YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/11598
KARAR NO : 2013/10694
KARAR TARİHİ : 23.05.2013
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 08.03.2012 tarih ve 2011/333-2012/128 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete başkan yardımcısı olarak seçilip 2007 yılının Mayıs ayından 2008 yılı Haziran ayı başına kadar bu görevi ifa ettiğini, ancak her ay ödenmesi gereken 750,00 TL ücretin ödenmediğini, bu bedelin ödeneceğinin Yönetim Kurulu tarafından belirlendiğini, belirlenen bu paranın muaccel olmasına rağmen davalı tarafından ödenmemesi sebebiyle icra takibi başlattıklarını, ancak davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, anılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı şirkette başkan vekilliği görevine seçildikten sonra 16 Haziran 2007 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı kararı gereğince başkan vekili olan davacıya aylık 750 TL huzur hakkı verilmesine hükmedildiği, davacının bu genel kurul kararı sonrasında davalı şirketin sadece 3 yönetim kurulu toplantısına iştirak ettiği, TTK’nun 333’ncü maddesi ile, davalı şirket ana sözleşmesi ve genel kurul kararı gereğince davacının ancak katıldığı yönetim kurulu toplantısı için huzur hakkı talep edebileceği, davacının 3 yönetim kurulu toplantısına katıldığı için 750 TL x 3 toplantı = 2.250 TL huzur hakkı alacağına hak kazandığı, huzur hakkı alacaklarının toplantıya katılması halinde her ay ödeneceği kararlaştırıldığından BK’nun 101. maddesi gereğince icra takibi öncesi dönemle ilgili davalı şirketin ayrıca ihtar ile temerrüde düşürülmesine gerek olmadığı, bu yönü ile davacının işlemiş faiz talebinde bulunabileceği, davacının işlemiş faiz alacağının 564 TL olduğu, davacının toplam alacağının 564 TL + 2.250 TL = 2.814 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile belirtilen miktar üzerinden itirazın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, mülga TTK’nun 333’ncü maddesi uyarınca huzur hakkından kaynaklandığı iddia olunan alacağın tahsili için girişilen takibe yapılan itirazın iptaline ilişkindir. Davalı şirketin 16/06/2007 tarihli genel kurul tutanağının 11. maddesinde “Yapılan müzakereler sonucunda yönetim kurulu başkanına aylık net 1.100,00 TL, yönetim kurulu başkan vekillerine aylık net 750,00’şer TL ve yönetim kurulu üyelerinin her birine aylık net 500,00 TL huzur hakkı verilmesine oybirliği ile karar verildi.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna dayalı olarak huzur hakkının aylık olarak kararlaştırılmış olmasına rağmen, davacının toplantılara 3 kez katıldığı gerekçesiyle yazılı olduğu şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Huzur hakkı, ana sözleşme ile kararlaştırılmamışsa, yönetim kuruluna ödenecek huzur hakkına genel kurul tarafından karar verilir. Genel kurul, yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur haklarını her toplantı için ayrı ayrı kararlaştırabileceği gibi katılacakları toplantının sayısını nazara almaksızın, hizmet veya vekalet akdi çerçevesinde aylık ödeme olarak da kararlaştırılabilir. Somut olayda da, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkının aylık olarak ödenmesine karar verildiğinden, mahkemece davacının görevde bulunduğu süre göz önüne alınarak bir karar verilmesi gerekirken, katıldığı toplantı sayısı esas alınarak ücret tayini doğru olmadığı gibi, genel kurulca karara bağlanan ücret alacağı önceden bilinebilir, belirlenebilir ve likit bir alacak olduğundan davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmek gerekirken, bu isteminde reddine karar verilmesi de doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 23.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.