Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/10368 E. 2015/7511 K. 02.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10368
KARAR NO : 2015/7511
KARAR TARİHİ : 02.06.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL (KAPATILAN) ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/09/2013
NUMARASI : 2013/105-2013/317

Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19.09.2013 tarih ve 2013/105-2013/317 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 12.05.2015 günü hazır bulunan davacı vekili Av. Ü. D. ile davalı vekili Av. F. Ç. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile dava dışı T. Internationale S.& L. GmbH arasında 09/08/2007 tarihinde taşıma sözleşmesi akdolunduğunu, bu arada davalı şirketin T.’ın müvekkili şirketle akdettiği tüm sözleşmelerden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerini, müvekkili şirketin ilk talebi halinde karşılamayı 09/08/2007 tarihinde taahhüt ettiğini, müvekkilinin dava dışı şirket hakkında icra takibi başlattığı ancak şirketin iflasına karar verildiğini ileri sürerek, 114.446,55 Euro asıl alacak ile bu alacağa bu tarihe kadar işletilen 7.199,76 Euro faizin ve 2.057,65 Euro avukatlık ücreti olmak üzere toplam 123.706,96 Euro alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki son taşıma ve buna ilişkin son faturanın üç yıl önce düzenlendiğini ve buna göre zamanaşımı süresinin dolduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu kapsamından, MÖHUK 24 kapsamında ağırlıklı edimin ifa yerinin hukuku uygulanacağı Alman hukuku kapsamında, 1 yıllık zaman aşımı süresinin öngörüldüğü, TBK’nın 125 kapsamında 10 yıllık zaman aşımı süresinin davada uygulanamayacağı, taşıma sözleşmesi uyarınca Alman hukuku dahi uygulansa 1 yıllık zaman aşımı süresinin dava tarihi itibariyle geçtiği, borca katılma sözleşmesi çerçevesinde, Alman hukukundaki kabul edilen sonuçlar bakımından iflas mahkemesi nezdindeki kayda dayalı olarak, davacının alacak talebini dayandıramayacağı, T. şirketinin temerrüde düşmüş olması halinde dahi davalının temerrüdünden söz edilemeyeceği, BK’nın 154 kapsamında zaman aşımının kesilmesi ile igili Alman hukukuyla paralel hükümler değerlendirildiğinde zaman aşımı bakımından 1 yıllık sürenin kesilmesine ilişkin unsurlar da dikkate alındığında her halükarda bilirkişi raporlarıyla da belirlendiği üzere 1 yıllık yasal sürenin dolduğu, davalının zaman aşımı definin haklı olduğu gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava borca katılma sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili şirket ile dava dışı T. Gmbh arasında düzenlenen sözleşme kapsamında müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini ancak dava dışı şirketten olan alacaklarını tahsil edemediğini, dava dışı T. Gmbh ile grup şirketi konumunda olan davalının ise bir başka sözleşme ile adı geçen şirketin borçlarını üstlendiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda, yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddi yönünde hüküm kurulmuştur.
Davacı şirket ile dava dışı T.Gmbh arasında düzenlenen sözleşme kapsamında, davacının İtalya’da bulunan konteynerleri Avrupa’nın başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerine sevkini gerçekleştirdiği, davalı şirketin de borca katılma yolu ile dava dışı T.Gmbh’nin edimlerini üstlendiği dosya kapsamı itibariyle çekişmesiz olup, mahkemece MÖHUK’nun 24üncü maddesi uyarınca, taraflar arasındaki uyuşmazlığa Alman Hukuku’nun uygulanmasının gerektiği yönündeki tespit yerinde olmakla birlikte dava konusu uyuşmazlığın aydınlatılması ve taraflar arasındaki sözleşmenin tabi olduğu zaman aşımı süresinin tespiti yönünden yapılan değerlendirmeler yeterli araştırmaya dayanmamaktadır.
