Yargıtay Kararı 11. Ceza Dairesi 2017/6283 E. 2018/9951 K. 05.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 11. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/6283
KARAR NO : 2018/9951
KARAR TARİHİ : 05.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat

Sanığın, davaya konu bonoları yetkisi olmadığı halde, … İnşaat…Ltd. Şti. adına düzenleyerek vermek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddia olunan davada; her ne kadar, sanığın yetki belgesiyle, şirket yetkilisi …’ın bilgisi dahilinde suça konu senetleri keşide ettiği, dolayısıyla suçun unsurlarının bulunmadığı gerekçesi ile sanığın beraatine hükmedilmiş ise de;
1- Katılanın bonolara dayalı olarak yaptığı icra takibine…. Şirketi adına atılı bulunan imzaların şirket yetkilisine ait olmadığı itirazında bulunulması üzerine, İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2009/913 E. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda imzaların şirket yetkilisi …’a ait olmadığının belirtilmesi ve sözü edilen davada, sanık …’a, … tarafından….Noterliği’nde 31.05.2006 tarihinde verilen genel vekaletnamede şirket adına bono düzenleme yetkisi verilmediğinin belirlenmesi; sanığın .”…işlerin takibi amacıyla şirketten vekaletname aldığını, senetlerdeki yazı ve rakamlar ile …. Şirketi adına atılan imzaların kendisine ait olduğunu ve …. Grup’ a senetlerin verildiğini, şirket adına …’ın bilgisi ile birkaç kez senet düzenlediğini, ancak katılanla birebir ticari ilişkisinin olmadığını savunması; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.03.1992 tarihli 80-98 sayılı ve 19.04.2005 tarihli 221-38 sayılı kararlarında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere, belgede sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmektedir. Önceden verilen rıza üzerine senet düzenleyen failde zarar vermek bilinci bulunmayacağından sahtecilik kastının varlığı ileri sürülemez. Ancak rızanın kastı ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur. … olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının yerine imza atan kimsede sahtecilik kastının varlığı kabul olunamaz. Bu açıklamalar ışığında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi bakımından;
a) Davaya konu bonolara dayalı olarak yapılan icra takip dosyasının ve İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2009/913 E. sayılı dosyasının getirilerek incelenmesi, bu dava ile ilgili olan belgelerin onaylı suretlerinin dosya içine alınması,
b) Şirket yetkilisi …’ın, CMK’nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakkı hatırlatılarak tanık sıfatıyla dinlenmesi; sanığın, şirket adına bono düzenlemesine, suç tarihinden önce rıza ve onayının bulunup bulunmadığının, daha önce de benzer şekilde bonolar düzenlenip düzenlenmediğinin, düzenlenmiş ise bedellerinin ödenip ödenmediğinin sorulması,
c) Gerektiğinde senetlerin verildiği …Grup yetkilisi ve katılanın beyanlarında bahsettiği ….’ın da tanık olarak dinlenmesi,
d) Toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip, bonoların düzenlenmesi sırasında sahtecilik kastı ile hareket edilip edilmediğinin tartışılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Davaya konu bonoların denetime imkan sağlayacak şekilde dosya arasında bulundurulmaması ,
Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.