan değerlendirme yerinde değildir.
Hisse devri sözleşmesi ile, davacı şirketin hisselerinin tamamı davacılara devredilmiş olup, sözleşme, hisse devredenlerle devralanlar arasında yaplımıştır. Davacı gerçek kişiler tarafından hissesi devralınan davacı şirketin, esas iştigal konusunun Antalya’da kumanyacılık (Deniz ve Hava taşıtlarına verilen her türlü malzeme tedarikçiliği) olduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar kumanyacılık işini yapan, hisseleri devredilen davacı şirket olduğundan, bir işletme devri söz konusu değil ise de, bu işi yapan şirketin hisselerinin tamamının davacı gerçek kişilere devredildiği, davaya dayanak sözleşmenin taraflarının da hisselerini devreden önceki hissedarlar ile hisseleri devralan davacı gerçek kişiler olduğundan, somut olayda sözleşmedeki rekabet yasağına ve cezai şarta ilişkin hükümlerin, ticari işletme devrindeki rekabet yasağına ilişkin kurallara benzer şekilde değerlendirilebileceği kanaatindeyim.
Ticari işletmenin devri, işletme içinde yerine göre en önemli unsuru teşkil eden müşteri çevresinin de alıcıya geçmesine neden olur. Bu itibarla taraflar, devir sözleşmesinde devreden bakımından bir rekabet yasağı öngörmemiş olsalar bile devreden, devrettiği işletme ile rekabet etmeme borcu altına girer. Bu borcun kaynağını MK 2 oluşturur. (Prof. Dr. Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, 19. Baskı, S.44)
Hissesi devredilen şirketin müşteri çevresinin önemli olduğu taraflarca kabul edilerek, sözleşme özgürlüğü kapsamında bu yönde hüküm konmuş olduğu anlaşıldığından, somut olayda sözleşme ile belirlenen 12 yıllık sürenin makul olduğu, hissesini devreden davalının ekonomik özgürlüğünün haksız olarak kısıtlanmadığının kabulü gerekir.
Bu nedenle, söz konusu protokolün, tarafları arasında geçerli olduğu kabul edilerek, tarafların delilleri toplanıp davalıların hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından, davacılar vekilinin temyiz talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum. 11.06.2015

KARŞI OY

1- Dava, işletme devir sözleşmesine ek olarak düzenlenen rekabet yasağına aykırılık sebebiyle haksız rekabetten doğan zararın tahsili istemine ilişkindir.
2- Somut olayda, davalı S.. K..’nun, diğer hissedar dava dışı C.. D.. ile birlikte “A.K. Ltd” isimli şirketin hisselerini 21.04.2011 tarihli protokol ile davacılara devrettikleri ve sözleşmenin 7 no’lu maddesiyle, S.. K.. ve C.. D..’in “… Hisse devrinden sonra A. il sınırları içerisinde yerleşik olarak devamlı ve kesintisiz surette kumanyacılık işini mevcut faaliyet ruhsatı süresince, bir şirket ortağı olarak veya akrabalık bağı bulunan birisiyle yapmayacaklarını taahhüt ederler. S.K. k.nun hükme aykırı davranması durumunda 100.000 USD cezai şartı Ç.ve N. G.’ye ödemeyi kabul eder” şeklinde rekabet yasağı sözleşmesi yaptıkları anlaşılmıştır. Mevcut faaliyet ruhsatının 21.04.2008 tarihinden itibaren 15 yıl olduğu dikkate alındığında, rekabet yasağının 12 yıllık bir süre için kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
3- Uygulamada çoğu zaman, ayrılıp gidecek olan işçiyle veya bayi, acente gibi lisans alanlarla ya da işletmenin devri sebebiyle devreden ortaklarla yapılan ve temel amacı bir ticari işletmenin ulaştığı iktisadi değerini korumak için yapılan rekabet yasağı sözleşmeleri bir ihtiyaçtan doğmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmeleri yönünden, TTK 123.maddesi ise acente sözleşmeleri yönünden düzenleme içerdiği, rekabet yasağı sözleşmelerinin yer, zaman (maksimum iki yıl) ve konu yönünden sınırlandırılmış olması gerektiği esasına tabi olduğu görülmektedir. İşletme devri halinde konulan rekabet yasakları yönünden her hangi bir yasal düzenleme bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, tüm borç sözleşmelerinin 818 sayılı BK 19 ve 20. (6098 S. TBK 26-27) maddelerinde genel kanun ile genel ahlak ve adaba aykırılık hallerinde sözleşmenin anılan hükümlerinin geçersiz olduğu bilinmektedir.
