Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2021/10171 E. 2021/7494 K. 29.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/10171
KARAR NO : 2021/7494
KARAR TARİHİ : 29.09.2021

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5464 Sayılı Kanuna muhalefet

Bozmaya uyularak yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirilerek fiilin sanık tarafından işlendiğinin tespit edildiği, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezanın kanuni takdir sınırlarında uygulandığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanık müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden hükmün ONANMASINA, 29.09.2021 tarihinde Yargıtay üyesi …’ın eylemin tefecilik suçunu oluşturduğundan bozulması yönündeki karşı oyu ile oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY

Sanık hakkında sahte fatura düzenlemek ve tefecilik yapmak suçlarından kamu davası açıldığı ve 15.04.2014 tarihli karar ile atılı suçlardan dolayı sanığın mahkumiyetine karar verildiği verilen kararın temyizi üzerine Dairemizce sahte fatura düzenlemek suçlarından kurulan hükümlerin onanmasına; tefecilik suçundan kurulan hüküm yönünden ise oy çokluğu ile eylemin hem TCK nın 241 ve hem de 5464 sayılı Kanunun 36 maddesinde yazılı suçları oluşturduğu ancak TCK nın 44 maddesi ve özel normun önceliği ilkesine göre 5464 sayılı kanun 36 maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiğine ilişkin bozması üzerine bozmaya uyularak sanık hakkında tefecilik suçundan açılan davada 5464 sayılı kanunun 36 maddesi gereğince mahkumiyetine karar verildiği olayda sayın çoğunluğun 5464 sayılı kanunun 36 maddesi uyarınca mahkumiyetine ilişkin hükmün onanması yönündeki görüşüne katılmak mümkün bulunmamıştır, zira;

5237 sayılı Türk Ceza Kanununda gerçek içtima kuralının benimsenmesi nedeniyle “Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza” söz konusu olup, bu husus Adalet Komisyonu raporunda da “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimai bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise TCK’nın “Suçların içtimai” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44 (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir. Suçun kanuni tanımı bağlamında fiil ya da hareketin doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliği esas alınmak suretiyle fiil değerlendirilerek hukuki nitelendirilmeye gidilmelidir.
TCK’nin 241. maddesinde yazılı tefecilik suçu “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verme fiilinin tamamlanması ile oluşur. 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinde yazılı suç ise kendisine veya başkasına yarar sağlamak amacıyla gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemek veya bu belgelerde ne surette olursa olsun tahrifat yapılması ile oluşacaktır.
Tefecilik suçu ve 5464 sayılı kanunun 36 maddesine aykırılık suçları birbirinden farklı ve bağımsız fiillerle işlenebilen suçlardır.
Somut olayda kazanç elde etme amacıyla ödünç paranın sanık tarafından ödünç para verilen kişinin hakimiyet alanına aktarılması ile tefecilik suçu vücut bulmuştur. Tefecilik suçu yönünden ödünç verilen paranın geri dönüşünün garanti altına alınması bu suçtan bağımsızdır. Somut olayda sanık tefecilik suçuna konu kazanç elde etme amacıyla verdiği ödünç nakit paranın geri dönüşünü garanti altına almak amacıyla POS cihazı ile ödünç nakit para ödediği kişilerin kredi kartlarından çekim yapmak suretiyle gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek suretiyle tefecilik eyleminden ayrı ve bağımsız ikinci bir eylemde bulunmuştur ki bu eylem 5464 sayılı kanunun 36. Maddesine aykırılık suçunu da oluşturabilecektir. Ancak bu suç nedeniyle açılmış bir dava bulunmamaktadır. Tefecilik suçu ve 5464 sayılı kanunun 36 maddesinde yazılı suçlar bileşik suç olmadığı gibi suç normu farklı ve birbirinden bağımsız olması nedeniyle özel norm genel norm ilişkisinden de söz edilemeyecektir. Kaldı ki farklı kasıtlar altında oluşan sanığın bir den fazla suç teşkil eden eylemlerine TCK ’nın 44 maddesinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Yine olayda TCKnın 43 maddesininde uygulanma koşulu yoktur.
Somut olayda sanık hakkında tefecilik suçlarından dava açılmış olduğu gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenleme eylemi nedeniyle sanık hakkında açılmış bir dava bulunmaması karşısında somut olayda tefecilik suçununun oluşacağı görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun 5464 sayılı Kanunun 36 maddesine aykırılıktan kurulan hükmün onanması düşüncesine iştirak edilememiştir.