YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/15760
KARAR NO : 2023/524
KARAR TARİHİ : 08.02.2023
B O Z M A Ü Z E R İ N E
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2017/971 E., 2019/104 K.
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEMYİZ EDENLER : Sanık … ile müdafii
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz istekleninin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 08.03.2012 tarihli ve 2012/466 Esas, 2012/362 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında dolandırıcılık suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca beraat kararı verilmiştir.
2. İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 08.03.2012 tarihli ve 2012/466 Esas, 2012/362 Karar sayılı kararının katılan vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Ceza Dairesinin 03.02.2016 tarihli ve 2015/5444 Esas, 2016/754 Karar sayılı kararı ile sanıkların birbirleri ile çelişen savunmaları, katılan beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşılması karşısında, sanıkların dolandırıcılık suçundan mahkumiyetleri yerine oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
3. Bozma üzerine İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 25.05.2016 tarihli ve 2016/190 Esas, 2016/515 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında dolandırıcılık suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 37 inci maddesi delaletiyle 157 nci maddesinin birinci fıkrası, 52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası, 53 üncü maddesi ve 58 inci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları uyarınca 2 yıl hapis ve 2.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına, mükerirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmiştir.
4. İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 25.05.2016 tarihli ve 2016/190 Esas, 2016/515 Karar sayılı kararının sanık … ve müdafii ile temyiz dışı sanık … tarafından temyizleri üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesinin 26.09.2017 tarihli ve 2017/14558 Esas, 2017/18920 Karar sayılı kararı ile sanıklara yüklenen dolandırıcılık suçu nedeniyle, hükümden sonra 02/12/2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253 ncü ve 254 ncü madde fıkraları gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini zorunluluğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
5. Bozma üzerine İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 29.01.2019 tarihli ve 2017/971 Esas, 2019/104 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında dolandırıcılık suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 157 nci maddesinin birinci fıkrası,52 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası, 53 üncü maddesi ve 58 inci maddesinin yedinci fıkrası ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunu’nun 108 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca 2 yıl hapis ve 2.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına, mükerirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ve cezanın infazında koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Sanığın temyiz isteği, tekerrür hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşmadığına ve suçtan doğan zararı karşıladığına ilişkindir.
2. Sanık müdafiinin temyiz isteği, suçun hukuki ihtilaf kapsamında kaldığından yasal unsurlarının oluşmadığına, tekerrüre esas alınan ilam infaz edildiğinden tekerrür hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmadığına ve lehe olan hükümlerin uygulanmadığına ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Katılanın kendisine ait 09 RY 544 plakalı aracı satmak için internet sitesine verdiği ilanı gören sanık …’ın, suç tarihinde katılan ile irtibat kurarak kendisinin askeriyede servis işi yaptığını söyleyip, aracın satımı konusunda 15.500,00 TL peşin paraya anlaştıkları, katılanın aracı ile İzmir iline gelerek sanık … ile buluştuğu, sanık …’ın parasının bankada olduğunu söylemesi üzerine, katılan ile eşi olan diğer temyiz dışı sanık …’ın satış için vekaletname vermek üzere notere gittikleri, burada katılanın temyiz dışı sanık …’a satış için vekaletname verdiği, daha sonra yanlarına gelen sanık …’ın parasının vadede olduğunu, vadenin ertesi gün dolacağını, bu nedenle parayı ertesi gün vereceğini söylediği, katılanın da sanıklara güvenerek 400,00 TL para ve 15.000,00 TL’lik senet alarak Aydın iline döndüğü, ertesi gün katılanın defalarca aramasına rağmen sanık tarafından paranın gönderilmediği gibi suça konu arabayı da ertesi gün 3. bir şahsa sattığı, sanığın bu şekilde hileli eylemlerle katılanı kandırarak menfaat temin ettiği anlaşılmaktadır.
2. Sanık …’in aşamalarda alınan savunmalarında özetle, suçlamaları inkar ederek, katılandan 5.500,00 TL’si peşin, 10.000,00 TL’si vadeli olmak üzere 15.500,00 TL’ye araç satın aldığını, 15.000,00 TL bedelli senet verdiğini, aracın devri için noterden vekaletname aldığını, suça konu aracı vadeli olarak sattığından peşin ödeyeceğini söylediği 5.500,00 TL’yi ödeyemediğini, ancak borcu kabul edip ödeyeceğini, dolandırıcılık kastıyla hareket etmediği şeklinde savunmada bulunduğu anlaşılmıştır.
