Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2013/18412 E. 2014/18347 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18412
KARAR NO : 2014/18347
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2013
NUMARASI : 2009/307-2013/311

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/07/2013 tarih ve 2009/307-2013/311 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl ve birleşen davalarda davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 25.11.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. E.T..dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı vekili; taraflar arasında düzenlenen 27.04.2007 tarihli taşımacılık sözleşmesine göre müvekkiline ait eşyaların önce evinden alınarak bir depoya konulması, sigortalanması ve vize işlemleri bittiğinde de bu eşyaların Almanya’ya götürülüp orada müvekkilinin evine yerleştirilmesinin kararlaştırıldığını, 4.000 Euro olarak öngörülen iş bedelinin 1.000 Euro’luk kısmını 27.05.2009 tarihinde depoya götürüldüğü sırada müvekkili tarafından davalıya peşin olarak ödendiğini, davalının almış olduğu 1.000 Euro’ya karşılık bir fatura düzenlendiğini, sözleşmede ilave KDV ödenir hükmü bulunmamasına karşın davalının düzenlediği faturaya KDV olarak 478.00 TL’yi ilave ederek müvekkilinden istediğini,ayrıca kalan kısım nedeniyle de KDV ödenmesi gerektiğini müvekkiline bildirdiğini, müvekkilinin sözleşmede olmayan bir paranın kendisinden istenmesini kabul etmediğini, davalıyı sözleşmeye uygun davranmaya davet ettiğini, bundan sonra davalının müvekkiline kaba ve çirkin davranmaya başladığını,istenilen paranın kendisine ödenmemesi halinde eşyaları vermeyeceğini beyan ettiğini, davalının uluslararası taşımacılık belgesi (C2) olmadığının belirlendiğini, sözleşmeye aykırı işlem ve eylemler nedeniyle davalıya güvenini yitiren müvekkilinin sözleşmeden döndüğünü, kendisinin ve çocuklarının eşyalarının verilmemesi nedeniyle müvekkilinin büyük üzüntüler yaşadığını ileri sürerek, şimdilik eşyalarının müvekkiline iadesini, 1.000 Euro’nun ve 4.000.00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, birleşen davada da davacı vekili, asıl davadaki iddialarla davalının tüm ısrarlara rağmen davacının ve çocuklarının eşyalarını iade etmemesi sebebiyle yerine zorunlu olarak bir kısım eşyalar almak mecburiyetinde kalındığını, davalının elindeki eşyaların icra yoluyla geri alınması için 250.00 TL sarfettiğini, bu eşyaların Almanya’ya sevki için koydurduğu depoya 750.00 TL ödediğini, keza kamyon için 470.00 TL ödemede bulunduğunu, müvekkilinin Almanya’dan Türkiye’ye iki kez gelmesi sebebiyle 783.00 TL harcama yapmak zorunda kaldığını iddia ederek, müvekkilinin uğramış olduğu 29.756.00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin davacıya ait eşyaların adresinden alınarak müvekkiline ait depoda bekletilmesine yönelik olduğunu, müvekkilinin üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmek suretiyle davacıya ait eşyaları ambalajlayarak depoya taşınma işlemini gerçekleştirdiğini, bu iş karşılığında müvekkiline 1.000 Euro+ KDV ödenmesi gerekmekte iken davacının yalnızca 1.000 Euro ödeyip KDV ödemesinden imtina ettiğini, eşyaların depoda kaldığı sürece müvekkilinin depo ücreti ödenmek zorunda kaldığını, müvekkilinin ödediği depo ücretlerinin davacı tarafından karşılanmadığını, bu nedenle müvekkilinin davacıya ait eşyaları iade etmek zorunluluğu bulunmadığını, davacı tarafça ödeme yapılmadığı sürece müvekkilinin sigorta yapma zorunluluğu bulunmadığını, yurt dışı işlemlerin bizzat müvekkili tarafından kendi aracı ile yapacağına ilişkin herhangi bir kabulünün olmadığını savunarak, asıl ve birleşen davanın reddini istemiş, karşı davada ise 4,000,00 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili, karşı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davalının davacıdan KDV talep etme hakkının mevcut olmadığı, davacının sözleşmeden dönmekte ve eşyaları ile verdiği peşinatı istemekte haklı olduğu, davalının eşyaları iadeye yanaşmadığı, dava sırasında davaya konu edilen eşyaların davacıya teslim edildiği, eşyalarının davalı tarafından teslim edilmemesi sebebiyle, davacının gerek kendisi ve gerekse çocukları için bir kısım eşya satın almak zorunda kaldığı, ayrıca davacının harcama yapmak zorunda kaldığı, gerçek zararın hüküm altına alınmasının gerektiği, davacı tarafından eşyalar için yapılmak zorunda kalınan harcamalar nedeniyle uğranılan zarar karşılığının takdiren 10.000.00 TL olduğunun kabul edildiği, davanın salt eşyaya bağlı bir zarar olarak değerlendirilmemesi gerektiği gerekçesiyle asıl davada konusu kalmayan eşyaların iadesi isteminin esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, alacak ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne, birleşen davanın da kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik olarak aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Asıl ve birleşen dava, taşıma sözleşmesine dayalı olarak eşyaların davacıya iadesi, maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup, davacı vekili birleşen davada diğer kalem zararlarının yanında ev eşyalarının davalı tarafından teslim edilmemesi nedeni ile müvekkilince yenilerinin alınmak zorunda kalındığını iddia ederek bu kalem zararınında davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece, gerçek zarar ilkesinden hareketle yazılı gerekçelerle bu kalem zararda dahil olmak üzere birleşen davanın kısmen kabulune karar verilmiştir.
Oysa, asıl davaya konu davalının teslim etmekten kaçındığı ev eşyalarının cebri icra yolu ile de olsa davacıya birleşen dava tarihinden önce yargılama sırasında 18.02.2010 tarihinde teslim edildiğine göre mahkemece davacıya yenilerinin alınmak zorunda kalındığı ev eşyalarına ilişkin zarar kaleminin ne şekilde oluştuğunun denetlemeye olanak verecek şekilde açıklattırılıp sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken anılan bu zarar kalemi yönünden eksik incelemeye ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, birleşen davadaki kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
3- Bozma neden ve şekline göre yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişen temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davaya yönelik olarak davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile birleşen davadaki kararın davalı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişen temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin asıl ve birleşen davalarda davacıdan alınarak asıl ve birleşen davalarda davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.