YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11022
KARAR NO : 2014/20291
KARAR TARİHİ : 23.12.2014
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/12/2013
NUMARASI : 2011/131-2013/339
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 31.12.2013 tarih ve 2011/131-2013/339 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl davada davacı vekili ve asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava konusu meblağ 18.563 TL’nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK’nın 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi Sibel Demir Saldırım tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili asıl davada, uluslararası hava taşımacılığı işi ile iştigal eden müvekkili şirket ile davalının sigortalısı arasında 14 parça 1432 kg kozmetik türü emtianın hava yolu ile taşınması konusunda sözleşme akdedildiğini, müvekkilinin üstlendiği taşıma işini ifa etmek üzere Alitalia hava yolları ile anlaştığını ve taşıma işini bu havayolu şirket tarafından gerçekleştirildiğini, davalı ve sigortalısı tarafından varlığı iddia edilen hasar ve kayıptan müvekkilinin aleyhine takip başlatıldıktan sonra haberdar olduğunu, davalı sigorta şirketinin Şişli 7. İcra Müdürlüğü’nün 2009/17071 Esas sayılı dosyası üzerinden müvekkili hakkında ilamsız icra takibi başlattığını, müvekkilinin süresi içerisinde takibe itiraz ettiğini, dava konusu taşıma ilişkinin Varşova Konvansiyonu kapsamında olduğunu, konvansiyonun 31. maddesinde belirtilen ihbar süresine uyulmadığından, müvekkilinin ve alt taşıyıcısının malları aldığı şekli ile tam ve sağlam olarak teslim ettiği sonucunun doğduğunu, biran için müvekkilinin zarardan sorumlu olduğu kabul edilse dahi konvansiyonun 22. maddesi gereğince sorumluluğunun kg başına 17 SDR ile sınırlı olacağını, zira taşıma evraklarında malın değerine ilişkin bir kaydın bulunmadığını, ortada bir hasar mevcut ise bu hasardan müvekkilinin değil fiili taşımayı gerçekleştiren Alitalia hava yolu şirketinin sorumlu olacağını iddia ederek, icra takibinden dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, %40’dan az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; karşı davanın reddini istemiştir.
Davalı vekili, asıl davanın reddini istemiş; karşı davada, davacı-karşı davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile davacı-karşı davalı aleyhine %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiş; birleşen davada davalı Alitalia hava yolu şirketinin icra takibine vaki itirazının iptali ile davalı aleyhine %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına, toplanan delillere ve benimsenen 3. bilirkişi raporuna göre, asıl davanın, davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından, dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul 36. İcra Müdürlüğü 2009/17071 (Şişli 7. İcra Müdürlüğü 2009/17071) Esas sayılı icra takibine itirazının kısmen iptaline, 8.279,62 USD toplam alacağın, bu tutar içerisindeki 7.884,31 USD asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince dolar faizi yürütülmek suretiyle davalıdan tahsili için icra takibinin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, takdiren %40 oranı üzerinden hesap edilen 5.261,20 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı-karşı davalı vekili, asıl dava bakımından ve asıl davada davalı-karşı davacı vekili karşı dava bakımından temyiz etmiştir.
1- Davacı asıl davada, Şişli 7.İcra Müdürlüğü’nün 2009/17071 Esas sayılı dosyasında aleyhine başlatılan icra takibindeki alacak iddiasına karşı menfi tespit davası açmış olup, her ne kadar mahkemece yazılı gerekçeyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ise de, menfi tespit davasının itirazın iptali davasından önce açılmış olması ve borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu nazara alınıp işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, asıl davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle, kararın asıl davada davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Davalı, asıl dava açıldıktan sonra, karşı dava ile Şişli 7. İcra Müdürlüğü’nün 2009/17071 Esas sayılı dosyasında davacının itirazının iptalini talep etmiştir. Ancak mahkemece karşı dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamış, karşı davada davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle, kararın karşı davada davacı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre asıl davada davacı vekilinin (1) nolu bent dışında belirtilen diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan sebeplerle, asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle, kararın asıl davada davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan sebeplerle, karşı davada davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle, kararın karşı davada davacı yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan sebeplerle, bozma sebep ve şekline göre asıl davada davacı vekilinin (1) nolu bent dışındaki diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 23.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.