3. Temyiz dışı sanık … aşamalarda alınan savunmalarında özetle, suçlamaları inkar ederek, sanık …’ın resmi nikahlı eşi olduğunu, katılan ile eşinin muhatap olup suça konu aracın satımı konusunda katılan ile anlaştıklarını, 15.000,00. TL bedelli senet verdiğini, daha sonra eşinin bir gün sonra havale edileceğini söylediğini, ancak bu parayı havale edip etmediğini bilmediğini, ayrıca suça konu aracın satış bedeline mahsuben noterde 8.500,00. TL’yi katılana verdiğini, satış vekaletnamesinin noterde kendisine verildiğini, güvenli yerde çalışmadığından aracı soyadını bilmediği yeğeni üzerine verdiğini, kalan borcu da ödeyeceği şeklinde savunmada bulunduğu anlaşılmıştır.
4. Katılan … aşamalarda alınan beyanlarında özetle, adına kayıtlı 09 RY 544 plakalı opel corsa marka aracını satmak amacıyla internet üzerinden ilan verdiğini, bu ilan üzerinden sanık …’in kendisi ile irtibata geçtiğini, parasını peşin vereceğini, ancak parasının faizde olduğunu, bir gün sonra faiz gününün geleceğini söyleyerek anlaşma yaptığını, notere gidip aracın satışını verdiğini, 400,00.TL peşinat alıp ertesi günde 15.000,00.TL’yi hesabına yatıracağını söylediğini, kendisinden 15.000,00TL’lik senet aldığını, ancak parasını yatırmadığı şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
5. Sanığın üzerine atılı dolandırıcılık suçunun 6763 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 253 ve 254 üncü maddeleri gereğince uzlaşma kapsamında olması nedeniyle dosyanın uzlaştırma bürosuna tevdi edildiği, uzlaşmanın sanığın cezaevinde olması ve 18.000,00 TL bedeli 3 yıl sonra cezaevinden çıktıktan sonra ödeyebileceği teklifini katılanın kabul etmediğinden uzlaşmanın sağlanamadığı anlaşılmıştır.
6. Mahkemece, katılanın aşamalarda değişmeyen istikrarlı beyanları, sanık …’in tevil yollu ikrar içerir savunmaları, uzlaşmanın sağlanamadığına dair uzlaştırma raporu, araç satışına ilişkin kayıtlar ve tüm dosya kapsamı ile sabit görülen dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasına ilişkin temyize konu mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
IV. GEREKÇE
1. Dosya kapsamına göre elde edilen deliller doğrultusunda, Mahkemenin suçun yasal unsurlarının oluştuğuna yönelik kabulü ile katılanın beyanına göre zararının karşılanmaması, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşılması, takdiri indirim maddesinin, hapis cezasının seçenek yaptırımına çevrilmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme hükümlerinin uygulanmamasına yönelik gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu ve sanığın önceden işlediği “hükümlünün kaçması” suçundan dolayı 18.02.2018 tarihinde almış olduğu hükmün, 19.03.2010 tarihinde kesinleştikten ve 19.01.2011 tarihinde infaz ettikten sonra 3 yıl içinde müsnet suçu işlediği anlaşılmakla, sanık ile müdafisinin suçun yasal unsurlarının oluşmadığına, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmadığına, tekerrür hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığına ve lehe olan hükümlerinin uygulanmadığına yönelik temyiz sebepleri yerinde olmadığından mahkeme hükmünde bu yönüyle hukuka aykırılık görülmemiştir.
2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından sanık ile müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.
3. Sanık hakkında kurulan hükümde, Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülen, bozma ilamı öncesi yalnızca sanık tarafından temyiz edilen 25.05.2016 tarihli ikinci hükümde, sanık hakkında 2 inci kez tekerrür hükümleri uygulanmadığı halde, bozmadan sonra kurulan hükümde, kazanılmış hak gözetilmeden, sanık hakkında 2. kez mükerrir olduğu belirtilerek tekerrür hükümlerinin uygulanması suretiyle 1412 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesinin son fıkrasına aykırılık oluşturulması dışında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünün (3) nolu bendinde açıklanan nedenlerle İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesinin, 29.01.2019 tarihli ve 2017/971 Esas, 2019/104 Karar sayılı kararına yönelik sanık ile müdafiinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasının ilgili kısmından “EVVELKİ HÜKÜMDE SANIK HAKKINDA TEKERRÜR HÜKÜMLERİNİN UYGULANDIĞININ ANLAŞILMASINA GÖRE 5275 SK’NUN 108/3 MADDESİ GEREĞİNCE CEZASININ İNFAZINDA KOŞULLU SALIVERİLME HÜKÜMLERİNİN UYGULANMAMASINA VE” ibaresinin tamamen çıkarılması suretiyle hükmün, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
08.02.2023 tarihinde karar verildi.