Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2020/894 E. 2020/4805 K. 22.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/894
KARAR NO : 2020/4805
KARAR TARİHİ : 22.09.2020

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

1-Dairemizin 14.01.2019 tarih ve 2017/12152 Esas sayılı bozma ilamının 1 nolu bendinde “…. usulüne uygun olarak tebligat yapıldıktan sonra hükmün açıklanması gerektiği halde bu hususa riayet edilmeden yokluğunda hüküm açıklanarak savunma hakkının kısıtlanması” şeklinde karar verilmesine rağmen, bozma sonrası hükmün açıklanmasına ilişkin duruşma tebligatının ilk olarak sanığın sorguda bildirdiği ve bozma ilamında belirtilen adrese çıkarıldıktan sonra, UYAP kayıtlarında mernis adresi olarak gözüken ve mahkemenin 14.03.2019 tarihli duruşmasında da MERNİS sisteminde kayıtlı adres olarak belirtilen “… Mah. … Sok. No: …/A İç kapı No: … ,…/Antalya” adresine tebliğ işleminin Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine aykırı yapıldığı, bu hali ile hükmün açıklanmasına ilişkin tebliğ işleminin usulsüz olduğu, gereği yerine getirilmeyen bozma ilamına uyulup uyulmadığına dair bir karar da verilmeyerek savunma hakkının kısıtlanması,
2-Kabule göre; Dairemizin yukarıda bahsi geçen bozma ilamında da belirtildiği üzere, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince halen uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 326/son maddesi uyarınca bozmadan önce verilen 04.07.2014 tarihli hükmün yalnızca sanık tarafından temyiz edilmiş olması nedeni ile bu kararda sanık hakkında uygulanan erteleme hükmünün kazanılmış hak teşkil ettiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.09.2020 tarihinde hükmün açıklanma koşullarının oluştuğuna dair ön sorun yönünden Üye …’ın karşı oyu ile oy çokluğu ile diğer yönlerden ise oy birliği ile karar verildi.

EK GEREKÇE

Dairemizin 22/09/2020 tarih, 2020/894 Esas, 2020/4805 Karar sayılı çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerden katılmıyorum.
Sanığın, 5237 sayılı TCK’nin 204/1, 62/1, 53/1-2-3. maddeleri gereğince 1 Yıl 11 Ay 10 Gün Hapis Cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanması suretiyle kurulan Tatvan 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14/03/2019 tarih 2019/176 Esas, 2019/465 Karar sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında aynı mahkemece 18/01/2013 tarih 2012/71 Es., 2013/32 Kr. sayıyla verilen hükmün CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında Antalya 12. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 06/03/2014 tarih 2013/836 Esas, 2014/188 Karar sayı ile TCK’nin 86/2, 3-a, 62, 52/2. maddeleri uyarınca doğrudan 3.000 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükme istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Oysa aynı kararda sanık hakkında TCK’nin 106/1-1. cümlesi ile aynı yasanın 62 ve 51. maddeleri uyarınca 5 Ay erteli hapis cezasınında verildiği görülmektedir. Temyiz incelemesine konu (tehdit suçundan verilen mahkumiyet) kararının ilgili dairesinde aşamalarda yürürlüğe giren ve uzlaştırmanın kapsamını genişleten CMK’nin 253. maddesi uyarınca bozulduğu UYAP üzerinden yapılan incelemeden anlaşılmaktadır. Dolayısı ile hem tehdit hem hakaret suçlarının beraberce uzlaştırma işlemine tabi tutulması mümkündür. Sonucuna göre sanığın deneme devresi içinde işlemiş olduğu yeni suçlarından dolayı hükmün açıklanma şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmelidir.
Hal böyle iken (yani temyiz incelemesine konu erteli mahkumiyet kararının kesinleşmesi beklenmeden) kesin olarak verilen adli para cezasına istinaden hükmün açıklanması koşulları oluşmamıştır.
Kesin olarak verilen hükümlerin olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesinde güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeplerle anılan mahkeme kararının öncelikle hükmün açıklanma koşullarının bulunmadığı sebebi ile bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun (hükmün açıklanma koşullarının oluştuğu yönündeki) bozma görüşüne ek gerekçe ile katılmıyorum. 22.09.2020