Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2018/2063 E. 2020/5988 K. 19.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/2063
KARAR NO : 2020/5988
KARAR TARİHİ : 19.10.2020

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme, Kamu görevlisine hakaret, Görevi yaptırmamak için direnme
HÜKÜM : Mahkumiyet

1-Sanık …’in resmi belgeyi bozma veya yok etme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından mahkumiyetine ilişkin hükümlere yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde ;
Görevi yaptırmamak için direnme suçunda korunan hukuki yarar; kamu idaresi organlarının görevlerini düzenli bir şekilde ve herhangi bir engelle karşılaşmadan yerine getirmelerini sağlamak suretiyle, kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almak ve kamu faaliyetine saygıyı temin etmektir.Kamu görevlisi kamusal faaliyette bulunan kişidir. Kamusal faaliyetin icrasını yapan kişilerin kamu görevlisi olduğu kabul edilmiştir. Görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin ilgili konuda görevli olması gerekir. Bu nedenle somut olayda görevli olup olmadığı araştırılmalıdır.TCK’nin 265/1. fıkrasında tanımlanan görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşması için, kamu görevlisine karşı görevini gerçekleştirmeden veya görevini gerçekleştirdiği sırada cebir veya tehdit fiillerinin işlenmesi gerekir. Bu eylemlerin görevin yerine getirilmesini engellemeye veya güçleştirmeye elverişli olması gerekir. Kamu görevlisinin yapmak istediği iş görevi ve yetkisi kapsamında olmalıdır. Görevli ve yetkili olmadığı halde işlem yapmak isteyen kamu görevlisine direnme halinde TCK’nin 265. maddesinde tanımlanan suç oluşmaz.
5237 sayılı TCK’nin 205. maddesindeki “resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme” suçunun oluşabilmesi için resmi belgenin içeriğindeki bilgilerin anlaşılmaz, kullanamaz hale getirilmekle birlikte maddi varlığına dokunulmaksızın ondan faydalanma olanağının imkansız hale getirilmesi suretiyle bozulması veya belgenin bütünlüğüne dokunulmaksızın hak sahibinin ondan yararlanmasını engelleyecek şekilde gizlenmesi gerekmektedir. Failin bir belgeyi ortadan kaldırmak, bozmak veya gizlemekle elde etmek istediği sonuç, hak sahibinin o belgeden yararlanmasını engellemekten ibarettir. Nitekim, belge ortadan kalkınca veya bozulunca bu yararlanma olanağı kalmayacağından, failin elde etmek istediği sonuç da gerçekleşecektir. Gerçek belgenin aslı ortadan kaldırılarak veya bozularak sonuç elde edildiğinde suç tamamlanmış olur. Belgenin bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesinin amacı, hak sahibinin suça konu belgeden yararlanmasının önlenmesidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın …’ya siz farklı zabıt tutuyorsunuz diyerek mukavemet edip elindeki talimat dosyasını içindeki evraklarla birlikte yırttığı iddiası ile açılan kamu davasında; icra memuru …’nın “Musa Yılmaztek’in imza için dosyayı uzattığımda sanık dosyanın üzerinde olan zaptı yırtmak istedi. Bu sırada dosyanın yarısı yırtıldı.” şeklindeki beyanları karşısında sanığın kastının yalnızca mahallinde düzenlenmekte olan haciz tutanağını tutturmamaya yönelik olduğu talimat dosyasındaki diğer evraklara ilişkin kastının bulunmadığı ayrıca mahallinde düzenlenmekte olan haciz tutanağının üst kısmının boş olduğu henüz tamamlanmadığı, yırtılan suça konu belgenin İİK’nin 8. maddesine uygun tutanak olmadığının anlaşılması karşısında bu haliyle resmi belge niteliğinde bulunmadığı ve yüklenen resmi belgeyi bozmak suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı, düzenlenmekte olan belgenin yırtılması eyleminin bir bütün halinde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturacağı gözetilmeden, eylemin ikiye bölünerek resmi belgeyi bozma veya yok etme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet hükmü kurulması,
Kabule göre ise ;
a)Hüküm fıkrasında uygulama maddesinin, “5237 sayılı TCK’nin 205/1” maddesi yerine “5237 sayılı TCK’nin 204/1” olarak yanlış yazılması yasaya aykırı,
b)5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

c)Sanığa isnat edilen ve üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren görevi yaptırmamak için direnme suçundan dolayı verilen hükümden sonra, 19/08/2020 tarihinde 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 25/06/2020 tarih ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17/10/2019 tarihli 7188 sayılı Kanunu’nun 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan “kovuşturma evresine geçilmiş” ibaresinin, aynı bentte yer alan “basit yargılama usulü” ibaresi bakımından Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olması nedeniyle, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA,
2- Sanık …’ın görevi yaptırmamak için direnme ve kamu görevlisine hakaret suçlarından mahkumiyetine ilişkin hükmün temyiz taleplerinin incelenmesinde;
1- Avukatlık Kanununun 26. maddesinde; “Stajyerler, avukat yanında staja başladıktan sonra, avukatın yazılı muvafakati ile ve onun gözetimi ve sorumluluğu altında, sulh hukuk mahkemeleri, sulh ceza mahkemeleri ile icra tetkik merciilerinde avukatın takip ettiği dava ve işlerle ilgili olarak duruşmalara girebilir ve icra müdürlüklerindeki işleri yürütebilir” hükmü yeralmaktadır.
Somut olayda, stajyer avukat …’nin dava konusu suç tarihi itibariyle avukat yanında staj aşamasında olup olmadığının anlaşılamaması karşısında, öncelikle avukatlık stajının hangi aşamasında olduğunun tespiti, avukat yanında staj aşamasında olduğunun anlaşılması halinde katılanın kamu görevlisi sayılıp sayılmadığı hususunun araştırılıp, sonucuna göre TCK’nin 125/3-a ve TCK’nin 265/2. maddesinin uygulanma imkanı olup olmadığı tartışılmadan, eksik araştırma ve inceleme sonucu, TCK’nin 125/3-a ve 265/1. ve 43 maddeleri uyarınca hüküm kurulması,
2- Kabule göre ise;
a)Gerekçede müşteki …’nin henüz avukatlık mesleğine fiilen atanmamış ve yemin etmemiş olması sebebiyle direnme suçunun sadece haciz görevini yapmaya görevli ve yetkili icra memuruna karşı yapıldığının kabulünün gerektiği açıklanmasına rağmen hüküm de Sanık …’ın üzerine atılı kamu görevlisi …’ya ve stajer avukat …’ye yönelik kamu görevlilerine görevini yaptırmamak için direnme suçunu işlediği sabit olduğu belirtilip 5237 s. TCK’nin 265/1 ve 43/2 maddeleri uygulanarak çelişki yaratılması yasaya aykırı,
b)5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
c)Sanığa isnat edilen ve üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren görevi yaptırmamak için direnme ve kamu görevlisine hakaret suçlarından dolayı verilen hükümden sonra, 19/08/2020 tarihinde 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 25/06/2020 tarih ve 2020/16 esas, 2020/33 sayılı kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 17/10/2019 tarihli 7188 sayılı Kanunu’nun 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan “kovuşturma evresine geçilmiş” ibaresinin, aynı bentte yer alan “basit yargılama usulü” ibaresi bakımından Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olması nedeniyle, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, sonuç ceza miktarı itibariyle sanığın kazanılmış hakkının gözetilmesine,
19/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.