Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2019/1169 E. 2023/56 K. 10.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/1169
KARAR NO : 2023/56
KARAR TARİHİ : 10.01.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un (5271 sayılı Kanun) 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Nazilli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.03.2015 tarihli ve 2015/122 Esas, 2015/371 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 61 inci maddesi gözetilerek 206 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 62 nci, 53 üncü ve 58 inci maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık hükmü temyiz ettiğine dair dilekçe sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Sanığın, hırsızlık şüphesiyle yakalandığı sırada kimliği olmaksızın kendisinin … ve … kızı 01.01.1983 doğumlu … … olduğunu beyan ettiği, yapılan parmak izi incelemesi neticesinde … olduğunun tespit edildiği, sanığın bu şekilde hakkında bulunan yakalama ve aramalardan kaçmak amacıyla kimliği hakkında yalan beyanda bulunduğu, bu suretle resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.
2. Mahkemece, sanık hakkında henüz bir suç nedeni ile yapılan bir tahkikat olmadığı ve kovalamaca sonunda başka suçlardan araması olması nedeni ile yakalanmamak için kardeşi …’in kimlik bilgilerini verdiği ve … … hakkında da ceza soruşturması veya kovuşturması yapılmadığı eylemin bu haliyle 5237 sayılı Kanun’un 268 inci maddesi kapsamında olmadığı ve eylemin bütün halinde aynı Kanun’un 206 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturduğu, gerekçesiyle mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
3. Sanığın İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/162 Esas ve 2008/202 Karar sayılı ilamı ile 1 yıl 4 ay hapis cezası aldığı, kararın 19.11.2012 tarihinde kesinleştiği, infazı müteakip 3 yıl geçmeden üzerine atılı suçu işlediği anlaşılmakla, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE
1. 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun oluşabilmesi için, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Beyanı alan memur bu beyanın

doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece sanığın beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır.
5237 sayılı Kanun’un 268 inci maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması, aynı Kanun’un 267 nci maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; olay tarihinde sanığın hırsızlık şüphesiyle kaçarken yakalandığı, görevli polis memurlarına hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla kendisini … … ismiyle tanıtarak bu kişiye ait kimlik bilgilerini verdiği ve hakkında 24.12.2014 tarihli genel adli muayene raporu düzenlendiği, bu şekilde gerçekleşen eyleminin seri muhakeme usulüne tabi olan 5237 sayılı Kanun’un 268 inci maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan ”başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma” suçundan mahkumiyetine hükmedilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
2. Kabule göre;
a. Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 tarih ve 2013/8-151/304 sayılı ilamında açıklandığı üzere, birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde bunlardan en ağırının esas alınması gerekeceğinden, adli sicil kaydında yer alan ve daha ağır bir cezayı içeren … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/277 Esas ve 2009/426 Karar sayılı ilamıyla hükmolunan 1 yıl 6 ay hapis cezasının tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden, İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/162 Esas ve 2008/202 Karar sayılı ilamı ile 1 yıl 4 ay hapis cezasına ilişkin hükmün tekerrüre esas alınması,
b. Sanığa isnat edilen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan dolayı kurulan hükümde, 24.10.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 23 ve 24 üncü maddeleri ile düzenlenen 5271 sayılı Kanun’un 250 ve 251 inci maddelerindeki “Seri Muhakeme Usulü” ve “Basit Yargılama Usulü”nün uygulanmasıyla ilgili olarak, 7188 sayılı Kanun’un 31 inci maddesiyle 5271 sayılı Kanun’a eklenen geçici 5 inci maddesinin (d) bendi ile “01.01.2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz” şeklinde sınırlama getirilmiş ise de; hükümden sonra, 16.03.2021 tarih ve 31425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli, 2020/81 Esas ve 2021/4 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Kanun’a 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31 inci maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddesinin (d) bendinde yer alan “hükme bağlanmış” ibaresinin basit yargılama usulü yönünden; 02.08.2022 tarih ve 31911 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 21.04.2022 tarihli, 2020/87 Esas ve 2022/44 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Kanun’a 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31 inci maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddesinin (d) bendinde yer alan “kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış” ibaresinin seri muhakeme usulü yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olması karşısında, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Nazilli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.03.2015 tarihli ve 2015/122 Esas, 2015/371 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA, 1412 sayılı CMUK 326 ıncı maddesinin (son) fıkrası gereğinci kazanılmış hakkın saklı tutulmasına,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

10.01.2023 tarihinde karar verildi.