Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2018/3265 E. 2022/7597 K. 28.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/3265
KARAR NO : 2022/7597
KARAR TARİHİ : 28.04.2022

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Defter, kayıt ve belgeleri gizleme
HÜKÜM : Mahkumiyet

5271 sayılı CMK’nin 231/8-son cümlesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 04.06.2012 tarihinden, denetim süresi içinde ikinci suçun işlendiği 28.01.2014 tarihine kadar dava zamanaşımının durduğu gözetilerek yapılan incelemede;
1)Sanığın, 2005 takvim yılına ait defter ve belgelerini yapılan tebligata rağmen yasal süresi içerisinde ibraz etmediği iddiasıyla açılan kamu davasında; 213 sayılı VUK’nin 139. maddesine göre; “vergi incelemeleri, esas itibarıyla incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır. İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin iş yerinde yapılması imkansız olur veya mükellef ve vergi sorumluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, iş yeri faal olan mükelleflere, defter ve belgelerin vergi dairesine getirilmesi için yapılan tebligatlar hukuki sonuç doğurmayacağından gizleme suçunun unsurlarının oluşmayacağı dikkate alındığında; incelemenin dairede yapılmasına imkan veren VUK’nin 139/2. maddesindeki istisnalardan birinin varlığının önceden belirlenip belirlenmediğinin incelemeyi yapan vergi denetmeninden sorulması, iş yeri dışında inceleme yapılması gerektiğine ilişkin bir tespiti varsa, buna ilişkin belgenin dosyaya ibrazının istenmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulması, yasaya aykırı,
2)Kabule göre de; Hükümden sonra 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7394 sayılı Kanun’un 4 ve 5. maddeleriyle, 213 sayılı Kanun’un 359 ve 367. maddelerinde değişiklik yapılmış olup aynı Kanun’un 6. maddesiyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na eklenen geçici 34. maddenin 3. fıkrasındaki “Bu maddeyi ihdas eden Kanun’un yayımı tarihinde 359. madde kapsamına giren suçlardan dolayı temyiz veya istinaf kanun yolu incelemesinde bulunan dosyalardan, 359. maddede bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan düzenlemeler nedeniyle lehe değerlendirme yapılması gereken dosyalar hakkında bozma kararı verilir” hükmü uyarınca, 5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi de gözetilerek öncelikle lehe Kanun’un tespit edilip uygulama yapılması ve her iki Kanunla ilgili uygulamanın gerekçeleriyle birlikte denetime olanak verecek şekilde ayrıntılı olarak kararda gösterilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; 28.04.2022 tarihinde hükmün açıklanma koşullarının oluşup oluşmadığına dair ön sorun yönünden Başkan Vekili …’ın karşı oyu ile oy çokluğuyla diğer yönlerden ise oy birliği ile karar verildi.

KARŞI OY

Dairemizin 28/04/2022 tarih, 2018/3265 Esas, 2022/7597 Karar sayılı çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerden katılmıyorum.
Sanığın 213 sayılı VUK’nun 359/a-2, TCK’nin 62, 53. maddeleri gereğince 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanması suretiyle kurulan Samsun 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 30/04/2015 tarih 2014/1172 Esas, 2015/432 Karar sayılı kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Sanık hakkında aynı mahkemece 26/03/2012 tarih 2011/46 Es., 2012/305 Kr. sayıyla verilen hükmün CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Deneme devresi içinde sanık hakkında Samsun 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 31/10/2014 tarih 2014/536 Esas, 2014/356 Karar sayı ile TCK’nin 86/2, 3-a, 62, 52. maddeleri ile doğrudan 3.000 TL APC ile cezalandırılmasına ilişkin kesin olarak verilen hükme istinaden ilgili mahkemesine ihbarda bulunulduğu görülmüştür.
Kesin olarak verilen hükümlerin olağan yargı yolu içinde temyiz incelenmesine konu edilmesi mümkün değildir. Ancak şartların varlığı halinde kanun yararına bozma suretiyle hukuka aykırılığın giderilmesi mümkündür. Dolayısıyla etkin bir yargısal denetime tabi olmayan kesin hükümlerin hükmün açıklanmasına dayanak alınması mümkün değildir. Bu durum iç hukukumuzun bir parçası olan İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesine güvence altına alınan Masumiyet Karinesinin ihlali niteliğindedir.
Bu sebeplerle anılan mahkeme kararının öncelikle hükmün açıklanma koşullarının bulunmadığı sebebi ile bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma görüşüne ek gerekçe ile birlikte katılıyorum. 28.04.2022