Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2013/7832 E. 2013/23731 K. 30.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7832
KARAR NO : 2013/23731
KARAR TARİHİ : 30.12.2013

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)

Taraflar arasında görülen davada Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10.05.2012 tarih ve 2010/379-2012/396 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 21.08.2006 tarihli devir tutanağı ile Yimpaş Verwaltungs Gmbh’deki hisselerini davalı şirkete devrettiğini, müvekkilinin anılan şirkete, şirket yetkilileri tarafından yüksek kar payı verileceği ve her istenildiği an geri ödeneceği vaadiyle kandırılması sonucu parasını yatırdığını, aynı şekilde yurt dışında yaşayan birçok kişiden para toplandığını, davalı ile müvekkili arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığını, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olan …’ın usulsüz işlemleri nedeniyle yargılandığınıileri sürerek, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkili şirketin ortağı olduğunu, bu ortaklığın mevzuata uygun geçerli bir ortaklık niteliğinde bulunduğunu, müvekkili şirketin Sermaye Piyasası Kurulu kaydında olan, bu kurul ve diğer ilgili tüm resmi makamlar ile özel denetçiler tarafından faaliyetleri denetlenen çok ortaklı halka açık anonim şirket olduğunu, TTK’nın 329. ve 405. maddeleri gereğince anonim şirket ortaklarının sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, müvekkili şirketin tasfiye halinde olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalının yüksek kar payı verme ve her istenildiğinde geri alınması vaadi ile davacıdan para aldığı, davalının eyleminin nitelikli dolandırıcılık vasfında olduğu, bu itibarla geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile taraflar arasında ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tesbitine, 10.000,00 TL’nin kanuni faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tesbiti, hukuka aykırı şekilde kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğü ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkin olup davalı taraf, davacının şirket ortağı olduğunu ve TTK’nın 329-405. maddeleri gereğince ödediği parayı geri isteyemeyeceğini savunmuş ve mahkemece de yukarıda yazılan gerekçeyle bilirkişi raporu alındıktan sonra davalının eylemi nitelikli dolandırıcılık olarak değerlendirilmek suretiyle davalının zamanaşımı def”inin reddiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı, davacının ortak olmak amacıyla para verdiğini, kendisine hisse senedi verildiğini ve geçerli bir şekilde ortaklık ilişkisinin kurulduğunu savunduğuna göre evvelemirde davacının davalı şirkete gerçekten ortak olup olmadığının tesbiti ve davalının zamanaşımı def’inin de buna göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkemece, bu hususun tesbiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek bilirkişilere davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını inceleme yetkisi verilmiş ise de bilirkişi kurulu raporlarında, davalı şirkete ait pay defterleri, mali tabloları ve genel kurul tutanaklarının incelemeye sunulduğunu beyanla davacının ortaklar pay defterinde kaydı bulunduğundan bahisle pay senedi almak suretiyle ortak olduğunu bildirmişler, davalının haksız fiil sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususunun ise yabancı mahkeme kararlarındaki iddiaların varit görülüp görülmemesine göre değişeceğini ve mahkemenin takdirinde olduğunu belirtmişlerdir. Oysa, mahkemenin kararının gerekçesinde de özetlenen SPK raporunda davalı şirketin resmi kayıtlardan ayrı olarak ikincil kayıtlar tuttuğu belirtilmekte olup, bilirkişi incelemesine sunulan pay defterindeki kayıtların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı belli değildir. Davacının dayandığı devir tutanağına göre davacı yabancı şirketteki hisselerini Yimpaş grubu şirketlerinden hisse almak için Yimpaş Holding A.Ş.’ye devretmiş olup bilirkişi kurulu bu yönden bir inceleme yapmamış, davacının sahibi olduğu belirtilen payların davalı şirketin sermayesi içinde temsil edilip edilmediği üzerinde durulmamıştır.
Bu durumda, Dairemizden geçen emsal dosyalarda da belirtildiği üzere tarafların iddia ve savunmaları gözetildiğinde evvelemirde davacının sahih bir şekilde davalı şirkete ortak olup olmadığının belirlenmesi gerektiğinden mahkemece bilirkişi kuruluna davalının tüm ticari defter ve kayıtları ve ayrıca hisse devir tarihinden dava tarihine kadar davalı şirketin yapmış olduğu genel kurullara ait tutanaklar ve hazirun cetvelleri incelettirilmek suretiyle davacıya verilen hisse senedinin bir değerinin bulunup bulunmadığı, bu hisselerin davalı şirketin sermayesinde temsil edilip edilmediği, genel kurullarda sermayenin ne şekilde temsil edildiği hususları açıklığa kavuşturulmalı ve bu inceleme sonucunda davacının ortaklığının sahih olmadığı, pay defterindeki kaydın diğer kayıtlarla örtüşmediği anlaşıldığı taktirde bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak davalının hukuki durumunun buna göre tayin ve takdir edilmesi ve davalının zamanaşımı def’inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken davacının ortak olup olmadığı açıklığa kavuşturulmadan davalının eyleminin dolandırıcılık olarak nitelendirilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 30.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.