Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2018/5272 E. 2020/2671 K. 03.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5272
KARAR NO : 2020/2671
KARAR TARİHİ : 03.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sahte belge düzenleme, Tefecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

A-2008 takvim yılında sahte belge düzenleme suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz taleplerinin incelenmesinde:
5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilerek tartışılan delillere, Mahkemenin inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafii ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz nedenlerinin reddine, ancak;
1-Sanık hakkında mütalaa ve vergi incelemesine uygun olarak 2008 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan kamu davası açıldığı, mahkemenin kabulünün de aynı yönde olduğu halde hüküm fıkrasında eylemin sahte fatura düzenleme ve kullanma şeklinde ifade edilmesi,
2-Sanık hakkında 3 yıl 9 ay ceza verildikten sonra madde ve gerekçesi gösterilmeden cezanın neticeten 3 yıl 1 ay 15 gün hapis olarak belirlenmesi,
3-Adli para cezasına hükmedilmediği halde ” sanığa verilen adli gün para cezası TCK’nın 52/2. maddesi gereğince sanığın ekonomik durumuna göre günlüğü takdiren 20 TL üzerinden hesap edilerek 7500 TL adli para cezasına çevrilmesine,” karar verilmesinin hataen yazılması,
4-1136 sayılı Kanun’un 168 ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinin 5. fıkrası uyarınca, sanık hakkında mahkumiyet hükümleri verildiği halde kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, katılan vekili ve sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkralarından “ ve kullanmak…” ibaresi ile “sanığa verilen adli gün para cezası TCK’nin 52/2. maddesi gereğince sanığın ekonomik durumuna göre günlüğü takdiren 20 TL üzerinden hesap edilerek 7500 TL adli para cezasına çevrilmesine,” ibarelerinin hükümden çıkarılması; “….sanığın neticeten 3 yıl 1 ay 15 gün hapis olarak belirlenmesi” ibaresinden önce gelmek üzere “5237 sayılı 62. maddesi uyarınca cezasının takdiren 1/6 oranında indirilerek” ve “katılanın kendisini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir edilen 1.500 TL maktu avukatlık ücretinin sanıktan alınıp katılana verilmesine” ibarelerinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
B-Tefecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz taleplerinin incelenmesinde:
1-Sanığın, POS cihazlarını kullanım amaçları ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanmaktan ibaret fiillerinin, hem TCK’nin 241. maddesinde düzenlenen “tefecilik” suçunu hem de 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenen “gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme” suçunu oluşturması; TCK’nin 241. maddesinin genel ve 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinin özel norm niteliğinde olması karşısında; “özel normun önceliği” kuralı gereğince, sanık hakkında zincirleme olarak 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenen “gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme” suçundan hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Kabule göre de;
a-)Sanığın mahkûmiyetine karar verildiği halde, kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmolunmaması,

b-)Hükümden sonra 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık müdafinin temyiz talepleri bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 03.06.2020 tarihinde üye … ve Üye …’un Tefecilik suçu yönünden karşı oyu ile oyçokluğuyla, diğer yönlerden oy birliği ile karar verildi.

