Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2014/10123 E. 2015/6917 K. 14.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10123
KARAR NO : 2015/6917
KARAR TARİHİ : 14.05.2015

MAHKEMESİ : İSTANBUL (KAPATILAN) 39. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2014
NUMARASI : 2014/23-2014/87

Taraflar arasında görülen davada İstanbul (Kapatılan) 39. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16/04/2014 tarih ve 2014/23-2014/87 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 12.05.2015 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacılardan SFRKD Elek. San. ve Tic. A.Ş. Vekili Av. K.A., davalılardan S. Z. B. vekili Av. H.. A.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin elektronik sektöründe tanınmış firmalar olduğunu, davalı S. Z. B.’in müvekkili SFRKD A.Ş’nin hissedarı, yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü, diğer davacı Ş. H. A.Ş’nin de yine hissedarı ve yönetim kurulu üyesi olup, görevinden Ocak 2004 yılında ayrıldığını, davalı S. Z.B.’in müvekkiline taahhütname vererek taahhütnamede belirtilen iş ve işlemleri yapmayacağını taahhüt ettiğini, aksi halde 5.000.000 USD cezai şart ödeyeceğini kabul ettiğini, davalının yasal hükümlere ve ticari etiğe aykırı olarak müvekkilleriyle aynı işle uğraşmak amacıyla şirket kurduğunu, müvekkilleri şirket ve grup şirket çalışanlarını bu işler için organize ettiğini, müvekkillerinin ticari ilişkide olduğu firma ve kişilerle gizlice görüşüp bağlantıya geçtiğini, haksız rekabete neden olduğunu, davalı S.Z.B.’in müvekkiline verdiği taahhütname nedeniyle kurduğu şirkette perde arkasında kaldığını, oysa şirketin davalıya ait olduğunu, şirketin tüm iş ve işlemlerinin davalı tarafından yürütüldüğünü ileri sürerek, davalı S. Z.B.’in taahhütnameden doğan cezai şart ödemesi olarak fazlaya ait haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 USD’nin faizi ile tahsiline, davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun ve rekabet yasağı akdinin ihlali olduğunun tesbitine, bu eylemlerin önlenilmesine, maddi durumun ortadan kaldırılmasına, fazlaya ait haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi ve her bir davacı için 75.000 TL olmak üzere toplam 150.000TL manevi tazminatın faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Salih Zeki Bilgin vekili, davaya konu taahhütnamenin müvekkiline tehdit ile imzalatıldığını, bu nedenle iş mahkemesinde iptali için dava açıldığını, müvekkilinin işine son verilmesi nedeniyle davacı şirketlerdeki görevlerinden ayrıldığını, davacılar aleyhine kıdem ve ihbar tazminatı davası açtığını, müvekkilinin davalı Ş. Home AŞ’nin ortağı ya da yöneticisi olmadığını, cezai şartın fahiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davalı S. Z.B. ile davacı SF-RKD Elektronik Sanayi ve Tic. AŞ arasında davaya dayanak olan taahhütnamenin imzalandığı, davalının bu taahhütname ile bir takım taahhütlerde bulunduğu ancak bu taahhütler için bir süre öngörülmediği gibi tüm Türkiye çapında rekabet yasağı getirildiği, bu haliyle söz konusu taahhütnamenin kelepçeleme amaçlı olduğu, kişi hak ve özgürlüklerine aykırı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, davalı S. Z.. ile davacı SFRKD Elektronik San. Ve Tic. AŞ arasında düzenlenen taahhütnamede öngörülen cezai şartın tahsili ile davalıların eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, haksız rekabetin önlenmesi ve tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak 27.12.2010 tarihinde, davalı S. Z. B.’in davacı SFRKD şirketi ile düzenlediği taahhütnameye aykırı hareket ettiği, ayrıca anılan davalının taahhüdüne aykırılık dışında her iki davacı yönünden de genel hükümler çerçevesinde haksız rekabette bulunduğu gerekçesiyle 100.000 USD cezai şartın davalı S. Z. B.’den tahsiline, anılan davalının davacılara karşı haksız rekabette bulunduğunun tespitine dair karar verilmiş, karar, davalı S. Z. B.’in temyizi üzerine Dairemizce, diğer temyiz itirazları reddedilerek yalnızca davaya dayanak yapılan taahhütnamenin kelepçeleme amaçlı olması, kişi hak ve özgürlüklerine aykırı bulunması vakıaları ile ilgili denetime elverişli bir değerlendirme yapılması gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma ilamına uyan mahkemece, 23.01.2004 tarihli taahhütnamenin kelepçeleme amaçlı olduğu, kişi hak ve özgürlüklerine aykırı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Yerel mahkemece verilen bir hüküm, Yargıtay tarafından bozulmuş ve Yargıtay’ın bu bozma kararına uyulmuş olması halinde, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorunludur. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’muzda anılan müesseseye ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Ne var ki, “usuli müktesep hak”, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay İnançları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Bu kurala yerel mahkemece uyulması gerektiği gibi Yargıtay tarafından da uyulması gerekir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.9.2005 gün ve 2005/8-512-535 E.K.)
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde, mahkemece davalı S. Z. B.’in genel hükümler çerçevesinde davacılara karşı haksız rekabette bulunduğunun tespitine dair verilen karar, Dairemiz’in 28.05.2013 tarihli bozma ilamının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olmasına rağmen, mahkemece usuli müktesep hak ilkesini ihlal edecek biçimde anılan bozma ilamına uyulduktan sonra bu kez davanın tümden reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalı Salih Z.B.’den alınarak davacılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 14/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.