Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2013/17998 E. 2014/18520 K. 27.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17998
KARAR NO : 2014/18520
KARAR TARİHİ : 27.11.2014

MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2013
NUMARASI : 2011/425-2013/187

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/09/2013 tarih ve 2011/425-2013/187 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 25/11/2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. H.. A.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %10 hisseli ortağı olduğunu, şirketin % 90 hissesinin ise hakim hissedar ve yönetim kurulu başkanı olan M. İ… ile yakınlarına ait bulunup, şirket yönetiminin halen İzolluoğlu ailesi ve onların kontrolündeki kişilerden oluştuğunu, M. İ..’nun özellikle 2005 yılından sonra şirketi tümüyle kendi kontrolünde ve şahsi menfaatleri doğrultusunda yönetmeye başladığını, 2008-2009 yıllarına ilişkin olarak ilk defa 01.12.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, TTK’nın 377. maddesi uyarınca bilanço müzakerelerinin ertelenmesi talebi nedeniyle toplantının ertelendiğini, ancak toplantı öncesinde olduğu gibi toplantının ertelenmesinden sonra da gereken belgeleri inceleme imkanının müvekkiline tanınmadığını, ertelenen toplantıdan sonra yapılan 27.04.2011 tarihli toplantı içeriğinde, bu toplantının erteleme talebi sonrasında yapılan ikinci toplantı olduğuna ilişkin hiçbir hükmün bulunmadığını, buna göre yapılan toplantının ertelenen toplantı olmayıp, yeni bir toplantı olduğunun dikkate alarak TTK’nın 377. maddesi uyarınca ileri sürülen erteleme talebinin kabulü gerekirken bunun yerine getirilmediğini, bu toplantının erteleme üzerine yapılan ikinci toplantı olduğunun kabulü halinde dahi müvekkilinin bilgi alma hakkını kullanmasına ilişkin hiçbir imkanın tanınmadığını, müvekkilin azınlık hakkı sahibi olarak TTK’nın 377. maddesi uyarınca kullandığı erteleme hakkına rağmen genel kurulun görüşmelere devam ederek bilanço ve onunla bağlantılı gündem maddeleri ve özellikle ibra hakkında karar alınmak istenmesinin TTK’nın 381. maddesi uyarınca iptali gerektirdiği gibi ibraya ve TTK’nın 334 ve 335. maddelerindeki izinlerin verilmesine ilişkin olarak alınan kararların TTK’nın 374. maddesine aykırı olarak alındığını, itiraz etmelerine rağmen kar payının dağıtılmayarak şirkete bırakılmasına ilişkin olarak alınan kararın da yerinde olmadığını ileri sürerek, emredici kanun hükümlerine aykırı olarak yapılan 27.04.2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların tamamının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının tümünün hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre yıllık faaliyet raporunun ve denetim raporunun onanmasına ilişkin kararın 6762 sayılı TTK’nın 374/1-2. maddelerine aykırı olduğu, kar dağıtılmamasına ilişkin olarak alınan kararın getirtilen İstanbul 38. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/101 Esas-253 Karar sayılı dosyası da birlikte değerlendirildiğinde, kar payı hakkının özüne dokunmak olarak nitelendirilen bir
durum olarak ortaya çıktığı, yine genel kurulda alınan rekabet etme ve işlem yapma yasaklarının kaldırılmasına ilişkin 10. madde ile yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 334 ve 335. maddeleri hükümleri çerçevesinde izin verilmesinin de kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğu yönünde mahkememizce yeterli kanaat hasıl olduğu sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 27.04.2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan yıllık faaliyet raporunun ve denetim raporunun onanmasına, kar dağıtılmamasına, rekabet etme ve işlem yapma yasaklarının kaldırılmasına dair alınan kararların ayrı ayrı kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan iptallerine, diğer taleplerin ayrı ayrı iptaline ilişkin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile davaya konu genel kurul toplantısında, davacının ibra edilmemesine ilişkin olarak alınan karara karşı dava açma hakkını saklı tuttuğunu dava dilekçesinde açıkça belirtmiş olması nedeniyle işbu davaya konu yapılmayan bir hususta mahkemece karar verilmemiş olmasının yerinde bulunmasına, yönetim kurulunun ibrasına ilişkin oylamada ise mülga 6762 sayılı TTK’nın 374/1. maddesinde sayılan yakınların oy yasaklısı olmamalarına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava, 27.04.2011 tarihinde yapılmış olan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabulü ile genel kurulda alınan, yıllık faaliyet raporunun ve denetim raporunun onanmasına, kar dağıtılmamasına, rekabet etme ve işlem yapma yasaklarının kaldırılmasına dair kararların ayrı ayrı kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan iptallerine karar verilmiştir.
