Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2013/17923 E. 2014/18033 K. 20.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17923
KARAR NO : 2014/18033
KARAR TARİHİ : 20.11.2014

MAHKEMESİ : ERZURUM 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/06/2013
NUMARASI : 2011/13-2013/629

Taraflar arasında görülen davada Erzurum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/06/2013 tarih ve 2011/13-2013/629 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 18.11.2014 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. B.. O.. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı M.. T..’nun asıl borçlu sıfatıyla müvekkili bankadan taşıt kredi sözleşmesine dayalı olarak 41.000,00 TL meblağlı kredi kullandığını, davalı S.. Y..’ın da kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine müvekkil bankaca tüm borçlulara muacceliyet ihbarnamesinin tebliğ edildiğini, asıl borçlunun diğer borçlular ile birlikte kısmi ödemede bulunduklarını ancak bakiye miktar için herhangi bir ödemede bulunmadıkları gibi borçları olmadığına dair itirazda da bulunduklarını, davalıların geçerli bir sözleşmeyle borçlanmalarına rağmen borçlarını ödememeleri nedeniyle müvekkili bankanın zarara uğradığını ileri sürerek, yapılan ıslah sonucu 72.710,93 TL alacak miktarının asıl alacak miktarına dava tarihinden itibaren yıllık temerrüt faizi, BSMV faizi uygulanmak suretiyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı M.. T.., … Otomotiv yetkililerinin sahte vergi levhası çıkartarak üzerine olmayan bir aracı kaydettirdiklerini savunarak, davanın reddini istemiş; davalı S.. Y.. ise kendisinin M.. T..’ya kefil olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı banka ile davalılar arasında imzalanan 27/01/2006 tarihli kredi sözleşmesine istinaden davalı M.. T..’ya davacı banka tarafından 41.000,00 TL kredi kullandırıldığı, kredi sözleşmesinde M.. T..’nun asıl borçlu, S.. Y.. ve … Otomotiv A.Ş’nin kefil sıfatı ile imzaları bulunduğu, davacı tarafından borcun ödenmemesi nedeniyle noter kanalıyla tüm borçlulara muacceliyet ihtarnamesi gönderildiği, ancak borcun buna rağmen ödenmediği, kredinin ödenmemesi nedeniyle davacının 72.710,93 TL alacağının olduğu, davalı M.. T..’nun sahtelik iddiası ile davalı S.. Y..’ın borcu ödediğine ilişkin iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 72.710,93 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, ödenmeyen kredi borcunun davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Yürürlükten kaldırılan HUMK’nın 382 ve devamı maddeleri ile yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün verilmesi, tefhimi ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı hususları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiş olup, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda mahkemece verilen kısa kararda, “Davacının davasının asıl alacağa dava tarihinden temerrüt faizi işletilmek suretiyle kabulüne” karar verilmiş iken gerekçeli kararda kısa karardan farklı olarak “Davacının davasının kabulü ile, 72.710,93 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmek suretiyle kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişkili bir durum yaratılmıştır. Bu durumda yukarıda açıklanan yasa hükümlerine ve içtihada uygun, kısa kararla ve gerekçe ile çelişkili olmayan, kendi içinde tutarlı bir hüküm kurulması gerektiğinden kararın öncelikle bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davalılar vekilinin uyuşmazlığın esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek olmadığına, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davalılara iadesine, 20.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.