Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2021/40433 E. 2022/8262 K. 12.05.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/40433
KARAR NO : 2022/8262
KARAR TARİHİ : 12.05.2022

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Özel belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat

İlk derece mahkemesince özel belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince mahkûmiyet hükmü kaldırılarak duruşma açılmaksızın 5271 sayılı CMK’nin 280/1-a maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 303/1-a maddesi uyarınca beraat kararı verilmiş ise de; bu hükmün delil değerlendirilmesi yapılmaksızın derhal beraat kararı verilebilecek hallerde uygulanabileceği, sanık hakkındaki mahkumiyet hükmü bakımından ise CMK’nin 280/1-g maddesi uyarınca duruşma açılması ve taraflar da çağrılarak delillerin değerlendirilmesi sonucunda anılan Kanun maddesinin 2. fıkrasına göre yeniden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, duruşma açılmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda sanığın beraatine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükmün 5271 sayılı CMK’nin 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 12.05.2022 tarihinde Yargıtay Üyesi …’ın karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.

Karşı Görüş: 21/40433 E.

Bölge adliye mahkemesince sanık hakkında kurulan beraat hükmüne ilişkin olarak Dairemizce yapılan temyiz incelemesinde; “ilk derece mahkemesince kurulan mahkumiyet hükmünün istinafı üzerine bölge adliye mahkemesince duruşma açılmaksızın mahkumiyet hükmünün kaldırılarak CMK’nın 280/1-a yollaması ile anılan Kanunun 303/1-a maddesi uyarınca beraat kararı verilmiş ise de; bu kanun hükmünün delil değerlendirmesi yapılmaksızın derhal beraat kararı verilmesi hallerinde uygulanabileceği sanık hakkındaki mahkumiyet hükmü bakımından ise CMK’nin 280/1-g maddesi uyarınca duruşma açılması ve taraflarda çağrılarak delillerin değerlendirilmesi sonucunda yeniden hüküm kurulması gerekirken duruşma açılmadan dosya üzerinde inceleme ile beraat hükmü kurulduğundan bahisle bozulmasına” ilişkin sayın çoğunluğun bozma kararına katılmak mümkün bulunmamıştır, zira;
CMK’nın 280/1-a maddesi ” İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine , 303üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e),(f),(g,) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı halinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine” ve yine CMK’nın 303/1-a maddesi ise “(1)Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise aşağıdaki hallerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir: a) olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine yada alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmedilmesi gerekirse.” hükümlerini amirdir. Görüldüğü üzere istinaf kanun yolunda ” Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma başlıklı 280 maddesi 1- a bendinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi yönünden temyiz kanun yolunu düzenleyen CMK’ nın 303 maddesi birinci fıkrasının a-c-d-e-f-g ve h bentlerine atıf yapmakla yetinmiş aycıca bir düzenleme yapılmamıştır.
Yargıtay’ın hukuka aykırılığı düzeltme yetkisi olan hallerden biri olmak üzere CMK’nın 303/1-a bendi “Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmedilmesi gerekirse” haline hasredilmiştir. Görüldüğü üzere burada asıl kriter olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeyen hallerle sınırlandırılmış olmasıdır. Maddenin uygulanması için başka bir kriter söz konusu değildir. Olayın daha ziyade aydınlatılması gereken durumlarda maddenin uygulanması mümkün olmayıp, temyiz kanun yolunda hüküm bozulacak, istinaf kanun yolunda ise duruşma açılarak ilk derece mahkemesinde yapılan ve hukuka aykırılığı tespit edilen işlemler yenilenecek, belirsizlikler giderilecek ve gerekli ise yeni delil toplanacak bu işlemlerin tamamlanmasından sonra hüküm kurulacaktır.
CMK’nın 282/1-d maddesi ” Bölge adliye mahkemesi duruşmalarında dinlenmesi gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağrılır” hükmünü amir olup madde anlatımından ilk derece yargılamasından farklı olarak hukuki ve maddi denetim yapılan istinaf kanun yolunda itiraz ve şüphe bulunmayan hukuki işlemlerin tekrar yapılmasına gerek olmadığı yani istinaf kanun yolunda bölge adliye mahkemelerinin böyle bir zorunluluğu bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Evvel emirde ifade etmek gerekir ki; CMK’nın 217/1. maddesi soruşturma aşamasında toplanan delilerin duruşmada huzura getirilip tartışılmasını ifade eder. Kovuşturma evresinde deliller bir kez huzura getirilip tartışılması zorunludur. Kovuşturma evresi iddianamenin kabulü ile başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar olan evreyi kapsamakta olduğu nazara alındığında kovuşturma aşamasının devam ettiğine kuşku bulunmayan istinaf kanun yolu yargılamasında, delillerin ilk derece mahkemesinde toplanarak değerlendirildiği delillere ilişkin işlemlerin yeniden tekrarlanması sonucunu doğurmayacaktır.
