Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2020/3349 E. 2021/7576 K. 30.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/3349
KARAR NO : 2021/7576
KARAR TARİHİ : 30.09.2021

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı yanlış yorumlanarak, 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin uygulanmaması isabetsizliğinin infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirilerek fiillerin sanık tarafından işlendiğinin tespit edildiği, suçların vasıfların doğru biçimde belirlendiği, cezaların kanuni takdir sınırlarında uygulandığı tüm dosya kapsamında anlaşılmakla, sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nin 302/1. maddesi uyarınca temyiz isteminin ESASTAN REDDİNE, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesine gönderilmesine, 30.09.2021 tarihinde Başkan …’in karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz incelenmesine konu olan somut olayda; 25.12.2015 tarihinde … tarafından yapılan inceleme üzerine gerçekleşen eylemde; sanık … Dışkapı Vergi Dairesinin 5090511258 vergi kimlik numaralı vergi mükellefiyetliliğini tesis ederek, vergi mükellefiyetinin avantajları ile 2010, 2011, 2014, 2015 yıllarında gerçek bir mal teslimine dayanmaksızın komisyon karşılığı sahte fatura düzenleme, defter ve belgeleri gizleme suçlarından her takvim yılından ayrı ayrı üç kez mahkumiyet hükmünün onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
TCK’nin ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde 213 sayılı VUK 359. maddesinde düzenlenen kaçakçılık suç ve cezalarına ilişkin maddede veya Vergi Usul Kanunun bu konuda her takvim yılının ayrı bir suç olacağına dair yasal düzenlemenin bulunmaması, mali denetimlerin idarenin denetim esasına ve dönemlerine göre re’sen veya başka soruşturma gereği yapılmış olması, sanığın üzerine atılı sahte fatura düzenleme, defter ve belgeleri gizleme eylemlerinden başlatılan soruşturma geçmiş yıllara ilişkin yapılan denetim, tespit ile mütalaa verildiği, bu tarihten öncesinde sanığın suç işleme iradesinin ne zaman başladığı, devam ettiği veya hukuki kesinti olup olmadığına bakılmaksızın hazırlanan vergi değerlendirme raporu ve mütalaa ile Cumhuriyet savcılığına kamu davası açıldığı dikkate alındığında, dosya içeriğinde sanığın suç işleme iradesinin belirgin dönemlerde gerçekleştiğine dair sanık aleyhine herhangi bir delil bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde;
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun, sahte fatura düzenleme, defter ve belgeleri gizleme suçlarında suçların oluşumu bakımından her takvim yılının ayrı suç oluştuğuna ilişkin yasal düzenlemenin bulunmaması işletmenin mahiyetine göre tebliğlerle birden çok beyanname dönemini idarenin her zaman tespit edebileceği, beyanname döneminin vergi düzeni ve sistematiği açısından belirlenmiş olması sanığın “suç işleme iradesinin” idarenin beyanname dönemini belirleyen tebliğlerle belirlenemeyeceği, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında ve Doktrinin kabulüne göre de “suç işleme kararını” tespit etmek için sanığın baştan itibaren yaptığı bir plan dahilinde hareket etmesi gerektiği, sanığın yukarıda belirlenen vergi mükellefiyeti ile belirtilen aleyhe fiili ve hukuki kesinti olduğunun belirlenmediği Türk Ceza Kanunu genel hükümlerine göre sanığın kastının ve suç işleme iradesinin değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda sanığın birden fazla takvim yılı içerisinde gerçekleştiği iddia edilen eylemlerinin; dosya üzerinden hazırlanan vergi değerlendirme raporu, tarih ve mütalaa ile sanığın suç işleme iradesinin ne zaman yenilendiğinin veya kesildiğinin tespiti mümkün olmadığı geçmişe yönelik yapılan inceleme ile Türk Ceza Kanununun suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olarak her takvim yılı için ayrı suç kabul edilmesinin mümkün olamayacağından, Türk Ceza Kanununun 43. maddesinde belirlenen zincirleme suç hükmü uygulanması gerektiğinden, sanık hakkında 2010, 2011, 2014, 2015 yıllarına ilişkin iki kez mahkumiyet hükmü kurulmasına ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 30.09.2021