Yargıtay Kararı 11. Hukuk Dairesi 2011/7082 E. 2013/9886 K. 14.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/7082
KARAR NO : 2013/9886
KARAR TARİHİ : 14.05.2013

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 46. Asliye Ticaret (… 1. Asliye Ticaret) Mahkemesi’nce verilen 08.06.2010 tarih ve 2009/543-2010/228 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı … vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14.05.2013 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ile davalı asil … ve vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı … arasında acentelik sözleşmesi imzalandığını, diğer davalının sözleşmenin garantörü bulunduğunu, akdin 18.11.2009 tarihi itibariyle feshedildiğini, 97.502.93 TL alacağın ödenmediğini ileri sürerek, anılan meblağın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, davayı kabul etmiştir.
Diğer davalı, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı acentenin davayı kabul ettiği, defter ve kayıtlara göre alacağın 93.179.19 TL olarak belirlendiği, diğer davalının garantör olarak sözleşmeyi imzaladığı, sorumluluğunun bulunduğu gerekçesiyle, 97.502.93 TL’nin davalı … 93.179.19 TL’den sorumlu olmak üzere davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı … vekili temyiz etmiştir.
Dava, sigorta acentelik sözleşmesinin feshinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir,
Davacı ile davalı … arasında 28.02.2005 tarihli acentelik sözleşmesi imzalandığı, akdin devamı sırasında bu sözleşmeyle ilgili olarak davacının diğer davalıyla 28.09.2007 tarihli garanti sözleşmesini akdettiği, daha sonra davacının acentelik sözleşmesini feshettiği, bakiye alacağın tahsili amacıyla asıl borçlu ile garanti veren sıfatıyla diğer davalı aleyhine işbu davayı açtığı hususları uyuşmazlık konusu değildir. Dava, acentelik sözleşmesinin tarafı olan asıl borçlu tarafından kabul edilmiş, diğer davalı hakkında da yazılı gerekçelerle hüküm kurulmuştur. Ancak, taraflar arasında ‘garanti sözleşmesi’ adı altında imzalanan sözleşmenin hükümleri tartışılmamış, davalı …’ın gerçekten garanti veren olup olmadığı, bu sıfatının bulunup bulunmadığı incelenmemiştir.
Garanti sözleşmesi, kefalet sözleşmesi gibi kişisel teminat sözleşmelerindendir. Esas amacı, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya kişisel güvence verilmesidir. Somut olaya uygulanması gereken mülga BK’nın 484. maddesinde düzenlenen kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı olması ve ayrıca da kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın gösterilmesi gerektiği halde, aynı Kanun’un 110. maddesinde yasal temelini bulunan garanti sözleşmesi için, belli bir şekil şartı öngörülmediği gibi verilen garantinin limite de bağlanması koşulu yoktur. Kefil, borçlunun alacaklıya karşı ileri sürebileceği def’ileri sürme hakkına sahipken, garanti verenin böyle bir hakkı bulunmamaktadır. Ayrıca, kefilin ödeme yaptıktan sonra asıl borçluya rücu hakkı mevcutken garanti verene bu yönde bir hak bahşedilmemiştir. Garanti sözleşmesi, asıl borçlu ile alacaklı arasında yapılan sözleşmeden bağımsız olup, kefalet sözleşmesinde kefilin sorumluluğu asıl borcun geçerliliğine ve devamına bağlıdır. Sonuç olarak, garanti sözleşmesinde garanti verenin sorumluluğu, kefalet verenin sorumluluğundan daha ağır koşullara tabi tutulmuştur. Uygulamada ve doktrinde bir sözleşmenin kefalet sözleşmesi mi yoksa garanti sözleşmesi mi olduğu yönünde sorunlar çıkmış, sözleşmenin niteliğinin tespit ve yorumunda esas itibariyle teminat verenin iradesi esas alınmakla birlikte, HGK’nın 03.12.2008 tarih 2008/19-729 Esas- 2008/718 Karar sayılı ilamında etraflıca açıklandığı üzere, asli/fer’i yükümlülük, yararlanma, kişiye yönelik teminat verilmesi gibi bir takım kıstasların da dikkate alınacağı kabul edilmiştir.
Somut olay bakımından değerlendirme yapıldığında, davalı … ile davacı arasında akdedilen ve ‘Garanti Sözleşmesi’ adını taşıyan sonraki sözleşmenin, asıl borçlu ile davacı arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinin eki olarak olarak hazırlandığı ve bu sözleşmeyle bir bütün olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca, diğer davalı acentenin acentelik sözleşmesi uyarınca mükellef olduğu her türlü borç ve yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle davacı … şirketinin doğmuş/doğacak tüm alacaklar ile bunların bilcümle fer’ilerinden sorumluluğu öngörmüştür. Öte yandan, davalı asıl borçlu acente ile diğer davalı …’ın kardeş olduğu da dosya kapsamıyla sabit olup, garanti vermesinde şahsi bir menfaati de bulunmamaktadır.
Bu durum karşısında, davalı … ile davacı arasında düzenlenen 28.09.2007 tarihli sözleşme her ne kadar ‘Garanti Sözleşmesi’ olarak adlandırılmış ise de anılan davalının gerçek iradesi, özel bir menfaatinin olmaması ve acentelik sözleşmesinin fer’isi olarak düzenlenmesi karşısında kefalet sözleşmesi niteliğinde olduğundan ve sorumluluk limiti de 250 YTL olarak belirlendiğinden bu duruma göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın anılan davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davalı …’a iadesine, 14.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.