Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2021/338 E. 2023/7912 K. 01.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/338
KARAR NO : 2023/7912
KARAR TARİHİ : 01.11.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/486 E., 2015/642 K.
SUÇLAR : Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞLERİ : Kısmî Onama, Kısmî bozma

Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
… 44. Asliye Ceza Mahkemesinin, 12.11.2015 tarihli ve 2015/486 Esas, 2015/642 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında;
1. Resmi belgede sahtecilik suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 204 üncü maddesinin birinci fıkrası, 62 nci ve 53 üncü maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına,
2. Dolandırıcılık suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 157 inci maddesinin birinci fıkrası, 62, 52 ve 53 üncü maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis ve 4.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına,
Karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafiinin temyiz isteği; sanığın üzerine atılı suçları işlemediğine, beraatine karar verilmesi gerektiğine, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verildiğine, eksik inceleme ile karar verildiğine, lehe olan hükümlerin uygulanmadığına, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Sanığın katılan … ile suç tarihi öncesinde bir süre duygusal arkadaşlıklarının olduğu ancak daha sonra ayrıldıkları, sanığın kredi puanı yeterli olmaması nedeniyle kredi taksitlerini kendisinin ödeyeceğini söyleyerek katılan …’den kendi adına kredi çekmesini, kendisine vermesini istediği ve katılan …’in bu teklifi kabul edip sanığa verilmek üzere 2014 yılı Temmuz ayında 36.500,00 TL kredi çektiği ve paranın tümünü sanığa verdiği, kredi taksitlerini sanığın ödememesi nedeniyle katılan …’in maaş hesabından kredi borcunun kesildiği ve katılan …’in kredi taksitlerini istemeyerek de olsa zorunlu olarak ödediği, katılan …’in sanığı daha önce konuştukları şekilde kredi borçlarını ödemesi konusunda birçok kez uyardığı ancak sanığın sürekli olarak katılan …’i oyaladığı, katılan …’in zorunlu olarak kredi taksitlerini ödemeye devam ettiği, katılan …’in ödeme güçlüğü yaşaması nedeniyle kredi taksitlerini sanığın ödemesi konusunda ısrarcı davranması üzerine sanığın, katılan … tarafından kredi taksitlerinin ödemesine devam edilmesine yönelik güvence olarak daha önceden araba kiralama işinde çalıştığı sırada tanıdığı katılan …’nin borçlu, katılan …’in alacaklı göründüğü, 15.12.2014 keşide tarihli ve 58.500,00 TL meblağlı sahte olarak düzenleyip imzaladığı suça konu bonoyu katılan …’e 2014 yılının aralık ayında verdiği, daha sonra katılan …’in suça konu bonoyu bankaya verdiği ve bononun ödeme günü geldiğinde katılan …’ye protesto çekildiği ve akabinde sanık tarafından katılan …’e verilen suça konu bononun sahte olarak düzenlendiğinin tespit edildiği bu suretle sanık hakkında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından iş bu kamu davası açılmıştır.

