Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2021/10281 E. 2023/7929 K. 02.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/10281
KARAR NO : 2023/7929
KARAR TARİHİ : 02.11.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/635 E., 2015/849 K.
SUÇLAR :Resmi belgede sahtecilik, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet, beraat
TEMYİZ EDENLER : Cumhuriyet Savcısı, sanık
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama, idari para cezası verilmesine yer olmadığı

Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir oldukları, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteklerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Aliağa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.11.2015 tarihli ve 2015/635 Esas, 2015/849 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında;
1.Resmi belgede sahtecilik suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 204 üncü maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü, 58 inci maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infazı ile infazdan sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına,
2. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca beraatine karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Sanığın temyiz isteği; hükmü temyiz ettiğine ilişkindir.
2. Cumhuriyet savcısının temyiz isteği;resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulurken gerekmediği halde teşdit uygulanması ve eylemin resmi belgede sahtecilik ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarını oluşturduğu, bu suçlardan fikri içtima uygulanarak cezalandırılması gerekirken yalnızca resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırıldığı gerekçeleriyle bozulması talebine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Başka suçtan aranan sanığın kullandığı araç ihbar üzerine durdurulduğunda sanığın görevli polislere Cumhur Cıvıldak adına düzenlenmiş, üzerine kendi fotoğrafı bulunan nüfus cüzdanını ibraz ederek resmi belgede sahtecilik ve başkasının kimlik bilgilerini kullanma suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
2. Sanık soruşturma aşamasında alınan beyanında; aranması olduğu için kardeşi adına nüfus cüzdanı yaptırıp kullandığını; kovuşturma aşamasında alınan beyanında ise polislere kimlik ibraz etmediğini, kendisini Cumhur olarak tanıtmadığını, üst aramasında Cumhur adına düzenlenmiş nüfus cüzdanının bulunduğunu beyan etmiştir.
3. 21.02.2015 tarihli olay ve yakalama tutanağında; sanığın Cumhur Cıvıldak olarak emniyete getirildiği, emniyette tanınması üzerine ısrarla gerçek kimliği sorulunca … olduğunu beyan ettiği belirtilmiştir.
4. 23.02.2015 tarihli uzmanlık raporuna göre; nüfus cüzdanının tamamen sahte olduğu ve iğfal kabiliyetine haiz olduğu tespit edilmiştir.
5. Suça konu nüfus cüzdanı duruşmaya getirtilip incelenmiş, yapılan gözlemde fotoğraf üzerinde soğuk mühür izinin bulunduğu gözlemlenmiştir.

6. Mahkemece, resmi belgede sahtecilik suçunun sübut bulduğu kabul edilerek sanığın mahkumiyetine, başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan ise beraatine dair temyize konu hükümler kurulmuştur.

IV. GEREKÇE
A. Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hüküm yönünden;
1. 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür
2. Sanık savunması, bilirkişi raporu, tutanaklar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın mahkûmiyetine karar veren mahkemenin takdir ve kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş; Mahkemenin sanık hakkında alt sınırdan uzaklaşarak ceza tayin etmesine ilişkin gerekçesi yeterli ve hukuka bulunmuş; Cumhuriyet savcısı ve sanığın temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
3. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, Cumhuriyet savcısı ve sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir. Ancak;
4. Sanık hakkında kurulan hükümde, Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülen, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 tarih ve 2013/8-51/304 sayılı ilamında açıklandığı üzere, birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde bunlardan en ağırının esas alınması ve hükümde açıkça gösterilmesi gerektiği gözetilmeden infazda tereddüt doğuracak biçimde tekerrüre esas hükmün hükümde gösterilmemesi hususu isabetli bulunmamıştır.
B. Başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan hüküm yönünden;
5237 sayılı Kanun’un 268 inci maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması, aynı Kanun’un 267 nci maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan iftira suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun (5326 sayılı Kanun) “Kimliği bildirmeme” başlığını taşıyan 40 ıncı maddesinin birinci fıkrası ise “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmünü haiz olup, bu kabahat fiili ile 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığıdır. Kamu görevlisinin, görevi nedeniyle resmi belge düzenlendiği sırada yalan beyanda bulunulması hâlinde 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesi uygulanacaktır.
Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için, kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak sorması durumunda, kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunulması hâlinde 5326 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca idari para cezası verilmesi gerekli olacaktır.

Açıklamalar ışığında somut olayda; sanığın beyan ettiği sahte kimlik bilgilerine istinaden düzenlenmiş herhangi bir belge bulunmadığından sanığın eyleminin 5326 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak kabahatini oluşturacağının gözetilmemesi nedeniyle hükümde hukuka aykırılık bulunmuştur.

V. KARAR
1.Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hüküm yönünden;
Gerekçe bölümünde (A) bendinin 4 numaralı paragrafında açıklanan nedenle Aliağa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.11.2015 tarihli ve 2015/635 Esas, 2015/849 Karar sayılı kararına yönelik sanık ve Cumhuriyet savcsının temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hüküm fıkrasının B bendinin beşinci paragrafının çıkarılarak yerine “Sanığın, … 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.09.2007 tarihli 24.12.2012 tarihinde kesinleşen ve 22.09.2013 tarihinde infaz edilen 2007/340 Esas, 2007/547 Karar sayılı ilamı ile hükmolunan 10 ay hapis cezasına ilişkin hükümlülüğünün tekerrüre esas olduğu anlaşılmakla, TCK’nin 58/6-7. maddeleri uyarınca verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle hükmün, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2. Başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan hüküm yönünden;
Gerekçe bölümünde (B) bendinde açıklanan nedenlerle Aliağa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.11.2015 tarihli ve 2015/635 Esas, 2015/849 Karar sayılı kararına yönelik Cumhuriyet savcısının temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle, BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında öngörülen idari para cezasının miktarına göre, 5326 sayılı Kanun’un 20 inci maddesinin ikinci fıkrasında (c) bendinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 20.02.2015 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta 1412 sayılı Kanun’un 322 inci ve 5326 sayılı Kanun’un 24 üncü maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, 5326 sayılı Kanun’un 20 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

02.11.2023 tarihinde karar verildi.