Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2019/8140 E. 2022/18426 K. 02.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/8140
KARAR NO : 2022/18426
KARAR TARİHİ : 02.11.2022

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

5271 sayılı CMK’nin 231/8-son cümlesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 11.03.2010 tarihinden, denetim süresi içinde ikinci suçun işlendiği 29.06.2013 tarihine kadar dava zamanaşımının durduğu gözetilerek ve hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçların, TCK’nin 86/2. maddesi uyarınca hükmolunan basit yaralama suçu ile aynı Kanunun 106/1-2.cümle maddesi uyarınca hükmolunan basit tehdit suçu olduğu; 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 254. maddesi “uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir” şeklinde değiştirilmiş ise de, 5237 sayılı TCK’nin 86/2. ve 106/1-2. cümle maddelerinde düzenlenen suçların değişiklikten önce de uzlaşma kapsamında olduğu ve iddianamede müştekinin uzlaşmak istemediğini beyan ettiğinin belirtildiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.10.2018 tarihli, 2018/4-394 Esas ve 2018/478 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı CMK’nin 253/18 maddesi gereği “uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez” hükmü karşısında, yeniden uzlaşma yoluna gidilemeyeceği anlaşılmakla yapılan incelemede;
1)Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3, 5271 sayılı CMK’nin 34 ve 230. maddeleri gereğince mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine imkan sağlayacak biçimde açık ve gerekçeli olması, gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılıp değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi, bu delillere göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği, yine belgede sahtecilik suçlarında aldatıcılık niteliğinin bulunup bulunmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu ve suça konu belgelerin aldatma niteliği yönünden bir değerlendirme yapılmadığı da göz önüne alınarak;
Öncelikle suça konu belgelerin duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle, özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan sonra aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi ve denetime olanak sağlayacak şekilde dosya içinde bulundurulması gerektiği, hakkında beraat kararı verilip kesinleşen sanık … ile sanık …’ın atılı eylemi kendilerinin gerçekleştirmediklerini beyan etmeleri ve aracın sanık …’da yaklanması dışında atılı suçu sanık …’ın gerçekleştirdiğine dair delillerin neler olduğu, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması gerektiği halde aracın sanığın kullanımında yakalanması gerekçe gösterilerek hakkında mahkumiyet hükmü kurulması,
2)Kabule göre;
a)Adli emanette bulunan plakaların da dosyada delil olarak saklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
b)5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 02.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.