4- Davaya konu somut olayda, davacıların temel faaliyet alanı “A. i. k. s.” olan şirket hisselerini davalı Salih’ten devir alırken, A. ilinde ve kumanyacılık konusunda devreden hissedar Salih’e 12 yıllık rekabet yasağı konulması hususunda anlaştıkları, söz konusu rekabet yasağının yer ve konu itibariyle içerdiği sınırın BK 19 ve 20.maddesine uygun olduğunun aşikar olduğu, diğer taraftan öngörülen 12 yıllık rekabet yasağı süresinin de bu tarz sözleşmelerde makul ve hakkaniyete uygun kabul edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu tür sözleşmelerin hizmet sözleşmelerine veya lisans sözleşmelerine ekli rekabet yasakları ile aynı düzlemde düşünülmesi doğru değildir. Zira işletme devirlerinde esasen yapılan ödemenin önemli bir bölümü, işletmenin sahip olduğu müşteri portföyü ve peştemaliyesidir. Somut olayda ise, bir kumanyacılık şirketinde, bir üretim tesisi de bulunmadığı dikkate alındığında, müşteri portföyü ve peştemaliye daha da öne çıkmaktadır. İsviçre Federal Mahkemesi, bir anonim şirketin bira ve maden suyunu süresiz olarak tek bir şirketten alma (başka şirketten almama) taahhüdünün geçersiz olduğunu belirtmiş ve sözleşmeye müdahale ederek “süresiz” rekabet yasağını, 20 yıla indirmiştir (İsviçre Federal Mahkemesi/BGE 114 II 159). Bir an için 12 yıllık sürenin makul olmadığı düşünülse dahi, sözleşmenin bu hükmünün geçersiz kılınması ve işletme devreden kişinin rekabet yasağı sözleşmesinden büsbütün kurtarılması, sözleşme ekonomisi ve taraf menfaatleri bakamından sakıncalı ve sözleşme yararına yorum (favor negotii / favor contractus) ilkelerine açıkça aykırı olacaktır (A. Ü., Kelepçeleme Sözleşmeleri, Adalet Yayınevi, 2013, s.212). Somut olayda, davalı Salih’in 21.04.2011 tarihli hisse devrinden hemen sonra, A. ilinde ve kumanyacılık alanında faaliyete girişmiş olduğu dikkate alındığında, rekabet yasağı sözleşmesini ihlal ettiği anlaşılmaktadır.
5- Yerel Mahkemenin, sözleşmenin “mevcut faaliyet ruhsatı süresince” rekabet yasağı içermesi ve uzun süreli olması nedeniyle davanın reddi yönündeki önceki kararı Dairemizce, mevcut faaliyet ruhsatı süresinin araştırılarak tespitinden sonra mevcut sürenin BK 19 ve 20.maddelerine aykırı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekçesiyle bozulmuştur. Ancak yerel mahkemece, bu tarz sözleşmeler yönünden 12 yıllık sürenin uzun olup olmadığının tartışılmadığı, bunun yerine sanki sözleşme tarihi itibariyle 15 yıllık rekabet yasağı varmışçasına değerlendirme yapılarak hüküm kurulduğu, bu haliyle uyulan bozma ilamı doğrultusunda değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Anılan gerekçelerle, davanın reddine dair yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan kararın onanmasına dair Dairemiz sayın çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.