Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2021/11701 E. 2023/7962 K. 06.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/11701
KARAR NO : 2023/7962
KARAR TARİHİ : 06.11.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/844 E. 2015/1469 K.
SUÇLAR : Resmi belgede sahtecilik, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama, bozma

Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir oldukları, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
… 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.11.2015 tarihli ve 2015/844 Esas, 2015/1469 karar sayılı kararı ile sanık hakkında;
1. Resmi belgede sahtecilik suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 204 üncü maddesinin birinci fıkrası, 62, 53 ve 58 inci maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine,
2. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 268 inci maddesinin atfıyla 267 nci maddesinin birinci fıkrası, 62 ve 58 inci maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine,
Karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz isteği; pişmanlık duyduğuna ve beraatini talep ettiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Mahkemece; hakkında yakalama kararı bulunun ve cezaevi firarisi olan sanığın, kimliğini kontrol etmek isteyen kolluk görevlilerine suça konu H.K.nin kimlik bilgilerine göre tamamen sahte olarak düzenlenen ve aldatma kabiliyeti bulunan sürücü belgesini ibraz ettiği, kolluk görevlilerinin H.K. ismiyle yaptıkları araştırmada bu kişinin arama kaydı olduğunu tespit ettikleri, yakalandığını anlayan sanığın gerçek kimliğini açıklayıp sahte sürücü belgesini Halkalı’da yaptırdığını itiraf ettiği, belge hakkında yapılan kriminal incelemede, tamamen sahte olarak hazırlanıp düzenlendiği ve yapılan sahteciliğin ilk nazarda ve kolaylıkla fark edilemeyecek nitelikte olduğu, aldatma kabiliyetini haiz olduğunun tespit edildiği, bu şekilde atılı suçları işlediğinden cezalandırılmasına karar verilmiştir.
2. Sanığın üzerine atılı suçlamaları ikrar ettiği belirlenmiştir.
3. Kolluk güçlerince tanzim olunan tutanaklar, suça konu sürücü belgesinin aslı ve örnekleri, İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün uzmanlık raporu, sanığın nüfus ve adlî sicil kayıtları dava dosyasında mevcuttur.

IV. GEREKÇE
A. Resmi Belgede Sahtecilik Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
1. Mahkemenin gerekçesine olay ve olgular kısmının (1) numaralı paragrafında yer verildiği üzere mahkûmiyet hükmünün kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmediğinden hükümde hukuka aykırılık bulunmamış; 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin uygulamasında Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir.
Ancak, tekerrüre esas olduğu belirtilen Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/319 Esas ve 2012/1110 Karar sayılı ilamında birden fazla suça ilişkin mahkûmiyet hükümleri bulunması nedeniyle ilamdaki en ağır ceza olan genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan verilen 2 yıl hapis cezasının tekerrüre esas alınması ve suça konu belge aslının dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırı bulunmuş ise de, bu hususlar Yargıtay tarafından düzeltilmiştir.
B. Başkasına Ait Kimlik Veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
5237 sayılı Kanun’un 268 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşabilmesi için, işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılarak soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin kimlik bilgileri verilen mağdur hakkında yapılmasına neden olunması gerekir. Bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması, verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması halinde 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, bir resmi belge düzenlenmemiş olması halinde ise 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun (5326 sayılı Kanun) 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak” kabahati oluşur. Somut olayda, aranan şahsın sanığın kendisi olduğu, yakalanmamak için başka isme düzenlenmiş sahte sürücü belgesini kullandığı, kimlik bilgilerini kullandığı gerçek kişiyi ise işlemediği bir suçun faili olarak göstermediği anlaşıldığından, 5237 sayılı Kanun’un 268 inci maddesinde düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun; sanığın kimlik bilgilerini kullandığı şahıs adına düzenlenmiş bir belge bulunmaması karşısında da resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı, sanığın eyleminin 5326 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen “kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak” kabahatini oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
A. Resmi Belgede Sahtecilik Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünün (A) kısmında açıklanan nedenlerle … 55. Asliye Ceza Mahkemesinin, 17.11.2015 tarihli ve 2015/844 Esas, 2015/1469 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasının tekerrür hükümlerinin uygulandığı paragrafındaki “Sanık hakkında Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/319-2012/1110 E-K sayılı…” ifadesinden sonra gelmek üzere “…genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan verilen 2 yıl hapis cezasına ilişkin…” ibaresi eklenerek paragrafın devamındaki ifadenin bu ibareye teselsül ettirilmesi, yine, hüküm fıkrasının ilgili yerine “Suça konu sürücü belgesi aslının dosyada delil olarak saklanmasına,” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

B. Başkasına Ait Kimlik Veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünün (B) kısmında açıklanan nedenlerle … 55. Asliye Ceza Mahkemesinin, 17.11.2015 tarihli ve 2015/844 Esas, 2015/1469 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında öngörülen idari para cezasının miktarına göre, aynı Kanun’un 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 27.04.2015 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta 1412 sayılı Kanun’un 322 ve 5326 sayılı Kanun’un 24 üncü maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, 5326 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,06.11.2023 tarihinde karar verildi.