KARŞI OY

Sanık hakkında tefecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelenmesinde: sayın çoğunluğun “sanığın POS cihazlarını kullanım amacı ve sözleşme koşulları dışında, kredi kartı sahiplerinin nakit ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanmaktan ibaret eylemlerinin, TCK’nin 44. maddesi ve özel norm ilkesi önceliği gereğince 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinde düzenlenen zincirleme şekilde gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi düzenleme suçunu oluşturduğu” yönündeki görüşüne aşağıdaki nedenlerle iştirak etmiyoruz.
Sanığın eylemi POS cihazını amacı dışında kullanıp gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek ve kişilerin nakit ihtiyacını karşılamaktan ibaret değildir, iddianamede tarif edilen ve yargılama sonucunda kabul edilen eylemin maddi unsurunu “kendisine nakit ihtiyacı için başvuran kişilerin getirdiği, kendilerine veya başkalarına ait kartları POS cihazından sanki alışveriş yapılmış gibi geçirip kendi hesabına yatandan daha düşük bir parayı vermek, faiz ve komisyon adı ile kazanç elde etmek suretiyle post tefecilik yapmak” fiilini oluşturmaktadır. Sanığın bu fiili işlemekte amacının faizle para verip alacağını peşinen kart vasıtasıyla teminat altına almak olduğunda kuşku yoktur. Bir kısım kart sahibinin tanık olarak alınan beyanları ile sanığın kendisine nakit ihtiyacı için başvuran birden fazla kişiye faizle para verdiği ve bunu kartları pos cihazından alışveriş yapılmış gibi geçirip alacağını teminat altına aldığı sübut bulmuştur. TCK’nin 241. maddesinde yazılı tefecilik suçunun oluşması için maddi unsur “başkasına ödünç para vermek” tir. Manevi unsur ise; “Kazanç elde etmek amacıyla yapılması” dır. Suçun konusu ise “ödünç verilen para” dır. Kanun koyucu ayrıca kazanç elde etme amacıyla ödünç para vermeyi suçun unsuru haline getirerek sanıkta ” kazanç sağlama kastının” varlığını aramıştır.
5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinde yazılı “Gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek” suçunun oluşması için maddi unsur “sahte harcama belgesi düzenlemek veya tahrifat yapmak”tır. Manevi unsur ise ” Sahteliği bilerek yapıp menfaat temin etme amacı”dır. Suçun konusu ise “harcama belgesi” dir. Bu maddenin gerekçesinde “Bu kanun ile hüküm altına alınan adli cezalar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle düzenlenmiştir. Ayrıca, söz konusu madde ile Kanun’un uygulanmasına yönelik olarak satış yapılmış gibi harcama belgesi, nakit ödemesi yapılmış gibi nakit ödeme belgesi, mal iadesi, hizmet alımından vazgeçmesi ya da işlemin iptali olmaksızın bu işlemler yapılmış gibi alacak belgesi düzenlenmesi veya bu belgelerde tahrifat yapılması suretiyle kendilerine veya başkalarına yarar sağlayanlar hakkında adli ceza uygulanacağı hükme bağlanmıştır” denilmektedir.
POS cihazı kullanan üye işyeri sahibi kendisinin, bir çalışanın veya yakınının kartını bir alış veriş olmadığı halde POS cihazından geçirerek hesabına o miktarda para yatırmasını sağlar ise, bir alış veriş varmış gibi çekim yapıp alış verişi iptal edip POS cihazındaki çekimi iptal etmez ise 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinde yazılı suçu işlemiş olur. Suçun konusu harcama belgesidir. Madde metninden, suçun maddi unsurun tarifinden ve madde gerekçesinden anlaşılacağı üzere bu maddede cezalandırılan fiil sahtecilik suçunun özel şeklini oluşturmaktadır.
İddianamede tarif edilen ve sübutu kabul edilen eylemde ise maddi unsur farklıdır; ” Sanık ödünç para verip kazanç elde ediyor, bu işleme POS cihazını üyelik yoluyla aldığı bankayı da aracı kılıyor. Bu eylemde ödünç para veren işyeri sahibi, komisyon ödeyerek verilen parayı alan kişi ile aracı kılınan banka olmak üzere üçlü bir ilişki vardır. Bankanın pos cihazı ve harcama belgesi suçun işlenmesinde araçtır. Suçun konusu ise faizle ödünç verilen paradır. TCK’nin 241. maddesinde öngörülen ceza ile 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinde yazılı suç için öngörülen cezanın alt ve üst sınırının aynı olmasının önemi yoktur. Suç tipi açısından farklılıklar vardır. Kanunilik ilkesi gereği iddianamede tarif edilen ve sübutu kabul edilen eyleme uyan suç tipi TCK’nin 241. maddesinde yazılı tefecilik suçudur. Tefecilik suçunun ve harcama belgesinde sahtecilik suçunun maddi ve manevi unsurları farklıdır. Bu nedenle öngörülen cezaların alt ve üst sınırının aynı olmasına rağmen TCK’nin 44. maddesi veya özel normun üstünlüğü ilkesi uygulanamaz. Öncelikle uygulanması gereken kanunilik ve tipiklik unsurudur.
Sanığın sübut bulan eyleminin tipiklik açısından ” tefecilik” suçunu oluşturduğu ve TCK’nin 53. maddesinin uygulanmasının mahallinde gözetilmesi de mümkün bulunduğundan verilen mahkumiyet kararının “onanması” gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun kararın bozulması gerektiğine dair görüşüne katılmıyoruz.