Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2013/3960 E. 2013/20101 K. 11.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3960
KARAR NO : 2013/20101
KARAR TARİHİ : 11.11.2013

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 29. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 04/10/2012 tarih ve 2011/139-2012/254 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin Erzurum ilinde sigorta acenteliği alanında faaliyet gösterdiğini ve birden fazla sigorta şirketinin acentelik işlerini yaptığını, davalı … şirketi ile de acentelik sözleşmesinin 29/01/2008 tarihinden itibaren süresiz olarak yapıldığını, müvekkilinin bölgede iyi bir üne sahip, çevrede saygı gören ve güven duyulan köklü bir firma olduğunu, bu esas içinde müşteri portföyü sağladığını, 31/01/2008-31/12/2008 döneminde 225.821,77 TL’lik poliçe satış işlemi gerçekleştiğini ve dönem içinde 36.363,23 TL’lik acente komisyonu aldığını, prim tahsilatında % 90,30 oranına ulaştığını, bu olgulara karşın davalı şirketin 10/06/2009 tarihinde hiçbir açıklama yapmaksızın ve gerekçesiz olarak müvekkili elindeki tüm yetkileri alarak vekillikten azlettiğini ve dolayısıyla sözleşmenin feshedildiğini, sözleşmenin 17. maddesinin 2. cümlesindeki 1 aylık feshi ihbar süresine de uyulmadığını, “sözleşmenin acente veya şirket tarafından feshi halinde acente portföy mülkiyeti veya başka bir tazminat talebinde bulunamaz” şeklindeki maddenin tarafların konumları arasında dengesizlik yarattığından geçersiz olduğunu ve bu maddenin kabulünün hakkaniyet ilkesiyle de bağdaşmadığını, sözleşmenin haksız ve gerekçesiz olarak sona erdirilmesi nedeniyle müvekkili şirketin zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 40.000 TL portföy tazminatı ile sözleşmenin haksız feshine bağlı manevi zarar adı altında 10.000 TL tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinin 17. maddesine göre, verilen yetkiye dayalı olarak sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğini ve davacının vekillikten azledildiğini, davacının müvekkili şirketten aldığı teklifleri rakip sigorta şirketlerine bildirdiğini, poliçelerin bu şirketlerce düzenlenmesini sağladığını, müvekkili şirketin fiyatlarını rakip şirketlere vererek bu şirketlere iş sağlayarak çalışma prensiplerine
aykırı davrandığını, müvekkili şirketin üretiminin düşmesine neden olduğunu, sözleşmenin 17/2. maddesine göre, sözleşmenin acente veya şirket tarafından feshi halinde acentenin portföy mülkiyeti ve başkaca bir tazminat talebinde bulunamayacağının açıklandığını, davacının tüzel kişi tacir olması nedeniyle basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiğini ve sözleşmeye bağlı kalmasının gerekeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı sigortacının yanlar arasındaki acentelik sözleşmesini ve acentelik faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin özel vekaletnameyi feshetmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, “sözleşmenin feshi” başlıklı 17. maddesindeki bir aylık fesih ihbar süresine davalının haklı nedenle uymadığı, davacı acentenin sözleşme hükümlerine, yasa ve talimatlara uygun hareket etmediği, verimsiz olarak çalıştığı, başkaca sigorta şirketleri ile ilişkiye girdiği, rakip sigorta şirketlerine karşı elde ettiği bilgileri ilettiği, bu konularda davalının yazılı bir onayını almadığı, davacı acentenin sözleşmenin 5. maddesinde belirtilen yükümlülüklerine aykırı davrandığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 11/11/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.