YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/11977
KARAR NO : 2023/6662
KARAR TARİHİ : 28.09.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2014/749 E., 2015/492 K.
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
İzmir 18.Asliye Ceza Mahkemesinin 12.10.2015 tarihli ve 2014/749 Esas, 2015/492 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında dolandırıcılık suçundan beraatine, resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı Kanun’un 204 üncü maddesinin birinci fıkrası, 43 üncü maddesinin birinci fıkrası, 62 nci ve 53 üncü maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına, karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık müdafii; süre tutum dilekçesi vermiş, gerekçeli karar kendisine tebliğ edilmiş ancak gerekçeli temyiz dilekçesi vermemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Katılanların vekilleri aracılığı ile Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri şikayet dilekçesinde, sanıklardan …’ın kiracıları olduğunu, kendilerinden borç para istediğini, …’a borç para verdikleri, borca karşılık sanık …’nin temyiz dışı sanıklar … ve …’ın borçlu gözüktüğü, iki adet senet verdiğini, bu senedi katılanlardan …’un ciro edip bankaya vermek istediği, ancak bankanın kabul etmemesi üzerine senet borçluları olan … ve …. …’un aradıklarını, her ikisinin de …’a böyle bir senet vermediklerini, hatta …’ın senet üzerindeki T.C. Numarasının dahi yanlış yazıldığını, sahte olduğunu beyan ettiğini bildirmesi üzerine dolandırıcılık ve sahtecilik suçuyla müracaat ettikleri, yapılan soruşturma sonucu sanık …, temyiz dışı sanıklar olan … ve … Aykuttan alacaklı olduğu, katılanların kiracısı olması nedeniyle kira borcunun bulunduğunu, borcuna karşılık … ve … …’un bilgisi dahilinde onlar adına senet düzenleyip altını imzalayarak verdiğini beyan ettiği, ifadeleri alınan sanıklar … ve … …’un ise sanık …’ı doğruladıkları, borçlu oldukları, …’ın kendilerini arayarak alacağına karşılık senet düzenleyip, imzalayıp vereceğini söylediğini, kendilerinin de kabul ettiklerini beyan ettikleri, sanık …’ın iki adet resmi evrak niteliğinde bono düzenlediği, söz konusu bonoları katılanlara vererek dolandırıcılık suçunu işlediği, diğer sanıklar … ve … …’un sahte olarak düzenleneceğini bildikleri senedin katılanlara verilmesi konusunda bilgi sahibi oldukları ve diğer sanık …’nin bu senedi kullanması yönünde kabullerinin bulunması karşısında her ikisinin dolandırıcılık suçuna iştirak ettikleri, bu nedenle her 3 sanığın 5237 sayılı Kanun’un 37 nci maddesinin birinci fıkrası yollamasıyla 157 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca dolandırıcılık suçundan cezalandırılması ve 53 üncü maddesine göre hak yoksunluklarının uygulanması, ayrıca, sanık …’ın 5237 sayılı Kanun’un 204 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca resmi belgede sahtecilik suçundan 2 kere cezalandırılarak, 53 üncü maddesine göre hak yoksunluklarının uygulanması iddiasıyla kamu davası açıldığı anlaşılmıştır.
2. Temyiz dışı sanık …, kendi adına düzenlenen senedin sanık … tarafından, kendisinin rızası ve bilgisi dahilinde düzenlendiği, suçlamayı kabul etmediğini, sanık …, sanık … tarafından kendi adına senet düzenlendiğine dair bilgisi ve rızası bulunmadığı, suçlamayı kabul etmediği, sanık …, kendisine borçlu olan diğer iki sanığın bilgisi ve rızası dahilinde diğer iki sanık adına kendisi tarafından düzenlenen iki adet senedi katılanlara verdiği, atılı suçlamaları kabul etmediği yönünde savunmada bulunmuştur.
3. Katılan …, “… 2 tane senet verdi. …. Senet sahiplerinin telefon numaralarını sanık …’dan aldım ve aradım. … bey Karşıyaka’da, … bey de Bursa’da ikamet ediyordu. Her ikiside bana sanık …’dan almış olduğum senetlerin kendilerine ait olduğu ve verilen senetlerin doğru olduğunu söylediler. Ben onlara TC numaralarını söylediğimde her ikiside senetler bize aittir dediler. Ben bu senetleri …’dan alabilir miyim diye sordum. Alabilirsin dediler” yönünde açıklama yaparak şikayetçi olduğunu, katılan … “sanık …’ın dairesinde kiracı olduğu, sonra daireyi torunu … üzerine devrettiği, torununun daireyle ilgilenmeye başladığı, sanık …’ın daireyi torununa devrettiğinde kendisine yaklaşık 33000 TL kira borcu olduğu ama ödemediği, 6000 TL’lik senet verdiği ancak borçluyu aradıklarında böyle bir senet vermedim dediği” yönünde açıklama yaparak şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
