YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/5043
KARAR NO : 2022/16643
KARAR TARİHİ : 20.10.2022
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
…
…
A) Sanık … hakkında “2008, 2009, 2010, 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçundan verilen beraat hükümlerine yönelik katılan vekilinin temyizinin incelenmesinde:
Mükellef şirketin ortağı olan sanık hakkında “2008, 2009, 2010, 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; mahkemece her ne kadar sanık …’ın şirket yönetimine iştirak ettiğine ve fatura düzenlediğine dair yeterli delil elde edilemediğinden bahisle beraat kararı verilmiş ise de, sanığın savunmasında, sanık …’un kendisine şirketin % 10 hissesini vereceğini söylediğini, karşılığında para vermediğini, şirketin medikal malzemelerin alım satım işi yapacağını, kendisinin de pazarlamacı olarak çalışacağını, şirket yetkilisi …’in muhasebecilik yaptığını, düzenlenen faturalar ile ilgisinin olmadığını, diğer sanık …’in düzenlemiş olabileceğini ifade etmesi, diğer sanık …’in 2011 yılında cezaevinde olduğu dönemde şirket adına fatura düzenlenmeye devam edilmesi, yine sanık …’ın üç farklı şirkette yöneticilik ve ortaklık vasfının bulunması karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi bakımından;
1- Sahte olduğu iddia olunan faturaların asıllarının, bu faturaları kullanan mükelleflerden veya bu mükelleflerin ve mükellef şirketin bağlı bulunduğu Vergi Dairesi Başkanlıklarından sorulmak suretiyle getirtilip, yine şirketin kuruluş işlemleri sırasında imzalanan belgeler ile yoklama fişi, matbaa basım formu vb. evrakların temin edilip sanık …’a gösterilerek yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulması, kendisine ait olmadığını söylemesi halinde; faturalarda ve diğer belgelerde yer alan yazı ve imzaların sanığa aidiyeti hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması,
2- Faturalardaki yazı ve imzaların sanık …’a ait olmadığının anlaşılması halinde ise;
a) Faturaları kullandığı belirlenen mükellefler hakkında karşıt inceleme raporu düzenlenip düzenlenmediğinin ilgili vergi dairesinden sorulması, düzenlenmiş ise onaylı örneklerinin getirtilmesi,
b) Aynı mükellefler hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, dava açılmış ise dosyalarının getirtilip incelenerek ilgili belgelerin onaylı örneklerinin dosyaya alınması,
c) Faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişilerin tanık sıfatıyla duruşmaya çağrılarak CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatıldıktan sonra sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıkları, sanık …’ı tanıyıp tanımadıkları ve faturaların düzenlenmesi konusunda sanığın bir iştirakinin bulunup bulunmadığının sorulması,
3- Şirket adına KDV beyannamelerinin yoklama fişinde adı geçen muhasebeci … tarafından mı yoksa başka bir kişi tarafından mı verildiğinin araştırılması, … ya da başka muhasebeci tarafından verildiğinin anlaşılması halinde açık kimlik ve adres bilgileri tespit edilip, gerektiğinde hem beyannameleri veren muhasebeci hem de yoklama fişinde adı geçen …’ın duruşmaya çağrılarak CMK’nin 46 ve 48. maddeleri gereğince çekinme hakkı hatırlatıldıktan sonra sanık …’ı tanıyıp tanımadıkları, suça konu faturaların kim tarafından getirildiğinin sorulması,
4- Sanık …’ın 17.01.2011 ve 11.08.2011 tarihleri arasında giriş yaptığı ortağı ve yetkilisi olduğu diğer şirketlerin de kuruluş yapısı, ortaklık durumu, faaliyette olup olmadıkları, olumsuz rapor veya tespitlerin bulunup bulunmadığının ilgili vergi dairelerinden sorulması, özellikle suç işlemek, diğer bir deyişle sahte fatura ticareti yapmak amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiği tespit edilen şirketlerin ortak ve yönetici pozisyonunda bulunan kişilerin cezai sorumluluğu belirlenirken de, tüzel kişilerde sorumluluğun kanuni temsilciye ait olduğu kuralından hareketle suçun şekli sorumlusunun değil, etkin soruşturma ve kovuşturma sonucu ortak/yönetici sıfatlarına bakılmaksızın bu kişilerin suçun oluşmasında rolü olup olmadığına göre belirlenmesi gerektiği hususu da dikkate alınarak, toplanan tüm deliller değerlendirilip, suçun sübutu halinde; 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7394 sayılı Kanun’un 4 ve 5. maddeleriyle değişik 213 sayılı Kanun’un 359 maddesinin 3,4,5 ve 6. fıkra hükümleri uyarınca 5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi de gözetilerek öncelikle lehe Kanun’un tespit edilip uygulama yapılması ve her iki Kanunla ilgili uygulamanın gerekçeleriyle birlikte denetime olanak verecek şekilde ayrıntılı olarak kararda gösterilmesi suretiyle sanıkların hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
B) Sanık … hakkında “2008, 2009, 2010, 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik sanığın temyizinin incelenmesine gelince;
Hükümlerden sonra, 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7394 sayılı Kanun’un 4 ve 5. maddeleriyle değişik 213 sayılı Kanun’un 359 maddesinin 3,4,5 ve 6. fıkra hükümleri uyarınca 5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi de gözetilerek öncelikle lehe Kanun’un tespit edilip uygulama yapılması ve her iki Kanunla ilgili uygulamanın gerekçeleriyle birlikte denetime olanak verecek şekilde ayrıntılı olarak kararda gösterilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … ile katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, belirtilen sebeplerle beraat hükümleri ile diğer yönleri incelenmeyen mahkumiyet hükümlerinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 2008 ve 2009 yıllarına ilişkin kurulan beraat ve mahkumiyet hükümleri yönünden Başkan Vekili …’ın kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiğine yönelik karşı oyu ve oy çokluğuyla, diğer hükümler yönünden oy birliğiyle 20.10.2022 tarihinde karar verildi.
