Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2017/9121 E. 2018/10992 K. 26.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/9121
KARAR NO : 2018/10992
KARAR TARİHİ : 26.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa Muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yüreğir Vergi Dairesi mükellefi olan sanığın, 2007 takvim yılında sahte fatura düzenlediği iddia ve kabul edilen kamu davasında, sanığın aşamalardaki istikrarlı savunmalarında suçlamaları kabul etmediği, mükellefiyetin kendi adına olmasına rağmen bu işyerini babasının işlettiğini, kendisinin sahte belgelerden haberinin olmadığını, mükellefiyet terkin işlemini de babasının yaptığını beyan ettiği tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, suçun gerçek failinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından; mükellefiyet tesisine dair belgelerdeki, suça konu faturalardaki ve terkin dilekçesindeki yazı ve imzaların sanığa veya babasına ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılıp, suça konu faturaları kullanan mükelleflerin veya yetkililerinin suça konu faturaları kimden aldıkları yönünde tanık olarak beyanları alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine eksik araştırma ve gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de;
a- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 4369 sayılı Yasa ile değişik 359/b-1. maddesinde onsekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş olup, aynı eylemin düzenlendiği 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 276. maddesi ile değişik 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359/b maddesinde ise üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü nazara alındığında, belirtilen suç tarihinde sahte fatura düzenlemek suçunun temel cezasının asgari haddinin 18 ay hapis olduğu ve bu haliyle sanıkların lehine olduğu cihetle, uygulamalı yasa karşılaştırması yapılmadan, temel cezanın teşdit uygulanmasına ilişkin bir gerekçe de gösterilmeden temel cezanın 18 ay yerine 3 yıl olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayini,
b- 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. Maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26/12/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.