Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2018/6174 E. 2018/9196 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/6174
KARAR NO : 2018/9196
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 19.10.2018 tarih ve 2018/9540 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 30.10.2018 tarih ve KYB-2018/86636 sayılı ihbarnamesi ile;
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İvrindi Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2011 tarih, 2011/36 esas ve 2011/14 karar sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle dosyanın yeniden ele alınarak yapılan yargılama sonucunda, sanığın 5237 sayılı Kanun’un 204/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İvrindi Asliye Ceza Mahkemesinin 01/02/2018 tarihli ve 2017/39 esas, 2018/35 sayılı kararının “sanığın … plaka sayılı aracın muayene işlemlerinin sahte olarak yaptırdığından ve sahte belgeyi kullandığından bahisle mahkûmiyetine karar verilmiş ise de, dosya kapsamına göre, bahse konu aracın … adına kayıtlı olduğu ancak haricen diğer sanık …tarafından kullanıldığı, bahse konu aracın muayene işlemlerinin sanık …’un iddiasına göre araç sahibi olan diğer sanık …tarafından yaptırıldığını, bu hususa dair… isimli şahsın da bilgisinin bulunduğunu belirttiği, yine Yusuf’un da ilk aşamada vermiş olduğu beyanında muayene işleminin sanık tarafından kime yaptırıldığının bilmediğini, yargılama aşamasında vermiş olduğu beyanında ise sanık … tarafından… isimli kişiye yaptırıldığını beyan ettiği, ancak dosya kapsamında …,… ve… isimli kişilerin ifadelerine başvurulmadığı gibi, aracın resmi olarak… adına kayıtlı olduğu ve gerek aracın gerekse bahse konu motorlu araç trafik belgesinin diğer sanık …tarafından kullanıldığı da sabit olmasına rağmen, Mahkemece sanıkların birbirlerini suçlayıcı beyanlarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve sahte belgeyi sanık …’un kullandığından bahisle çelişki içeren ve dayanaksız gerekçe ile mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini de açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliği sağlanacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmiş olacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı kanun maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün hangi hallerde kanun yararına bozulabileceği, kanun yararına bozma kararının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nin 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanun yararına bozma, kesinleşen hüküm yönünden hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan gerek usul, gerekse maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlıdır. Dava konusu olayda mahkemece kanıtların toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen hükümde, gerekçenin çelişkili ve dayanaksız olduğundan bahisle eksik araştırmaya dayalı olarak kanun yararına bozma yoluna başvurulması mümkün değildir. Zira böyle bir durumda yargılamanın tekrarlanma yasağı söz konusu olduğu gibi, ortada hukuka aykırılık hali de bulunmamakta olup, mahkemenin mevcut delillere ilişkin değerlendirme yanlışlığından kaynaklanan bir uyuşmazlık hali söz konusudur. Kaldı ki; sanığın 29.03.2011 tarihli sorgusunda, talep dışı sanık …‘ün sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın muayenesinin sahte olarak yapıldığından haberdar olduğu ve …‘ü aracı ile birlikte bu hususu bilerek yanında çalıştırdığı şeklindeki savunması doğrultusunda, Mahkemenin sanığın … plaka sayılı motorlu araç trafik belgesindeki muayene işlemlerinin sahte olduğunu bilerek bu belgeyi kullandığı şeklindeki kabulünde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında, incelenen dosya içeriğine göre; hükümlü … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan İvrindi Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 01.02.2018 tarih ve 2017/39 Esas-2018/35 Karar sayılı mahkumiyet ilamına yönelik kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünceler yerinde görülmediğinden REDDİNE, mahalline gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 19.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.