Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/11307 E. 2014/18226 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11307
KARAR NO : 2014/18226
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada …. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/02/2014 tarih ve 2013/75-2014/13 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 2008/56222 sayılı ve “..” ibareli tanınmış markanın sahibi olduğunu, davalı Selahattin Kazancı’nın bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TPE’ne başvuruda bulunduğunu, başvurunun ilanı üzerine müvekkili tarafından yapılan itirazın nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili şirket markasının uzun süreli yoğun kullanım yoluyla tanınmış marka haline geldiğini, mallar aynı olmasa bile bu tanınmışlık dolayısıyla iltibas ihtimali ve KHK’nın 8/1-b ve 8/4 hükümleri uyarınca tescil engelinin oluştuğunu, bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek 2013-M-775 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Selahattin Kazancı vekili, müvekkili tarafından tescili talep edilen “…” ibaresinin bir bütün olarak ortalama tüketici tarafından algılanacağı, dolayısıyla davacı markası ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, haksız yarar sağlanacağı ve markanın itibarına zarar vereceği savlarının da dayanaksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı markası olan “…” ibaresinin özellikle mobil telefonların ülkemizde “cep telefonu” olarak anılıp bilinmesi nedeniyle ayırt ediciliği oldukça düşük, bir kelime olduğu, her ne kadar davacı markasının tanınmışlığından söz edilmiş ise de, dosyaya sunulan davacı markasının kullanımla ayırt ediciliğinin arttığına böylece çekişmeli başvurusu öncesi sektörde tanınmış bir marka olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığı gibi bu konuda itiraz sürecinde de belge ibraz edilmediği, diğer taraftan davalı başvurusunun “…” sözcüklerinden oluştuğu; dolayısıyla ortalama tüketicinin başvuruyu kontör veya hizmet paylaşımına imkan veren bir sistemi belirten slogan olarak algılayacağı; başlangıçtan

itibaren ayırt edicilikleri zayıf bulunan her iki ibareyi de ortalama tüketicinin işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzer algılaması ihtimalinin bulunmadığı; açıklanan nedenlerle tüketicinin bu kadar tarif edici nitelik belirten iki ibareyi; aynı işletmenin veya ekonomik, ticari veya idari olarak bağlantılı işletmelerin markaları olarak algılayıp biri yerine diğerini tercih etmesi riskinden de söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 24/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.