2. Sanık savunmasında; ” zor durumda kaldığım için kendim, alacaklısı …, borçlusu da … olan 58 bin TL miktarlı suça konu senedi düzenledim, suça konu senetten katılan Binalinin herhangi bir şekilde haberi yoktu, … adına bilgisi dışında senedi borçlu olarak ben kendim imzaladım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
3. Katılan … aşamalarda; ” sanık benim eski erkek arkadaşım olur, 2014 yılı Nisan ayı gibi kendisi ile duygusal anlamda arkadaşlığıma son verdim, ancak kendisi ile görüşmeye kredi olayı nedeniyle devam ettim, kendisi tanıştığımız dönemde ve kredi çektiğimiz aşamada MİT ve Emniyet ile bağlantılı olduğunu söylüyordu, sanık kendisi kredi çekme imkanı olmadığı için benden kredi çekmemi talep etti, ancak kredi çekildikten sonra taksitleri tümüyle sanık tarafından ödenecekti, ben herhangi bir şekilde taksitlere karışmayacaktım, bu yöndeki konuşmalar sonrasında ben Türkiye İş Bankası İdealtepe Şubesinden 33 bin TL taksitli kredi çektim, çekmiş olduğum krediyi tümüyle sanığa verdim, daha sonraki aşamada sanık çekmiş olduğum kredi taksitlerini ödemesi gerekirken hiçbir surette ödemedi, bu süre içerisinde yine Mit ve Emniyetle bağlantılı olduğuna yönelik bir kısım söz ve tavırlar sergiledi, ben yaklaşık 8 ay boyunca düzenli bir şekilde kredi borçlarını ödemek zorunda kaldım, zaten maaşım üzerinden krediyi çektiğim için otomatik olarak kesinti yapılıyordu, ben bu süre içerisinde sanığı çok kez uyardım, kredi taksitlerini kendisinin ödemesini istedim, ancak benim tüm taleplerime rağmen beni bu seri içerisinde oyaladı ve ben bu süre içerisinde kredi taksitlerinin maaşımdan kesilmesine mani olamadım, Ağustos ayında yapılandırma gerçekleştirildi ve borç 45 bin TL ye çıktı, ben daha sonra sanığa kredi borcunun taksitlerinin artık hiçbir surette ödemek istemediğimi söyledim, bunun üzerine sanık Aralık 2014′ te borçlusu daha önceden tanımadığım … olan 1 adet bonoyu bana verdi, bono tarafıma verilene kadar ben yine ödemelere aynı şekilde devam ettim, sanık bono ile borcumu karşılayacağının garanti olduğunu, yapmış olduğum ödemelerle ilgili mağduriyet yaşamayacağımı söyledi, akabinde de bonoyu bana sunduğu için ben ödemelere devam ettim, halen daha ödemelere devam ediyorum, sanık hiçbir surette bana kredi borcu ile ilgili ödeme yapmış değildir, sanık MİT ve Emniyetle bağlantılı olduğunu ifade ederek ve kendisine ödeme yapılacağını belirterek benden hesap kartı istedi, ben de kendisine banka kartı verdim, bu banka kartı ile ilgili sanık kendisi para çekme ve yatırma işlemi yapmış olabilir, ancak bana herhangi bir şekilde para yatırılması söz konusu değildir, daha sonradan sanığın ibraz etmiş olduğu bonoyu ben bankaya verdim, banka tarafından takibe konulduğunda bononun sahte olarak düzenlendiği ortaya çıktı, ben sanıktan şikayetçiyim, zararım giderilmedi” şeklinde beyanda bulunmuştur.
4. Katılan … beyanında; “ben sanığı daha önceden tanımam, bir kez kendisini çok kısa süreli olarak araç kiralama aşamasında gördüm, kendisi ile hiçbir samimiyetim yoktur, iddianameye konu senetle ilgili olarak düzenlenmesi aşamasında ve diğer katılana verilmesi aşamasında ve öncesinde hiçbir bilgim olmamıştır, benim kimlik bilgim kullanılmak suretiyle tümüyle rızam ve bilgim dışında düzenlenmiştir, sanığa herhangi bir borcumda bulunmamaktadır, katılan …’in avukatının suça konu bono alacağı ile ilgili olarak görüşme yapmak istemesi üzerine ben suça konu bonodan bilgi sahibi oldum, suça konu bono ile ilgili olarak ben bankaya, üçüncü bir şahsa, katılana herhangi bir ödeme yapmadım, sanıktan şikayetçiyim” şeklinde ifade etmiştir.
5. Mahkemece suça konu bono üzerinde yasal unsurlarının tam olup olmadığı ve aldatıcılık niteliğinin bulunup bulunmadığı hususunda herhangi bir inceleme yapılmamıştır.
6. Suça konu bono üzerinde Heyet olarak yapılan incelemede; Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen zorunlu unsurların tam olduğu, bono vasfını taşıdığı, yapılan sahteciliğin ilk bakışta dikkati çekmediği ve aldatıcılık niteliğinin bulunduğu belirtilmiştir.
7. Mahkemece sanığın üzerine atılı resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediği kabul edilerek temyiz incelemesine konu mahkumiyet hükümleri kurulmuştur.

IV. GEREKÇE
A. Resmi Belgede Sahtecilik Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
1. 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz sebepleri reddedilmiştir.

B. Dolandırıcılık Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
1. Tüm dosya kapsamına göre, sanık ile katılan … arasında suç tarihinden önce duygusal ilişki bulunduğu, sanığın talebi üzerine katılan …’in 36.500,00 TL tüketici kredisi çekerek sanığa verdiği, kredi taksitlerini katılan …’in ödediği, tarafların bir süre sonra ayrıldıkları, katılan …’in sanıktan kendisi için çektiği kredi borcunu faiziyle birlikte ödemesini istediği, bunun üzerine sanığın sahte bonoyu düzenleyip imzalayarak katılan …’e verdiği anlaşılmakla, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 tarih ve 6/8-69 sayılı kararında da açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç, kandırıcı nitelikte davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden sanığın atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine hükmedilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur

2. Kabule göre de;
a. 24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 253 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına “birlikte” ibaresinden sonra gelmek üzere “aynı mağdura karşı” ibaresi eklenmiş olup, anılan yasa maddesinde yapılan değişiklikle uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağının düzenlendiği dikkate alınarak somut olayda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulan resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının mağdurlarının farklı olduğu belirlenerek, sanığa yüklenen 5237 sayılı Kanun’un 157 nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen dolandırıcılık suçu nedeniyle, hükümden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 253 ve 254 üncü maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekliliği,
b. 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesine ilişkin uygulamanın, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmiştir.

V. KARAR
A. Resmi Belgede Sahtecilik Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde (A) bendinde açıklanan nedenlerle … 44. Asliye Ceza Mahkemesinin, 12.11.2015 tarihli ve 2015/486 Esas, 2015/642 Karar sayılı kararında sanık müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanık müdafiinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,
B. Dolandırıcılık Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde (B) bendinde açıklanan nedenlerle … 44. Asliye Ceza Mahkemesinin, 12.11.2015 tarihli ve 2015/486 Esas, 2015/642 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
01.11.2023 tarihinde karar verildi.