Burada ceza muhakemesinin ilkelerinden olan doğrudan doğruyalık ilkesinin ihlal edilip edilmediği sorununun ortaya çıkabileceği düşünülebilir ise de; ilk derece mahkemesi hakimi tarafından yapılan ve istinaf kanun yolunda CMK’nın 282/1-d maddesi kapsamında yeniden dinlenilmesine lüzum görülmeyen tanık ve bilirkişilerin yeniden dinlenme zorunluluğu bulunmadığı ve kovuşturma evresinin ilk derece mahkemesinde iddianamenin kabulü ile başlayıp istinaf incelemesinde de devam etmekte olduğu nazara alındığında, kovuşturma aşamasında istinabe yasağı olan haller dışında sanığın sorgusu, tanık dinlenmesi, tanık ve sanıktan başka kişilerin açıklamaları yönünden, keza keşif ve bilirkişi incelemeleri de dahil duruşmada yapılması gereken işlemlerin istinabe yolu ile yapılmasına usul hükümlerinin cevaz vermesi ve yine duruşmada hakim değişikliğinin de doğrudan doğruyalık ilkesini ihlal sonucunu doğurmayacağı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinde yapılan usul işlemleri istinaf kanun yolunda usule aykırılık yada eksiklik nedeniyle yenilenmesi gerektiği kanaati oluşmadığı sürece bu işlemlerin yenilenmesine gerek bulunmayacaktır. İstinaf kanun yolu yargılaması ilk derece yargılamasından bağımsız ve ayrı bir yargılama değil istinaf kanun yolu yargılaması ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamanın devamı ve kovuşturmanın bir evresidir. CMK’nın 282/1-d maddesi bu durumu ifade etmektedir.
Öte yandan istinaf kanun yolu yargılamasında asıl olan hukuka aykırılık yada eksiklik söz konusu olmayan usul işlemlerinde usul işlemi tekrarlanmadan ve duruşma açılmadan kanun yolu incelemesinin maddi olay ve hukuka uygunluk bağlamında dosya üzerinde incelenmesidir. Usul işlemlerinde bir hukuka aykırılık yapılmış yada yapılan usul işlemi bir noktada belirsiz, mütenakıs nitelikte ise yada maddi meseleye dair toplanması gereken bir delil toplanmamışsa bu hallerde mutlaka duruşma açılmalı ve sırf bu usul işlemleri yönünden eksiklik yada hukuka aykırılık duruşmada giderildikten sonra istinaf kanun yolunda hüküm kurulmalıdır. Bunun dışında CMK’nın 282/1-f maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince tayin edilen cezadan istinaf kanun yolunda tayin olunacak ceza daha fazla ise yada CMK’nın 226. maddesinin uygulanmasını gerektiren ek savunma hakkı tanınmasının zorunlu olduğu haller dışında ilk derece mahkemesin de hukuka uygun olarak sorgusu yapılmış sanığın istinaf kanun yolunda yeniden dinlenmesi için dahi duruşma açmak gereksizdir.
Yine ilk derece mahkemesinin mahkumiyet hükmünün istinaf kanun yolunda duruşma açılmaksızın CMK’nın 303/1-a maddesi kapsamında kaldırılarak beraat hükmü kurulmasında suçun mağduru yada doğrudan doğruya zarar göreni yönünden hak arama hakkına aykırılık teşkil edip etmeyeceği sorunu açısından hükmün niteliğinin mahkumiyetten beraate dönüşmüş olması nedeniyle CMK’ nın 286/1-d maddesi kapsamındaki bazı suçlar dışında temyiz kanun yoluna tabi olması nedeniyle hak arama hakkının ihlali sonucunu doğurmayacaktır.
Diğer tarafdan bozma kararının gerekçesinden CMK’nın 303/1-a maddesinin ancak delil değerlendirmesi yapılmaksızın derhal beraat kararı verilebilecek hallerde uygulanabileceğine ilişkin ibareye de katılmak mümkün değildir. Madde metninden hükmün “olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmedilmesi hallerinde uygulanabileceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla derhal beraat kararı verilebilecek hal ibaresi kanunun lafzı ile bağdaşmamaktadır. İlk derece mahkemesinden verilen mahkumiyet hükmünün anılan maddeye dayanılmak suretiyle istinaf kanun yolunda delillerin toplanmasında hukuka aykırılık, eksiklik yada belirsizlik gibi nedenlerle yenilenmesinin gerekmediği durumlarda duruşma açılmaksızın beraat yada davanın düşmesine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca davanın esasına girilerek temyiz nedenlerine ilişkin inceleme yapılması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun ilk derece mahkemesinde kurulan mahkumiyet hükmünün ilk derece mahkemesinde yapılan işlemlerde hukuka aykırılık, eksiklik yada belirsizlik bulunmasa dahi derhal beraat kararı verilebilecek durumlar haricinde duruşma açılmadan ve taraflar duruşmaya çağrılmadan mahkumiyet hükmü kaldırılarak beraat kararı verilemeyeceğine ilişkin bozma kararına katılmak mümkün bulunmamıştır.