Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2022/9268 E. 2023/928 K. 23.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/9268
KARAR NO : 2023/928
KARAR TARİHİ : 23.02.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2014/1014 E., 2015/242 K.
SUÇLAR : Resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama, bozma

Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir oldukları, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteklerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Dikili 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.02.2015 tarihli ve 2014/1014 Esas, 2015/242 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında;
1. Resmi belgede sahtecilik suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 204 üncü maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü ve 58 inci maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve tekerrür hükümlerinin uygulanmasına,
2. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü ve 58 inci maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve tekerrür hükümlerinin uygulanmasına,
Karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Cumhuriyet savcısının sanık hakkında;
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteği; henüz yakalama tutanağı oluşturulmadan sanığın kimliğinin tespit edilip diğer tüm belgelerin de gerçek ismiyle düzenlendiği, bu sebeple 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinde düzenlenen eylem teşebbüs aşamasında kaldığından Mahkemece sanık hakkında tamamlanmış eylemden cezalandırılması yönünde karar verilerek fazla ceza tayin edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna, kararın sanık lehine bozulmasına,
B. Sanığın;
1. Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteği; suçu inkar etmediğine, suça konu belge ile hiçbir suça karışmadığına ve suçu kabullenmesine rağmen hiçbir ceza indirimi yapılmamasına,
2. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteği; bakmakla yükümlü bulunduğu çocukları ve maddi sıkıntıları olduğundan gizlenmek amacı ile sahte belge kullandığına, polislere gerçeği söylediğine, temyiz incelemesi devam eden bir başka suçtan dolayı tekerrür hükümlerinin uygulanmasına,
İlişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Sanığın daha önce karışmış olduğu suçlar sebebiyle hakkında adli makamlarca düzenlenmiş dokuz farklı yakalama kararı bulunduğu, olay günü rutin devriye görevi yapan kolluk görevlilerinin eşgal bilgileri uyan sanığa kimlik sordukları, bunun üzerine sanığın kolluk görevlilerine üzerinde kendi fotoğrafı bulunan ancak mağdur … adına sahte şekilde düzenlenmiş ve kriminal rapora göre aldatıcılık niteliği bulunan sürücü belgesini ibraz ettiği, kolluk görevlileri tarafından ibraz etmiş olduğu kimlikte yer alan bilgiler konusunda çelişkili bilgiler vermesi ve tedirgin davranması üzerine sanığın polis merkezine götürüldüğü, burada hakkında yakalama tutanağı düzenlenmeden önce tekrar ibraz etmiş olduğu kimlikte yer alan bilgiler konusunda sanığa sorular sorulduğu, sanığın çelişkili ve tatmin edici olmayan cevaplarını sürdürdüğü, ayrıca eşgal bilgilerinin de tutması üzerine bir süre sonra gerçek isminin … olduğunu itiraf ettiği anlaşılmıştır.
2. Sanığın beyanı üzerine … adıyla herhangi bir belgenin düzenlenmediği görülmüştür.
3. Sanık hakkında tekerrür uygulamasına esas alınan İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.03.2013 tarihli ve 2010/349 Esas, 2013/276 Karar sayılı kararı ile banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası ile mahkumiyetine ilişkin hükmün Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2015/4998 Esas, 2015/21755 Karar sayılı ilamı ile 28.09.2015 tarihinde onanarak kesinleştiği tespit edilmiştir.
4. Suça konu sürücü belgesinin müsaderesine karar verildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
A. Resmi Belgede Sahtecilik Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
1. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık hakkında kurulan hükümde hukuka aykırılık görülmemiştir.
2. 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
3. Sanık hakkında kurulan hükümde, Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülen tekerrür uygulamasına esas alınan sanığın İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 22.03.2013 tarihli ve 2010/349 Esas, 2013/276 Karar sayılı kararı ile 4 yıl 2 ay hapis cezası ile mahkumiyetine ilişkin hükmün kesinleşme tarihinin suç tarihinden sonra olması nedeniyle tekerrüre esas alınamayacağı, adli sicil kaydına göre 27.11.2012 tarihinde kesinleşen Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinin, 30.06.2009 tarihli ve 2009/11 Esas, 2009/138 Karar sayılı kararı ile 2 yıl 6 ay hapis cezası ile mahkumiyetine ilişkin hükmün tekerrüre esas alınması gerektiğinin gözetilmemesi ve suça konu sürücü belgesinin dosyada delil olarak saklanması yerine 5237 sayılı Kanun’un 54 üncü maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi dışında bir hukuka aykırılık görülmemiştir.
B. Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için, kişinin açıklamaları üzerine yetkili bir kamu görevlisi tarafından resmi bir belgenin düzenlenmesi ve düzenlenen resmi belgenin, beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Yalan beyanın tek başına kanıtlama gücünün bulunmadığı, bu beyana rağmen görevlinin, beyan edilen hususların doğruluğunu araştırıp da belgeyi sonra düzenlemesinin gerekli olduğu takdirde, belgeye dayanak oluşturan bilgi yalan beyan olmayıp görevlinin araştırması sonucu ulaştığı bilgi olduğundan yine beyan olunan bilgiler, ilgili memur ya da makamın başkaca araştırma yapmasını, belge incelemesini gerektirirse veya yalan beyan üzerine memurun kandırılamaması neticesinde doğru şekilde belge oluşturulması durumunda anılan suçun oluşmayacağı açıktır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun (5236 sayılı Kanun) “Kimliği bildirmeme” başlığını taşıyan 40 ncı maddesinin birinci fıkrasında ise “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmünü haiz olup, bu kabahat fiili ile 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığıdır. Kamu görevlisinin, görevi nedeniyle resmi belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması halinde 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesi uygulanacaktır. Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için, kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak sorması ve kişinin kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunması halinde Kabahatler Kanunu’nun 40 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca idari para cezası verilmesi gereklidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kolluk görevlilerince yapılan rutin devriye görevi sırasında eşgal bilgileri uyan sanığa kimlik sorulduğu, bunun üzerine sanığın kolluk görevlilerine resmi belgede sahtecilik suçuna konu sürücü belgesini ibraz ettiği, kolluk görevlileri tarafından ibraz etmiş olduğu kimlikte yer alan bilgiler konusunda çelişkili bilgiler vermesi ve tedirgin davranması üzerine sanığın polis merkezine götürüldüğü, burada sanığa tekrar sorular sorulduğu ve bir süre sonra gerçek isminin … olduğunu itiraf ettiği, sanığın yalan beyanı ile … adına herhangi bir adli veya idari resmi belge düzenlenmediği anlaşılmakla; sanığın eyleminin 5326 sayılı Kanun’un 40 ncı maddesinin birinci fıkrasına uyduğu ve 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinde düzenlenen suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan mahkumiyet hükmü kurulması, nedeniyle sanık hakkında kurulan hüküm hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
A. Resmi Belgede Sahtecilik Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde (A) bendinde açıklanan nedenlerle Dikili 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.02.2015 tarihli ve 2014/1014 Esas, 2015/242 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hükmün (A) bendinin beşinci fıkrasında yer alan “İzmir 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/349 Esas 2013/276 Karar sayılı” ibaresinin çıkarılarak yerine “Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinin, 30.06.2009 tarihli ve 2009/11 Esas, 2009/138 Karar sayılı kararı ile 2 yıl 6 ay hapis cezası ile mahkumiyetine ilişkin” ibaresinin eklenmesi ve (A) bendinin yedinci fıkrasında yer alan “sürücü belgesinin TCK’nın 54. maddesi uyarınca müsaderesine” ibaresinin çıkarılarak yerine “suça konu sürücü belgesinin dosyada delil olarak saklanmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğname’ye kısmen uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

B. Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde (B) bendinde açıklanan nedenle Dikili 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.02.2015 tarihli ve 2014/1014 Esas, 2015/242 Karar sayılı kararına yönelik Cumhuriyet savcısı ve sanığın temyiz istekleri yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA, ancak sanığın lehine olan ve eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40 ncı maddesinin birinci fıkrasında öngörülen idari para cezasının miktarına göre, aynı Kanun’un 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği tarihten temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta 1412 sayılı Kanun’un 322 nci ve 5326 sayılı Kanun’un 24 üncü maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, 5326 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

23.02.2023 tarihinde karar verildi.