Mahkemece, dava konusu olayda, davacı ile dava dışı şirket arasındaki temel ilişkiden hareketle, davalı şirketçe imzalanan borca katılma sözleşmesinin tabi olduğu zamanaşımı süresinin temel ilişkideki zamanaşımına bağlı olduğunun kabulü ile sonuca gidilmiş olup, mahkemede bu yöndeki kanaatin oluşumunda, alınan bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim mevcut rapor içeriği incelendiğinde, bilirkişilerce borca katılma sözleşmesinin asıl borç yönünden teselsül hükümlerini doğruracağı yönünde açıklamalara yer verildiği görülmektedir. Oysa ki; davacı tarafça dosyaya sunulduğu anlaşılan Doç. Dr. O. H. Ş. tarafından kaleme alınmış akademik makale içeriğinde, borca katılma sözleşmelerinin temel ilişkiden bağımsız olarak 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğu yönünde görüşlere yer verilmiş olup, mahkemece davacının bu yöndeki itirazlarını da kapsar şekilde bir araştırma ve değerlendirme yapılmış değildir. Bu durumda öncelikle borca katılma sözleşmelerinin tabi olduğu zamanaşımı süreleri üzerinde durulup, gerekirse bu yönde bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle sonuca gidilmek gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.
2-Öte yandan, kabule göre de, dosya kapsamı itibariyle, davalı tarafça süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak zaman aşımı def’inde bulunulmuş ve bu kapsamda mahkemece dava konusu uyuşmazlığa bir yıllık zaman aşımı süresinin uygulanmasının gerektiği gerekçesine yer verilmişse de; yukarıdaki bentte yapılan açıklamalar ışığında, dava konusu uyuşmazlığın, zamanaşımı süresinin davacı ile dava dışı T. Gmbh arasındaki sözleşmeye tabi olduğunun kabulü halinde, öncelikle davacı şirket ile dava dışı T. Gmbh arasındaki sözleşmenin niteliğinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Bu kapsamda, dosya içerisinde mevcut bulunan ve davacı tarafça sunulan Alman mahkeme kararları incelendiğinde, davacı şirketle dava dışı şirket arasındaki sözleşmenin karma tipte bir akit olduğu yönünde tespitlerde bulunulduğu görülmektedir. Ancak mahkemece değinilen yabancı mahkeme kararlarındaki tespitler değerlendirilmiş değildir. Bu durumda öncelikle davacı ile T. Gmbh arasındaki sözleşmenin niteliği üzerinde durularak, tabi olduğu zaman aşımı süresinin belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması dahi doğru görülmemiş hükmün kabule göre de bozulması gerekmiştir.
3-Dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunda yer aldığı üzere, sözkonusu bir yıllık zamanaşımı süresinin davacının Almanya’da açtığı davalar ile ne şekilde kesildiği, zaman aşımının kesilip tekrar başlama sürelerinin hangi tarihler olduğu hususları da denetime elverişli bir şekilde değerlendirilip tartışılmış değildir. Nitekim bilirkişi raporunda, davacı tarafça talep olunan bir kısım alacakların Almanya’da açılan davalar sebebiyle zaman aşımına uğramadığı hususuna değinilmiş ancak karar gerekçesinde, bu hususlar dikkate alınmadığı gibi raporda davacı tarafça talep olunan tüm kalemlerin zamanaşımına uğradığı yönünde tespitler bulunduğu belirtilmiştir. Oysa ki; incelenen rapor kapsamında, bir kısım davacı taleplerinin açılan dava ve icra takipleri ile zaman aşımı süresinin dışında kaldığı, bu kısmın 9.516,19 Euro tutarındaki bölümden ibaret olduğuna temas edilmiştir. Bu durumda, zamanaşımı süresinin bir yıl olarak kabulü halinde dahi, bu sürenin hangi tarihler itibari ile kesildiği, hangi tarihler itibari ile yeniden işlemeye başladığı üzerinde durulmak suretiyle sonuca gidilmek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması dahi doğru görülmemiş kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1), (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.