Mahkemece, yıllık faaliyet raporunun ve denetim raporunun onanmasına ilişkin kararın 6762 sayılı TTK’nın 374/1-2. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle anılan kararın iptaline karar verilmiş ise yıllık faaliyet raporu ve denetim raporunun onanmasına ilişkin olarak alınan karara ilişkin olarak yapılan oylamanın 6762 sayılı TTK’nın 374. maddesi kapsamına girmediği gibi davacı tarafından da faaliyet raporu ve denetim raporunun gerçeği yansıtmadığına ilişkin somut bir delile de dayanılmamış olması karşısında mahkemece bu hususta verilen iptal kararı ve gerekçesi yerinde bulunmadığından kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
Genel kurulda kar dağıtılmamasına ilişkin olarak alınan kararla ilgili olarak da İstanbul 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/101 Esas-2012/253 Karar sayılı dosyası da değerlendirildiğinde, kar payı hakkının özüne dokunmak olarak nitelendirilen bir durumun ortaya çıktığı gerekçesiyle kar dağıtılmamasına ilişkin olarak alınan kararın iptaline karar verilmiş ise de genel kurulda söz konusu kararın, 2008-2009 yılları karının dağıtılmayarak artan finansman ihtiyacı için şirketin öz kaynakları içerisinde bırakılması amacıyla alındığının belirtilmiş olmasına göre, karın şirkete bırakılması için gösterilen bu gerekçenin yerinde olup olmadığının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta gösterilen gerekçe ile ilgili bir inceleme yapılmadan ve kar dağıtımına ilişkin bulunmayıp, sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının iptali amacıyla açılan dava esas alınarak soyut gerekçelerle kar dağıtılmamasına ilişkin kararın iptaline karar verilmesi doğru görülmediğinden bu hususta verilen kararın da bozulması gerekmiştir.
Yönetim kurulu üyeleri hakkında mülga TTK’nın 334 ve 335 maddeleri hükümleri çerçevesinde izin verilmesine ilişkin kararın alınmasında, yöneticiler kendileriyle ilgili bu kararda TTK’nın 374. maddesi uyarınca oy kullanamayacakları gibi anılan maddede sayılan yakınların da bu kararların alınmasında oy kullanmaları mümkün değildir.Ancak, yönetim kurulu üyeleri TTK’nın 334-335. maddeleri gereğince izin verilmesi hususunda kendi lehine oy kullanamaz ise de diğer yönetim kurulu üyeleri için yapılan oylamada oy kullanma hakları mevcuttur.Somut olaya gelindiğinde, davacı tarafından yönetim kurulu üyelerinin TTK’nın 334 ve 335. maddelerine ilişkin oylamada oy kullanmalarının yerinde olmadığı ileri sürülerek, anılan kararın iptali istenmiş olup, mahkemece bu hususta alınan kararın kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Davacı tarafından yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 334 ve 335. maddeleri gereğince izin verilmesine ilişkin olarak alınan kararda yönetim kurulu üyelerinin oy kullanmalarının yerinde olmadığı belirtilerek kararın iptali istenmiş olup, yönetim kurulu üyelerine bu konuda verilen izinlerin onlar tarafından şirket zararına kullanıldığı yönünde de somut bir vakıaya dayanılmamış olmasına göre mahkemece, söz konusu kararın alınması sırasında yapılan oylamalar yönünden gerekli yeter sayıların oluşup oluşmadığının yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda ve TTK’nın 374. maddesindeki oy yasakları nazara alınarak her bir yönetim kurulu üyesinin kendisine ait oylar ile sayılan yakınlarının oyları çıkarıldıktan sonra kalan red ve kabul oylarının sayısı belirlenerek, buna göre bu husustaki iptal istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile iptale karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bu yönden de davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 0,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 27/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.