YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/11526
KARAR NO : 2023/6280
KARAR TARİHİ : 19.09.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/536 E., 2015/913 K.
SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 19.10.2015 tarihli ve 2015/536 Esas, 2015/913 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçuna teşebbüs suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 206 ncı maddesinin birinci fıkrası, 35 nci, 62 nci,53 üncü ve 58 inci maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık pişman olduğunu ve hakkında beraat kararı verilmesini talep ettiğini belirterek hükmü temyiz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
1. Temyiz dışı sanık … hakkında İncirliova İlçe Emniyet Müdürlüğüne müracat ederek imza atma yükümlülüğü yükleyen denetimli serbestlik tedbiri bulunduğu, suç tarihinde temyiz dışı sanık …’in Fethiye’de bulunması nedeniyle ağabeyi olan sanık …’in İncirliova İlçe Emniyet Müdürlüğüne giderek kendisini Rasim olarak tanıtıp Rasim yerine imza atmak istediği, kolluk görevlilerince sanık …’ten kimlik istenildiğinde kimliğinin yanında olmadığını söylediği, sanık …’in temyiz dışı sanık … olmadığının görevliler tarafından tespit edilmesi üzerine ilgili deftere imza attırılmayarak hakkında tutanak düzenlendiği, böylelikle sanıkların fikir ve eylem birliği içinde üzerilerine atılı resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçuna teşebbüs suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
2. Sanık …’in beyanları doğrultusunda hiç bir belge düzenlenmemiştir.
3. Mahkemece, sanıkların birlikte fikir birliği içerisinde resmî belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan polis memurlarına yalan beyanda bulundukları, her ne kadar sanıklardan Rasim bizzat memura yalan beyanda bulunmamış ise de kendisinin isteği ve yönlendirmesiyle diğer sanık …’in yalan beyanda bulunduğu bu durumda atılı suça iştirak etmiş olduğu kabul edilerek temyize konu mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
IV. GEREKÇE
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 01.04.2014 tarihli ve 2013/9-542 Esas, 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı ve Dairemizin yerleşik içtihatlarında da kabul edildiği üzere; 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşabilmesi için, yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse, kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte, suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp, sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun (5326 sayılı Kanun) Kimliği bildirmeme başlığını taşıyan 40 ncı maddesinin birinci fıkrasında ise “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmünü haiz olup, bu kabahat fiili ile 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığıdır. Kamu görevlisinin, görevi nedeniyle resmi belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması halinde 5237 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesi uygulanacaktır. Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için, kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak sorması ve kişinin kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunması halinde 5326 sayılı Kanun’un 40 ncı maddesinin birinci maddesi uyarınca idari para cezası verilmesi gereklidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; suç tarihinde temyiz dışı sanık … hakkında denetimli serbestlik tedbiri bulunduğu, temyiz dışı sanık …’in Fethiye’de bulunması nedeniyle ağabeyi olan sanık …’in İncirliova İlçe Emniyet Müdürlüğüne giderek kendisini Rasim olarak tanıtıp Rasim yerine imza atmak istediği, kolluk görevlilerince sanık …’ten kimlik istenildiğinde kimliğinin yanında olmadığını söylediği, sanık …’in temyiz dışı sanık … olmadığının görevliler tarafından tespit edilmesi üzerine ilgili deftere imza attırılmayarak hakkında tutanak düzenlendiği, sanığın beyanları ile herhangi bir adli veya idari resmi belge düzenlenmediği anlaşılmakla; sanığın eyleminin 5326 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak kabahatini oluşturacağının gözetilmemesi nedeniyle hükümde hukuka aykırılık bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Aydın 1.Asliye Ceza Mahkemesinin, 19.10.2015 tarihli ve 2015/536 Esas, 2015/913 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği oy birliğiyle, BOZULMASINA; ancak sanığın eylemine uyan 5326 sayılı Kanun’un 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında öngörülen idari para cezasının miktarına göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 20 nci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde yazılı zamanaşımının, eylemin gerçekleştiği 13.03.2015 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta 1412 sayılı Kanun’un 322 nci ve 5326 sayılı Kanun’un 24 üncü maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün bulunduğundan, 5326 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
19.09.2023 tarihinde karar verildi.