(Karşı Oy)
Yz.İşl.Md. – …
KARŞI OY GEREKÇESİ
Dairemizin yukarıda esas ve karar numaraları belirtilen 20.10.2022 tarihli, ilamındaki hükümlerin tamamının bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerle kısmen katılmıyorum.
Sayın çoğunlukla ortaya çıkan aykırılığın konusu her biri bağımsızlığını koruyan ancak zincirleme şekilde işlenen suçlar yönünden zaman aşımının ayrı ayrı mı yoksa son işlenen suç tarihinden geriye doğru (zincirdeki suçların tamamını kapsayacak şekilde) bir bütün olarak mı hesaplanacağına ilişkindir.
İnceleme konusu yerel mahkeme kararında sahte fatura düzenleme eylemleri ile ilgili olarak sanık hakkında birden fazla takvim yılına (2008, 2009, 2010, 2011, 2012 takvim yılları) ilişkin ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulduğu anlaşılmaktadır.
Zincirleme suç hükümlerini düzenleyen TCK’nin 43/1. maddesine göre; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.”
Zamanaşımının hesaplama yöntemini düzenleyen TCK’nin 66/6. maddesine göre; “… zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden… işlemeye başlar.”
Yerel mahkemece sanığın birden fazla takvim yılına ilişkin sahte belge düzenleme suçlarından ayrı ayrı mahkumiyetine dair hüküm kurulmuş olup, inceleme tarihi itibariyle bazı takvim yılına ilişkin suçlardan açılan kamu davalarının yasada öngörülen olağanüstü zamanaşımı süresinin dolmuş olması sebebiyle TCK’nin 66/1-e ve 67/4. maddeleri uyarınca düşürülmesi zorunludur.
Sanığa atılı sahte belge düzenleme suçuna öngörülen olağan zamanaşımı süresi TCK’nin 66/1-e maddesine göre 8 yıl, olağanüstü zamanaşımı süresi ise TCK’nin 67/4 maddesine göre 12 yıldır.
TCK’nin 43/1. maddesindeki düzenlemeye göre zincirleme suçlar aynı suç işleme kararı ile işlenmiş olmasına rağmen her biri bağımsızlığını korumaktadır. Buna karşılık bağımsızlığı koruyan suçlara tek bir ceza verilmesi, ancak bu cezanın artırılarak uygulanması benimsenmiştir. Dolayısıyla zincirleme suç kurumu sanık lehine bir düzenlemedir. Zincirleme olarak işlenen her bir suç bağımsızlığını koruduğu içinde birbirinden bağımsız olarak zamanaşımına uğraması gerekir. Diğer bir değişle zincirleme olarak işlenen suçlardan bazılarının zamanaşımına uğraması halinde bu suçların zincirden çıkarılması ve yalnızca zamanaşımına uğramayan suçların cezalandırılması gerekir. ( TANER, Fahri Gökçen, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, s.165; KUNTER, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, s.69; ayrıca TAŞDEMİR Kubilay, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, 2. Bası, Ocak 2015, s.134)
TCK’nin 66/6. Maddesindeki düzenleme zaman aşımının başlangıcının tespit açısından mahkemelere ışık tutan bir düzenlemedir. Diğer bir deyişle, yasa koyucu zincirleme şekilde işlenen suçlarda zamanaşımının zincirin hangi halkasından başlatılacağına ilişkin bir belirleme yapmaktadır. Esasen böyle bir düzenleme olmasaydı dahi suç teorisi gereği zamanaşımının zincirin en son halkasından başlatılması gereklidir.
Dolayısıyla kural olarak dava zamanaşımı süresi zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden itibaren başlarsa da bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda bu suçlar arasındaki zaman aralıkları net ve ayrı ayrı belirlenebilecek durumda ise zincirin halkasını teşkil eden suçlardan bir kısmının diğer suçlardan bağımsız olarak dava zamanaşımına uğraması mümkündür. TCK’nın 43/1. maddesinde fiillerin çokluğu korunurken cezanın birliği ilkesi benimsendiğine göre inceleme tarihi itibariyle zincirleme suçun halkalarına oluşturan suçlardan biri ve birkaçının zamanaşımına uğraması halinde bu suçlar bakımından düşme kararı verilmesi zorunludur. Çünkü TCK’nin 66/6. maddesi fiillerin çokluğunu ortadan kaldıran bir düzenleme değildir.
Bu açıklamalar ışığında inceleme tarihi itibariyle olağanüstü zamanaşımı gerçekleşen (sanıklar hakkında 2008, 2009 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından açılan) kamu davalarının düşürülmesi gerekir. Bu sebeplerle sayın çoğunluğun hükümlerin tamamının bozulması yönündeki düşüncesine katılmıyorum. 20.10.2022
…
11. Ceza Dairesi Üyesi