Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2012/10134 E. 2013/9717 K. 13.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/10134
KARAR NO : 2013/9717
KARAR TARİHİ : 13.05.2013

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22/03/2012 tarih ve 2011/219-2012/48 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı şirketin eski yönetim kurulu başkanı olan … ile 1991-1998 yılları arasında evli kaldığını, kendisinin haberi olmaksızın davalı şirketin hissedarı ve yönetim kurulu üyesi yapıldığını, bu durumu aradan uzun yıllar geçtikten sonra öğrendiğini ileri sürerek, davacının, davalı şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf, davaya cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının, davalı şirketin 1993 ve 1998 tarihleri arasında şirkete ait bazı kararlarda imzasının bulunduğu, davacı taraf her ne kadar aksini iddia etmiş ise de, davacının bu tarihler arasında şirket yönetiminde alınan bir kısım kararlara imza attığı ve bunun sorumluluk ve sonuçlarını bilmesi gerektiği, bu durumda davacının 1994-1998 tarihleri arasında üye ve bazı yıllarda yönetim kurulu üyesi olarak şirketteki varlığının sakat işlemlere dayandığını bundan 10 yıl sonra ileri sürmesinin MK’nun 2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği ve yasa gereğince bir hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunamayacağı sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacının şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olmadığının tespiti istemine ilişkin olup mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, bozmaya uyularak yapılan yargılamada dosyada mevcut ticaret sicil memurluğu evrakı içindeki imzaların davacıya ait olup olmadığının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve grafoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişi asıl ve ek raporlarında, davacının imzasını taşıyan 22.12.1993 ve 04.01.1994 tarihli kararlarda davacı adına atılı imzalar ile mukayese imzalar karşılaştırıldığında, anılan tarihli kararlardaki imzaların kısmi benzerlik nedeniyle davacının eli ürünü olduğunun kuvvetle muhtemel göründüğü ancak mza asıllarının sunulmamış olması ve 1994 yılı ve öncesine ait mukayese imzaların yetersiz olması yanında mevcut davacı imzalarının da çok basit imzalar olması dolayısıyla daha ileri derecede kanaat beyanında bulunmanın mümkün olmadığını bildirmiştir. Öte yandan aynı bilirkişi raporunda 11.05.1998 tarihli karar fotokopilerindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı ve 18.01.1994 tarihli genel kurul hazirun cetvelindeki imzanın da vekaleten imza hanesinde atılı bulunduğu ve mukayese imzalarından farklı olduğundan davacının eli ürünü olmadığı bildirilmiştir. Bu itibarla, mahkemece uyulan bozma kararında davacının şirket yönetim kurulu üyeliğine seçilmesine ilişkin yönetim kurulu kararının mutlak butlanla sakat olduğunun tespit edildiği ve incelemeye konu imzaların davacıya ait olduğunun kesin olarak saptanamadığı göz önünde bulundurularak davanın kabulü yerine reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.