YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/41922
KARAR NO : 2022/19577
KARAR TARİHİ : 23.11.2022
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜMLER : …
Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilen sanık … …tarafından, katılan …’ın borçlu, sanık …’nun lehdar olduğu 35.000 TL bedelli, 20.02.2011 ödeme tarihli bonodan dolayı katılan aleyhine Antalya 7. İcra Müdürlüğünün 2011/9255 esas sayılı dosyası ile, kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatması üzerine, katılanın takibe konu yapılan bonodaki borçlu imzalarının kendisine ait olmadığını,bononun kendisi tarafından düzenlenmediğini alacaklı gözüken sanık …’ya da takibi başlatan sanık … ‘a da bir borcu bulunmadığını belirterek şikayetçi olması üzerine yapılan incelemede alınan 05.11.2011 tarihli kriminal ekspertiz raporunda, senet altındaki imzanın şikayetçinin eli ürünü olmadığının belirtildiği bu şekilde sanığın atılı suçu işlediği iddia olunan olayda;
Mahkemece 10.10.2012 tarihinde Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinden alınan 2012/74817-8796 sayılı raporda suça konu senet altındaki borçlu imzalarının şikayetçi …’ın eli ürünü olduğunun rapor edilmesi üzerine, raporlar arasında çelişki doğduğundan, genişletilmiş uzmanlar kurulundan oluşan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinden alınan 25.01.2013 tarihli ve 2012/102111-11404 sayılı raporda çoğunluğun oyu ile senetteki borçlu imzalarının mevcut mukayese imzalarına kıyasla … elinden çıkmadığı ,sanıklar … ve …’nun eli ürünü olup olmadığı hususunun tespit edilemediğinin belirtilmesi nedeniyle mahkemece Adli Tıp Kurumu’ndan alınan son rapor hükme esas alınarak mahkumiyet kararı verilmiş ise de, raporda oy çokluğu ile suça konu senetteki borçlu imzasının katılana ait olmadığının belirtilmiş olması karşısında Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmakla mahkemece suça konu senet altındaki imza ve yazıların sanığa veya katılana ait olup olmadığına dair konusunda üniversite grafoloji uzmanlarından oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınması ile raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi, sonucuna göre tüm deliller birlikte hangi rapora üstünlük tanındığınında karar yerinde tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kabule göre de;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 esas, 2007/152 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, kanun koyucunun ayrıca adlî para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adlî para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, alt sınırdan uzaklaşmanın gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği hâlde, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 158/1-d. maddesi uyarınca hüküm kurulurken, hapis cezasının alt sınırı olan 2 yıl hapis cezası belirlenmesine rağmen adlî para cezasının alt sınır olan 5 gün yerine, 1200 gün olarak belirlenmek suretiyle fazla adli para cezası tayini,
Yasaya aykırı, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 23.11.2022 tarihinde Başkanvekili …’ın hükmün açıklanma koşullarının oluşup oluşmadığına dair önsorun yönünden değişik gerekçesi ile oy çokluğuyla diğer yönlerden ise oy birliğiyle karar verildi.
(D.G.)
DEĞİŞİK GEREKÇE
Dairemizin 23/11/2022 tarih, 2021/41922 Esas, 2022/19577 Karar sayılı çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerden katılmıyorum.
Sanığın TCK’nin 204/1, 62, 53. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile ve ayrıca TCK’nin 158/1-d, 35, 62, 52. maddeleri uyarınca da 5 ay hapis ve 5.000 TL APC ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanması suretiyle kurulan Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 31/12/2015 tarih 2015/404 Esas, 2015/355 Karar sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında aynı mahkemece verilen 05/06/2013 tarih 2011/297 Es., 2013/254 Kr. sayıyla verilen hükümlerin CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında Antalya 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarih 2015/424 Esas, 2015/701 Karar sayı ile TCK’nin 125/1, 62 52/2. maddeleri ile doğrudan 1,500,00 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükme istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Kesin olarak verilen hükümlerin olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesine güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeplerle anılan mahkeme kararının öncelikle hükmün açıklanma koşullarının bulunmadığı sebebi ile bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma görüşüne değişik gerekçe ile katılmıyorum. 23.11.2022
…
11. Ceza Dairesi Üyesi