Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2021/11116 E. 2022/3320 K. 02.03.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/11116
KARAR NO : 2022/3320
KARAR TARİHİ : 02.03.2022

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 10.04.2007 tarih, 2007/78 Esas ve 2007/85 Karar sayılı “Hüküm tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 331. maddesinin 1. fıkrasında: ceza işlerini gören makam ve mahkemelerin her yıl Temmuz ayının yirmisinden Eylül ayının birine kadar tatil olunacağı, 2. fıkrasında: anılan makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri belirtilmiş, 4. fıkrasında ise: adlî tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı ifade edilmiştir. Bu düzenlemelere göre, adlî tatil içinde görülebilen işler yönünden 4. fıkra hükmü uygulanmayacak, bu tür dava ve işlerle ilgili süreler adlî tatil içinde de işleyecektir. Sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, adlî tatil içinde görülemeyen dava ve işlerle ilgili kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adlî tatil içinde sona ermesi gerekir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın, süre, adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır. Öte yandan, adlî tatilde görülemeyen davalarla ilgili kararların, adlî tatile rastlayan dönemde tebliği geçerlidir. Ancak adli tatilde süre işlemeyeceği için, bu durumda mehil adlî tatilin bitiminden itibaren başlayacaktır.” şeklindeki kararı göz önünde bulundurularak somut olay değerlendirildiğinde; yargılaması adlî tatil içinde yapılamayan bir davaya ilişkin gerekçeli karar 21.07.2016 tarihinde sanığa tebliğ edilmiş, sanık tarafından da 29.07.2016 tarihinde hüküm temyiz edilmiştir Adlî tatil içinde süre işlemeyeceğinden, yedi günlük temyiz süresinin adlî tatilin bittiği tarihten itibaren hesaplanması gerekir. Bu durumda, sanığın temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldığından tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanığın diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
1) Suç tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nin 688. (6102 sayılı Kanunun 776.) maddesinin 5 ve 6. fıkraları uyarınca senet metninde bulunması gerekli zorunlu unsurlardan olan “kime ve kimin emrine ödenecek ise onun ad ve soyadının” bulunmaması halinde senedin özel belge niteliğinde olacağı nazara alındığında; dosyada mevcut suça konu senet fotokopisinden senet üzerinde lehtarın adının bulunmadığının anlaşılması karşısında; suça konu senet aslının duruşmaya getirtilip incelenerek, zorunlu unsurları taşıyıp taşımadığı değerlendirilip, zorunlu unsurları taşımaması halinde eyleminin 5237 sayılı TCK’nin 207. maddesi uyarınca özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden ve denetime olanak verecek biçimde senet aslı dosya içerisinde bulundurulmadan yazılı şekilde resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
2) 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 02.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.