Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2012/11560 E. 2013/10907 K. 27.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/11560
KARAR NO : 2013/10907
KARAR TARİHİ : 27.05.2013

MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19.04.2012 tarih ve 2010/79-2012/53 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin 1969 yılında …’da kurulan ve faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, müvekkilinin ”S.OLİVER” adıyla tanınmış tescilli markaları bulunduğunu ileri sürerek iltibasa neden olacak şekilde ve kötü niyetli olarak davalı şirket tarafından tescil ettirmiş olan 2002/20089 sayılı 25 ve 35. sınıflarda kayıtlı “S’OVER”, 2003/02209 sayılı 18, 25, 30 sınıflarda kayıtlı “S’OVER + ŞEKİL”, 2004/07465 sayılı 18, 25, 35. sınıflarda kayıtlı “S’OVER FREE”, 2004/07466 sayılı 18, 25, 35 sınıflarda kayıtlı “MY S’OVER” markalarının 556 sayılı KHK’nın 42. maddesi uyarınca hükümsüzlüğünü, terkin edilmelerini, davalının bu markaları kullanarak yarattığı iltibas nedeniyle haksız rekabet oluşturduğunun tespitini ve giderilmesini, kötü niyetli davalının bu markaların kullanılmasının engellenmesini, davalının … web sitesinin faaliyetlerinin durdurulmasını, davacıya ait “S’ OLİVER” markasının tanınmış marka olduğunu tespitini, hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili firmanın 08/12/1998 tarihinde S’OVER markası için başvurduğunu 25. sınıfta kayıt ettirdiğini ve kullanarak ayırt edicilik kazandırdığını, dava açmak için öngörülen 5 yıllık sürenin dolduğunu, davacı markalarının tanınmışlık iddialarının dayanaksız olduğunu, ülkemiz dışındaki tanınmışlığının bağlayıcı olmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı markasının dünya çapında tanınmış olduğu, davalı markasının davacıya ait önceki tarihli markalarla gerek işaret, gerekse ürün ayniyeti açısından karıştırılabilecek nitelikte olduğu, 556 sayılı KHK 8/1-b, 7/1, 8/4, 8/5 hükümlerinin şartlarının oluştuğu, davacının unvanındaki kılavuz sözcükten ötürü Paris Sözleşmesi hükümleri uyarınca tüm üye ülkelerde koruma isteyebileceği, önceye dayalı tanınmış marka koşullarına uyan çok sayıda tescilli markaları ve Türkiye’de tescilli markasından dolayı davalıya göre öncelikli ve üstün hak sahibi olduğu, dava konusu dört markanın da tüm emtialar bakımından hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, dava konusu markaların davacıya ait tanınmış markalara yanaşma, tüketicinin tanınmış markaya ilişkin algılarının sömürülmesi ve böylece haksız faydalanma amacı ile tescillenmiş olmaları nedeniyle davalı kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Ancak, davalının tescilli markasını hükümsüzlük kararı kesinleşinceye kadar kullanmasının yasal bir hak olduğu ve haksız rekabet teşkil etmeyeceği nazara alınmadan davacı tarafının markaya tecavüze ilişkin istemlerinin kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacının markasının tanınmış marka olduğunun tespiti talebi yönünden yapılan incelemeye gelince, Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre, davacının öncelikle TPE’ye başvurması ve bu talebi TPE tarafından kabul edilmemesi halinde anılan kurum kararına karşı dava açması gerekir. Davacının daha önce bu yola başvurmadan bu şekilde markanın tanınmış olduğunun tespitini isteyemeyeceğinin nazara alınmaması doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.