YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/17374
KARAR NO : 2023/330
KARAR TARİHİ : 25.01.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2014/143 E., 2015/41 K.
SUÇLAR : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, kıymetli damgada sahtecilik
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
TEMYİZ EDENLER : Katılan … vekili
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Düzeltilerek Onama
Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir oldukları, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Tokat 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 10.02.2015 tarihli ve 2014/143 Esas, 2015/41 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 155 inci maddesinin ikinci fıkrası, 43 üncü maddesi, 62 nci maddesi ve 52 nci ve 53 üncü maddesi uyarınca, 3 yıl 9 ay hapis ve 11.600,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına, kıymetli damgada sahtecilik suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 199 uncu maddesinin dördüncü fıkrası yollamasıyla 199 uncu maddesinin birinci fıkrası, 43 üncü maddesi, 62 nci maddesi ve 52 nci maddesi uyarınca, 2 yıl 6 ay hapis ve 3.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan vekilinin temyiz isteğinin sanık … hakkında verilen hükümlerdeki;
1. Suç vasfının yanlış belirlendiğine,
2. Takdiri indirim uygulanmaması gerektiğine,
3. Lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Suç tarihinde 4/C statüsünde hizmetli ve geçici görevli olarak Reşadiye Adliyesi’nde çalışan sanık hakkında herhangi bir yazılı görevlendirme olmadan ve yasal olarak da mümkün olmadığı halde mübaşirlik ve posta işlerinde yardımcı olması konusunda sözlü görevlendirmeler yapılmıştır.
2. Sanık tebligat işlemlerinde kullanılmak üzere kendisine verilen posta pullarını renkli fotokopi ile çoğaltarak bir kısım tebligatlarda kullandıktan sonra başka dosyalarda reddiyat makbuzu ile çıkış yapılan paraların kullanılması sırasında kendisinde bulunan gerçek pulları kullanıp parayı uhdesinde tutmasından dolayı hakkında nitelikli dolandırıcılık, zimmet ve kıymetli damgada sahtecilik suçlarını işlediğinden bahisle kamu davası açılmıştır. Ayrıca posta görevlisi olan sanıklar … ve … hakkında ise görevi kötüye kullanma suçlarından kamu davası açılmıştır.
3. Sanık suçunu ikrar etmiştir.
4. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan alınan 11.03.2013 tarihli rapora göre “…pulların bilgisayar ve ekipmanı vasıtasıyla tümden sahte üretildiği, iğfal kabiliyeti hususunun Mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerektiğinin….”,
PTT Değerli Kağıtlar Daire Başkanlığı Pul Planlama Şube Müdürlüğü vekili tarafından hazırlanan bila tarihli raporda ise “…pulların sahte olduğu ve yapılan sahteciliğin ilk bakışta anlaşılamayacağının… “,
20.02.2014 tarihli raporda ise zarar miktarının 9.134,00 TL olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
5. Yapılan yargılama sonunda tüm dosya kapsamına göre dolandırıcılık ve zimmet suçundan dava açılmış ise de eylemin kül halinde zincirleme biçimde işlenmiş hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanık … hakkında bu suçtan ve kıymetli damgada sahtecilik suçundan temyize konu mahkumiyet kararları verilmiş, sanıklar … ve … hakkında ise görevi kötüye kullanma suçlarından verilen beraat kararları temyiz edilmemiştir.
IV. GEREKÇE
A. Sanık hakkında kıymetli damgada sahtecilik suçundan kurulan hüküm yönünden
1. Dairemizce de benimsenen, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.01.2018 tarihli ve 2017/463 Esas, 2018/20 Karar sayılı, 23.01.2018 tarihli ve 2015/962 Esas, 2018/16 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; hükmolunan adli para cezasının ödenmemesi halinde uygulanacak olan 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesinde, 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 81. maddesiyle yapılan değişikliğin ve 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebepleri reddedilmiştir.
3. Sanığın mahkumiyetine hükmedildiği halde, kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu avukatlık ücretine hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi dışında bir hukuka aykırılık görülmemiştir.
B. Sanık hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan kurulan hüküm yönünden
Dosya kapsamına göre elde edilen deliller doğrultusunda, Mahkemenin sanığın iddianame konusu eylemleri gerçekleştirdiği hususundaki sübuta yönelik kabulüne ilişkin gerekçesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1.Suç tarihinde 4/C statüsünde hizmetli ve geçici görevli olarak Reşadiye Adliyesi’nde çalışan sanık hakkında herhangi bir yazılı görevlendirme olmadan ve yasal olarak da mümkün olmadığı halde mübaşirlik ve posta işlerinde yardımcı olması konusunda sözlü görevlendirmeler yapılması sonrasında sanığın tebligat işlemlerinde kullanılmak üzere kendisine verilen posta pullarını renkli
fotokopi ile çoğaltıp sahtelerini üreterek bir kısım tebligatlarda kullandıktan sonra başka dosyalarda reddiyat makbuzu ile çıkış yapılan paraların kullanılması sırasında kendisinde bulunan gerçek pulları kullanıp parayı uhdesinde tutması eyleminin, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
2. Kabule göre de;
a) 5237 sayılı TCK’nın 53 ncü maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
b) Sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının ödenmemesi halinde uygulanacak olan 5275 sayılı Kanun’un 106/3 ncü maddesinde, 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 81 inci maddesiyle yapılan değişiklik gözetilmeden, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğine ilişkin ihtarat yapılması,
Hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
A. Sanık hakkında kıymetli damgada sahtecilik suçundan kurulan hüküm yönünden
Gerekçe bölümünde (A3) numaralı bentte açıklanan nedenle Tokat 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 10.02.2015 tarihli ve 2014/143 Esas, 2015/41 Karar sayılı kararına yönelik katılan vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322. Maddesi gereği hüküm fıkrasına “Katılanın kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen 3.000,00 TL avukatlık ücretinin sanıktan alınıp katılana verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usûl ve yasaya uygun bulunan, hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
B. Sanık hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan kurulan hüküm yönünden
Gerekçe bölümünde (B) bendinde açıklanan nedenlerle Tokat 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 10.02.2015 tarihli ve 2014/143 Esas, 2015/41 Karar sayılı kararına yönelik katılan vekilinin temyiz istekleri yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
25.01.2023 tarihinde karar verildi.