Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2013/10293 E. 2013/20594 K. 15.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/10293
KARAR NO : 2013/20594
KARAR TARİHİ : 15.11.2013

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04.04.2013 tarih ve 2012/84-2013/221 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından asıl ve ek karar ayrı ayrı istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, Almanya Wuppertal Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 14.09.2010 tarih 4 O 268/10 numaralı kararın kesinleştiğini ileri sürerek, bu kararın tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, MÖHUK’nın 54. maddesinde düzenlenen tenfiz şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin bir kısım taşınmazlar üzerindeki tedbir kararının kaldırılmasına yönelik talebi, mahkemece 03.05.2013 tarihli ek karar ile reddedilmiştir.
Davalı vekili, asıl ve ek kararı ayrı ayrı temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin yabancı mahkeme ilamının tenfizine ilişkin asıl karara yönelik tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı vekilinin 03.05.2013 tarihli ek karara yönelik temyiz itirazlarına gelince; davalı vekili, 30.04.2013 tarihli dilekçesi ile üzerine ihtiyati tedbir konulan taşınmazların değerinin, tenfizi istenilen ilamda tahsiline karar verilen miktardan fazla olduğunu belirterek bir kısım taşınmazlar üzerindeki tedbirin kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece 03.05.2013 tarihli ek kararla, söz konusu talep ihtiyati tedbir kararına itiraz niteliğinde kabul edilerek süresinde dile getirilmediğinden bu yoldaki istemin reddine karar verilmiş ve işbu red kararı davalı vekili tarafından ayrıca temyize konu edilmiştir.
Bir davada vakıaları bildirmek taraflara, davanın nitelendirilmesi ve davadaki istemler bakımından uygulanması gereken yasa maddelerinin saptanması ise mahkemeye aittir. HMK’nın 33. maddesi uyarınca, mahkemenin görevine giren davanın ve istemlerin nitelendirilmesi ile dayanağı olan hukuksal nedenlerin saptanması faaliyeti, tarafların dilekçelerinde (kimi zaman yersiz ve yanlış olarak) kullandıkları ifadelere ve kavramlara göre değil, davada sıralanan ve dava sebeplerini oluşturan maddi vakıalar ve talep sonuçlarına göre yürütülmelidir. Yine mahkemece, gerekli görüldüğü takdirde, HMK’nın 31. maddesi çerçevesinde maddi ve hukuki açıdan belirsiz ve/veya çelişkili görülen hususlar bakımından taraflardan aydınlatıcı beyanda bulunmaları istenebilecektir.
Bu açıdan gerek dava dilekçesindeki istem ve gerekse mahkemece tensiben verilen ve yine mahkemece uygulanan ihtiyati tedbir kararı ile temyize konu ek karara bakıldığında; dava, yabancı mahkemece verilmiş bir miktar alacağın tahsiline ilişkin bir tenfiz davası niteliğinde bulunmakla, davacı yan vekilinin dava dilekçesindeki talebi ihtiyati tedbir olarak açıklanmış ise de, istemin söz konusu yabancı mahkemece hükme bağlanan alacağın ilerde tahsilinin teminat altına alınabilmesi bakımından davalı yanın mal varlığı üzerinde geçici hukuksal himaye niteliğindeki bir ihtiyati haciz istemi niteliğinde olduğunun kabulüyle istemin İİK’nın 257 vd. maddeleri çerçevesinde karara bağlanması gerektiği gözden kaçırılarak, bu davada uyuşmazlık konusu olmayan davalı yana ait taşınmaz mal varlığının tümüne şamil olacak şekilde ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiş olması, buna bağlı olarak yasaya aykırı bu kararın kısmen dahi olsa kaldırılması yolundaki talebin ek kararla reddedilmesi gerek HMK’nın 389. maddesinin açık hükmüne ve gerekse de İİK’nın 257 vd. maddelerine açıkça aykırıdır. Bu husus HUMK’nın 439/2. maddesi uyarınca re’sen bozma nedeni olup yerel mahkemece verilen 03.05.2013 tarihli ek kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin asıl karara yönelik bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan 04.04.2013 tarihli asıl hükmün ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle 03.05.2013 tarihli ek kararın HUMK’nın 439/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 15.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.