4. Atılı suça konu iki adet senedin asıllarının dosya kapsamında olduğu anlaşılmıştır.
5. Mahkemece, her üç sanık hakkında dolandırıcılık suçunu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
6. Mahkemece, sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçu bakımından ise, “Sanık …’ın borçlu olduğu …’a yine diğer sanıklar … ve …’ın muvafakatı ile samimi ikrarından da anlaşılacağı üzere senet düzenleterek senedin altındaki borçlu kısmına da sanığın soruşturma aşamasında da belirttiği üzere kendisi tarafından imzalanmak suretiyle senet imzalatılarak müşteki …’a verildiği böylece sanığın resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği, her ne kadar iddianamede iki senet nedeniyle iki kez resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması istenmiş ise de aynı anda iki senet verildiğinden eylemin sanık yönünden zincirleme suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiği” yönündeki gerekçe ile temyize konu mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
IV. GEREKÇE
1.Temyiz dışı sanık …’in aşamalarda istikrarlı bir şekilde, sanık …’ın senedi, kendi bilgisi ve rızası dahilinde kendi adına düzenlediğini ve Mahkeme sorgusunda ayrıca, alacaklı kendisini arayınca senedi ödeyeceğini ona söylediğini belirttiği anlaşılmaktadır.
Katılan …’un “… 2 tane senet verdi. …. Senet sahiplerinin telefon numaralarını sanık …’dan aldım ve aradım. … bey Karşıyaka’da, … bey de Bursa’da ikamet ediyordu. Her ikiside bana sanık …’dan almış olduğum senetlerin kendilerine ait olduğu ve verilen senetlerin doğru olduğunu söylediler. Ben onlara TC numaralarını söylediğimde her ikisi de senetler bize aittir dediler. Ben bu senetleri …’dan alabilir miyim diye sordum. Alabilirsin dediler.” şeklindeki beyanı, sanık …’in beyanını doğrulamaktadır. Bu nedenle sanık …’ın, sanık … adına düzenlediği senedi sanık …’in rızası ve bilgisi dahilinde düzenlediği, belgede sahtecilik suçlarında önceden verilen rıza üzerine borçlu yerine onun imzasının atılmasında zarar verme bilinç ve iradesi ile hareket edilmediğinden suç kastından söz edilemeyeceği, rızanın açık veya zımni olabileceği, bu nedenle resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmadığı sonucuna varılmaktadır.
Sanık … adına düzenlenmiş 12.000,00 TL bedelli senet bakımından ise, sanık … her ne kadar senedin kendi adına sanık … tarafından düzenlenip imzalanacağından haberi olmadığını savunmuş ise de tanık sıfatı ile verdiği Cumhuriyet Başsavcılığı ifadesindeki “…’dan senedi alan kişi beni aramıştı, …bu miktarda borcum olup olmadığını sormuştu, ben de borcum olduğunu belirtmiştim” şeklindeki beyanı, katılan …’un yukardaki beyanı ile birlikte değerlendirildiğinde, sanık …’ın bu senedi, sanık …’ın bilgisi ve rızası dışında düzenleyip düzenlemediği hususunda tereddüt oluştuğundan bu senet bakımından da sanık …’ın resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtlarla ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenler ile sanık … hakkında her iki senet hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
2. Kabule göre de;
a) Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.04.2014 tarihli 2013/11-397 Esas ve 2014/202 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5237 sayılı Kanun’un “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen ve belgenin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ile kamu güveninin sarsıldığı kabul edilerek suç sayılıp yaptırıma bağlanan “belgede sahtecilik” suçunun hukuki konusunun kamu güveni olduğu, suçun işlenmesi ile kamu güveninin sarsılması dışında, bir veya birden fazla kişi de haksızlığa uğrayıp, suçtan zarar görmesi halinde dahi, suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğuna dair kabulünün etkilenmeyeceği, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekeceği ve bir suç işleme kararının icrası kapsamında 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesinde, “değişik zamanlarda” denilmesi ve aynı anda işlenen eylemlerde zincirleme suça ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı ve sanığın suça konu senetlerin arkasındaki ciranta imzasını atarak verdiği yönündeki ikrarı, dosya kapsamında suça konu senetlerin değişik zamanlarda verildiğine dair delil bulunmaması mahkemece de senetlerin aynı anda katılana verildiğinin kabulü karşısında; 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesi uyarınca zincirleme suç koşullarının oluşmadığı, eylemin bir bütün olarak tek bir resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu, ancak belge sayısının 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi uyarınca temel cezanın tayininde nazara alınması gerektiği gözetilmeden, sanığın aynı suç işleme kastıyla farklı zamanlarda zincirleme şekilde suç işlediğinin kabulü ile temel cezanın 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca artırılması suretiyle fazla ceza tayini hukuka aykırı bulunmuştur.
b)5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması bozmayı gerektirmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle İzmir 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.10.2015 tarihli ve 2014/749 Esas, 2015/492 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
28.09.2023 tarihinde karar verildi.
Yz.İşl.Md.Y. A.D