Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2019/11892 E. 2023/497 K. 08.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/11892
KARAR NO : 2023/497
KARAR TARİHİ : 08.02.2023

MAHKEMESİAsliye Ceza Mahkemesi

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteklerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. . 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.03.2015 tarihli ve 2014/549 Esas, 2015/317 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında özel belgede sahtecilik suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 116 ncı maddesinin ikinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca;
a) Belgede sahtecilik suçlarında, aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayini hakime ait olup, suça konu belge aslı duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle özellikleri duruşma tutanağına yazılarak gerekçeli kararda sahteciliğin aldatma niteliğini taşıyıp taşımadığı tartışılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması yasaya aykırı olduğundan,
b) Kabule göre de;
Özel belgede sahtecilik suçundan dolayı temel ceza belirlenirken, ” 5237 sayılı TCK.nun 207/1. maddesi gereğince” temel cezanın belirlenmesi gerektiği gözetilmeden; mahkemece hüküm fıkrasının “A-1” kısmında; “TCK’nin 116/2 maddesi uyarınca” denilmek suretiyle uygulama maddesinin yanlış yazılmış olması yasaya aykırı olduğundan, hükmün CMUK’nın 321 nci maddesi uyarınca bozulmasına karar verilmesi görüşünü içeren Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılan vekilinin temyizi ; sanığın üst sınırdan cezalandırılması gerektiğine ilişkindir.
B. Sanık müdafiinin temyizi; re’sen nazara alınacak nedenlerle hükmün bozulması istemine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Sanığın katılana olan borcunu ödememesi nedeniyle katılan tarafından sanığa . 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/360 Esas sayılı dosyasında alacak davası açıldığı, sanığın bu davada 11.07.2012 tarihinde “İbraname ve aynı zamanda Muafakatname ve Makbuzdur” şeklinde bir belge sunduğu, anılan belgenin sanık ile katılan arasında düzenlenen “Muafakatname” adlı belgeye ekleme yapmak suretiyle bu belgenin tahrif edilmiş şekliyle sunulmuş belge olduğunun iddia edildiği, . 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/360 Esas sayılı dosyasında “İbraname ve aynı zamanda Muafakatname ve Makbuzdur” başlıklı belgeye sonradan ekleme ve tahrifat yapılıp yapılmadığı hususlarında Adli Tıp Kurumu marifetiyle inceleme yaptırıldığı, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 30.12.2013 tarih 7123 numaralı raporuyla inceleme konusu belgede yazılardaki satırların başlangıç hizalarının birbiriyle uyumsuzlukları, satır sonlarındaki kelimelerin kesmeleri ve alt satıra sarkan devam kısımlarındaki uyumsuzluklar, metin içerisinde yazıların ebat farklılıkları, sonradan eklenen kısımlardaki eski yazıları ezmeme gayretiyle oluşan kaçınma arazları birlikte değerlendirildiğinde belgeye ilk düzenlemeden sonra eklemeler yapıldığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
2. Sanık, 08.01.2011 tarihli “muafakatname” başlıklı belgenin gerçeği yansıtmadığını, katılanın kendisi ile birlikte hazırladığı aynı tarihli belgenin içeriğindeki bazı yazıları silmek suretiyle soruşturma dosyasına sunduğu, gerçek olanın 08.01.2011 tarihli “İbraname ve aynı zamanda Muafakatname ve Makbuzdur” başlıklı belge olduğunu, belgenin 5-6 saat zaman dilimi içerisinde oluşturulmuş olduğunu, belgenin hazırlanması aşamasında problemler çıkınca yazmaya ara verdiklerini, bu nedenle yazıların bir kısmının diğerlerinden daha sonra yazılmış gibi görünmesinin normal olduğunu savunmuş, belgenin düzenlendiği sırada …, . ve …’nın da olduğunu belirtmiştir.
3. Tanık .i ve . suça konu belge içeriğini bilmedikleri ve görmedikleri için ekleme yapılıp yapılmadığı konusunda bilgi sahibi olmadıklarını beyan etmişler; tanık …, sanık ve babası olan katılan arasında düzenlenen belgenin sadece “Muafakatname” başlıklı belge olduğunu, bu belgenin imzalanması sırasında kendisi, sanık ve katılanın olduğunu, başka kimsenin olmadığını, belgeye sonradan ilave edilmesine ilişkin bir anlaşmanın olmadığını beyan etmiştir.

IV. GEREKÇE
A. Tebliğname yönünden
Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinin 30.12.2013 tarihli raporunda suça konu belgeye ilk düzenlemeden sonra eklemeler yapıldığı kanaatine varıldığının anlaşılması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 217 nci maddesi uyarınca duruşmadan edindiği kanaate göre delilleri yasal ve yeterli gerekçe ile değerlendiren Mahkemenin takdir ve kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamedeki bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
B.Katılan vekilinin temyiz isteği yönünden
Mahkemece 5237 sayılı Kanun’un Cezanın belirlenmesi başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kriterler ile aynı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında ifade edilen cezada orantılılık ilkesi göz önünde bulundurulmak suretiyle temel cezayı takdir eden mahkemenin takdir ve kabulünde isabetsizlik görülmemiş olup, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
C. Sanık müdafiinin temyiz isteği yönünden
1. 5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesine ilişkin uygulanmanın, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
2. Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin oluşa uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, katılan vekili ve sanık müdafiinin diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir, ancak;
Hüküm kurulurken uygulama maddesinin 5237 sayılı Kanun’un 207 inci maddesinin birinci fıkrası yerine TCK’nin 116/2 nci maddesi olarak yanlış yazılması, hukuka aykırı bulunmuş olup söz konusu hukuka aykırılık Yargıtay tarafından giderilmiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde (C- 2) bendinde açıklanan nedenle . 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.03.2015 tarihli ve 2014/549 Esas, 2015/317 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz istekleri yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının “A-1” bendindeki “116/2” ibaresinin çıkartılarak, yerine “207/1” ibaresinin eklenmesi suretiyle, hükmün, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.02.2023 tarihinde karar verildi.