Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/1109 E. 2014/20053 K. 18.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1109
KARAR NO : 2014/20053
KARAR TARİHİ : 18.12.2014

MAHKEMESİ : BAKIRKÖY(KAPATILAN) 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/06/2013
NUMARASI : 2011/455-2013/343

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy (Kapatılan) 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18/06/2013 tarih ve 2011/455-2013/343 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 16.12.2014 günü hazır bulunan davacı şirket temsilcisi A..G.. ile davalı vekili Av. F. S..i dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından cari hesap alacağına mahsuben davalı aleyhine başlatılan icra takibine karşı davalı tarafından yapılan haksız itiraz sonucu takibin durduğunu, oysaki müvekkilinin davalıya yaptığı taşımalardan ve teminat olarak verip ödemek zorunda kaldığı senetlerden dolayı alacaklı olduğunu, müvekkilinin ve davalı şirketin defterleri incelendiğinde müvekkilinin alacaklı bulunduğunun anlaşılacağını ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin cari hesaplarında davacının iddia ettiği gibi bir borç kaydı görünmediğini, aralarında yapılan 10.03.2010 tarihli hesap mutabakatında tarafların karşılıklı olarak cari hesap bakiyelerinin sıfır olduğunu ve alacak-borcun mevcut olmadığını teyit ettiklerini, davacının herhangi bir alacağının mevcut olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davacı şirket tarafından davalı şirket hakkında cari hesap alacağına dayalı olarak 45.496,48 TL asıl alacak, 3.331,84 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 48.828,32 TL alacak talebi ile ilamsız takip yapıldığı, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacının ilamsız takibe konu edilen alacak talebinin 2009 yılı bakiyesine dayandığının bilirkişi tarafından tespit edildiği, davacının 2009 yılı ticari defterlerini yapılan ihtarata rağmen bilirkişi incelemesine ibraz etmediği, takibin 21.06.2010 tarihli cari hesap alacağı için yapılmış olmakla, her iki taraf kaşe ve imzasını içerir 10.03.2010 tarihli hesap mutabakatında davacı alacağının taraflarca 0 TL olarak kabul edildiği ve keza verilen kesin süre dolduktan sonra sunulan karşı yanın muvafakat etmediği 4 adet senedin tanzim tarihi 2009 yılı olup, mutabakat tarihinden daha önce düzenlenmiş olmaları karşısında davacı tarafın bono bedellerini talep hakkı bulunmayacağı anlaşılmakla bilirkişi tarafından hesap mutabakatı tarihinden sonra takip tarihine kadar her iki taraf kayıtları uyarınca davacının davalıdan alacak bakiyesinin 76.17 TL olduğu tespit edildiğinden bu miktar esas alınarak açılan davanın kısmen kabulüne karar vermek gerektiği sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulü ile davaya konu takibe vaki davalı itirazının 76,17 TL asıl alacak üzerinden iptali ile bu alacak yönünden takibin aynı koşullarda devamına, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine ve % 40 icra inkar tazminatı olan 30,46 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, cari hesap alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, 05.04.2010, 05.06.2010, 05.07.2010 ve 05.08.2010 vade ve 17.08.2009 tanzim tarihli, borçlusu davacı şirket, lehtarları davalı şirketin ortakları G.. Ş..ve H.Ş.Ş.. olup, ciro yolu ile davalı şirkete geçerek davalı şirket tarafından da başkasına cirolanan ve davacı tarafından senedi elinde bulunduran hamile ödenen senetlerden dolayı davalı şirketin borçlu olduğunu ileri sürmüştür.Davalı ise yaptığı savunmada, kendisinin cari hesaplarında davacının iddia ettiği gibi bir borç kaydının olmadığını, taraflar arasında yapılan 10.03.2010 hesap mutabakatında tarafların karşılıklı olarak cari hesap bakiyelerinin sıfır olup, alacak ve borcun olmadığını teyit ettiklerini bildirmiştir.
Davaya konu uyuşmazlık, davacının ödemiş olduğu yukarıda bahsi geçen senetlerin davacı tarafından davalının hesabına borç olarak kaydedilmesine karşılık, bu senetlerin davalı ticari defterlerinde kaydının olmamasından kaynaklanmaktadır.Davacı, takibin dayanağının 4 adet teminat senedinin ödenmesinden doğan cari hesap alacağı olduğunu, bu senetlerin davalı ile yürüttüğü ticari ilişkiye dayanarak teminat olarak verdiği 12 adet sıralı senetten 4 adedi olup, davalının alacağı kalmadığı halde bu 4 adet senedin ortaklar adına doldurularak davalı şirkete ciro edildiğini, bu 4 adet senetten doğan alacaklarının senetlerin vade tarihi ile protesto tarihleri nazara alındığında mutabakat tarihi olan 10.03.2010 tarihinden sonra doğduğunu ileri sürmüştür. Davaya konu senetler incelendiğinde vade tarihlerinin 05.04.2010 tarihinden başladığı, bu durumda davaya konu senetlerin vade tarihlerinin mutabakattan sonraki bir tarih olduğu ve aynı tarihte düzenlenen sıra numarası davaya konu senetlerden önce olan senetlerin lehtarının davalı şirket olduğu anlaşılmıştır.Buna göre mahkemece, davacının davaya konu senetleri ne zaman ödediği, defter kayıtlarında davalıya ait hesabın ne şekilde borçlandırıldığı, yapılan bu ödemelerden dolayı davalının hesabına neden virman kaydının yapıldığı, davalının ortağı lehine düzenlenen senetlerden dolayı neden davalı şirketin borçlu kabul edildiği hususları ile davalının kendi ortaklarından ciro yolu ile aldığı bu senetlerin neden davalı şirket kayıtlarında görünmediği, ortaklardan bu senetleri hangi ilişkiye dayalı olarak aldığı hususlarında tarafların gösterecekleri deliller de incelenmek ve değerlendirilmek suretiyle davaya konu senetlerden dolayı davacının yaptığı ödemeyi davalıdan talep etme hakkının olup olmadığı belirlenerek, sonucuna göre davacının icra takibinde haklı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekirken davacının iddia ettiği hususlar üzerinde durulmadan yazılı gerekçe ile eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.